Harun Yahya

Genel Af Cinayete Ortaklık Olur




Çözüm Süreci olarak adlandırılan dönemle birlikte sık sık farklı iddialar kamuoyu gündemine gelmektedir. Bu iddialardan biri de Öcalan’a ve cezaevlerinde bulunan PKK’lılara genel bir af çıkarılacağıdır.

Bu süreçte, eskiye oranla, daha az şehidimizin olması olumlu bir durumdur. Ancak, PKK şiddetten ve terörden vazgeçmediğini her fırsatta ortaya koymuştur. Kaldı ki, PKK terörden tamamen vazgeçse, gerçek anlamda silahlı mücadeleyi bıraksa dahi, terör eylemlerinin emrini vermiş, 40 bin insanın kanının akmasına sebep olmuş Öcalan’ın ve bu eylemlere karışmış, suç işlemiş, Mehmetçiğimizin ve Polisimizin kanını dökmüş kişilerin affedilmesi asla söz konusu olamaz.

Teröristlerin Affedilmesi Devletin ve Milletin Onurunu Rencide Eder

PKK Marksist Leninist Stalinist bir terör örgütüdür ve ana hedefi bağımsız komünist Kürdistan kurulmasıdır. Tüm komünist terör örgütleri gibi bu hedefine şiddet ve terörle ulaşmayı ön görmektedir. Bugüne kadar kendince “kazanım” olarak nitelediği her şeyi de silah baskısıyla elde etmiştir. Nitekim örgüt yöneticileri ve örgütün uzantıları da bu gerçeği açıkça ifade etmektedir. Her olayda Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ni kendince “savaşla” tehdit eden, şiddet dilini hiçbir zaman bırakmayan PKK, çözüm sürecini de bölgede hakimiyet elde etme imkanı olarak görmüştür. Güneydoğu halkına, kendisinin “bölgedeki tek güç olduğu” iddiasını ispatlamak için silah gücünü kullanmaya devam etmiş ve mafyavari yöntemlerle halkın üzerinde baskı kurmuştur. Devlet memurlarını ve işçileri kaçırmak, şantiye yakmak, yol kapamak, sözde mahkemelerde insanları yargılayıp ceza kesmek, haraca bağlamak adeta sıradan eylemler haline gelmiştir.

Kobani bahanesiyle yurt çapında başlatılan 6-8 Ekim ayaklanmalarında ise terör örgütü şiddetle bağını hiç koparmadığını tüm dünyaya göstermiştir. Genç insanların ağır işkenceyle katledildiği, 50’ye yakın vatandaşın hayatını kaybettiği bu gösteriler, PKK liderine ve mensuplarına affın asla düşünülmemesi gerektiğinin de bir ispatıdır.

Devletleri güçlü ve güvenilir kılan vatandaşlarının güvenliğini sağlaması kudretidir. Vatandaşlar, devletin kendi güvenliğini sağlayacağından ve bir haksızlıkla karşılaştığında veya şiddete maruz kaldığında kendisini en adil şekilde koruyacağından emin olmalıdır. Vatandaşı tehdit eden, silahla haraç kesen, evlatlarına saldıran, insanları elektrik direğine asarak öldüren bir örgütün mensuplarına gereken hukuki karşılığın verilmesi adalet duygusunu tatmin eder. Bu eylemlerin zanlıları yakalanıp yargı önüne çıkarılmıyorsa, üstüne bir de daha önce benzer şekilde terör eylemi yapanlar serbest bırakılıyorsa vatandaşın Devlet’e olan güveni sarsılır.

Yaklaşık 30 yıl boyunca askerimiz ve polisimiz vatanın bölünmez bütünlüğü ve güvenliği için gözünü kırpmadan canını vermiştir. Şehitlerimiz hem ailelerinin hem vatanımızın gururu ve nurudur. Terör örgütü liderinin ve mensuplarının yakalanıp cezalandırılması şehit aileleri ve milletimiz için bir gönül rahatlığı olmuştur. Her gün şehitlerimizin başında nöbet bekleyen bu ailelere ve milletimize, “evladınızı şehit eden bu kişileri biz affettik” demek hem ahlaka hem vicdana uygun değildir.

Hangi vicdan sahibi insan şehit annelerinin babalarının yüzüne bakarak, “bu katiller artık sokakta dolaşabilir, hatta siyaset yapabilir” diyebilecektir? Bu kişilerin “düz ovada siyaset yapsınlar” mantığıyla devlet yönetimine dahil edilmeleri durumunda, şehit annelerinden ve babalarından alınan vergilerle bu katillerin maaşlarının ödenmesini milletimize kim anlatabilir? Sokakta, çay bahçesinde, kafeteryada Mehmetçiğe, polise kurşun sıkanla yan yana gelmeyi, mesleği cinayet olan insanlarla gençlerimizin aynı mekanlarda bulunmasını hangi akıl ve mantık kabul edebilir? Her şeyin ötesinde cinayet işleyenleri –şehit ailelerine ve milletimize rağmen- affetmeyi düşünenler, cinayetin serbest hale gelmesi anlamına gelecek bu durumu Allah Katında nasıl açıklayacaklardır?

Bu sebeple, teröristlerin affedilmesi diye bir şey asla söz konusu olamaz. 40 bin insanın cinayetini azmettireni affeden bu cinayetlerin hepsine ortak olmuş olur. Böyle bir plan yapan varsa konuyu tüm yönleri ile çok detaylı düşünmeli, Devletin ve milletin onurunu rencide edecek böyle bir plana asla girişilmemelidir.

Genel Af Toplum Düzenini Bozar

Tarihteki örneklerine bakıldığında “genel af”fın toplum düzeni ve güvenliği üzerinde her zaman tahrip edici bir etkisi olduğu görülecektir. Zira af, suça eğilimli kişilere işledikleri veya işleyecekleri suç karşılığında hak ettikleri cezayı almayacakları dolayısıyla kısa süre içinde kurtulacakları mesajını vermektedir. Bu durumda cezanın temel niteliği olan caydırıcılık vasfı zarar görmekte, bunun doğal bir neticesi olarak da toplum düzeni bozulmaktadır.

Rahşan Affı olarak bilinen af sonrasında yaşananlar kısaca hatırlandığında bu gerçek daha iyi anlaşılacaktır. Cezaevlerinde yer kalmadığı iddiasıyla Rahşan Ecevit’in öncülüğünde çıkarılan af yasasının ardından 70 bin kişilik kapasitesi dolan cezaevlerinin nüfusu 40 bine kadar düştü. Bu af çıkarılırken belli suçları kapsamayacağı iddiası vardı. 4616 sayılı Şartla Salıverme Yasası Meclis’ten geçtikten bir süre sonra, Anayasa Mahkemesi’ne yapılan başvurularla kapsam hızla genişledi. Erteleme ve ceza indirimleri de dahil edilince 44 bin kişi aftan yararlandı.

Ancak, 3 yılda mahkum sayısı 20 bin artarak yeniden 64 bine çıktı. Bu süre zarfında kapkaç, hırsızlık, dolandırıcılık gibi suçlar başta olmak üzere tecavüz ve cinayet dahil suçlarda yoğun artış görüldü. Üstelik bir çok olayda, işlenen suçun niteliği ve dehşeti daha da arttı. Örneğin, öğretmen Serpil Yeşilyurt ve annesine tecavüz edip öldüren kişiler Rahşan affıyla serbest bırakıldı. Bu kişilerden biri bir kaç yıl sonra yeniden cinayet işledi, üstelik öldürdüğü insanı parçalara ayırıp buzdolabında muhafaza etmişti.

Genel Af PKK’yı Sözde Legal Hale Getirme Planının Bir Parçasıdır

Kobani’nin IŞİD tarafından işgali sonrasında Batı basınında yer alan propaganda bir çok kişinin önemli bir gerçeği görmesine ve anlamasına vesile oldu: PKK, Batı derin devletleri tarafından belirli bir amaçla korunan bir örgüttür. Türkiye’nin sivil Kobani halkının tamamını (yaklaşık 200 bin kişi) misafir etmesine, yaralanan PYD’lilerin tedavisi için ambulanslar gönderip yaralıları Türkiye’ye getirmesine, şehre ilaç ve gıda yardımına aralıksız devam etmesine rağmen, Batı basınının büyük kısmı aralıksız olarak Türkiye’yi suçladı. Ve komünist terör örgütü olan PKK adeta göklere çıkarıldı. Sözde halk kahramanı ve özgürlük savaşçısı olarak gösterilen PKK’nın onlarca ülkenin maddi manevi her türlü desteğine rağmen IŞİD karşısında ağır yenilgi alması ise, söz konusu çevreler için çok büyük bir aşağılanma oldu.

Bu çevrelerin PKK’ya olan desteği, ne Kürtlerin iyiliği ve geleceği için ne de PKK’ya olan içli sevgilerinden dolayıdır. Bu, tamamen bir menfaat ilişkisidir. Derin Batı 100 yıllık planını yürürlüğe koymak için PKK’yı kullanışlı bir örgüt olarak görmekte, bir nevi kiralık katil olarak bu yapılanmayı kullanmak istemektedir. PKK’nın şirin gösterilmesi çabasının da yıllardır telkin edilen PKK’nın “düz ovada siyaset” yapması fikrinin de temelinde bu plan vardır. Buna göre, önce Güneydoğu’da özerklik oluşturulacak, sonra Öcalan ev hapsine çıkarılacak, sonra affedilip bu özerk yapının başına getirilecek, daha sonra Suriye ve Irak’ı da içine alan bir bağımsız komünist Kürdistan kurulacaktır. Bu komünist Kürdistan devleti, tüm dünya silah devleri tarafından ağır silahlarla güçlendirilecek ve bölgenin Müslüman halkını yok etmek için kullanılacaktır. Ortadoğu’yu yıllarca bitmeyecek bir savaş alanına dönüştürecek bu kanlı plan bütün bölge halkları için bir felaket demektir. Tarihe bu felakete zemin hazırlayanlardan olarak geçmemek için, “genel af” gibi bir adımın asla atılmaması gerekir.

İkiz Kulelere saldırı düzenleyerek binlerce insanın hayatını kaybetmesine sebep olanları affetmek nasıl gündeme dahi gelmiyorsa, Londra metrosuna saldırı yapanların halkın arasına karışıp siyaset yapması tahayyül dahi edilemiyorsa, Türkiye’ye de kimse Öcalan’ı ve PKK mensuplarını affetmesini teklif dahi etmemelidir.

Türkiye büyük ve güçlü bir Devlet’tir. PKK’nın sözde legalleşmesinin ve ülkemizin –Allah korusun- parçalanma sürecinin ilk adımı olacak bir “genel affı” kabul etmemiz hiçbir şekilde mümkün değildir. Milletimiz de Devletimiz de onurludur, asla böylesine haysiyet kırıcı bir gelişmeyi kabullenmez. 

Adnan Oktar'ın News Rescue'da yayınlanan makalesi:

http://newsrescue.com/general-amnesty-complicity-murder/#axzz3KpcPjZMd

Masaüstü Görünümü