Harun Yahya

AB'yi Ekonomik Çöküntüden Rusya Ve Türkiye Kurtarabilir




 


1957 Roma Antlaşmasından bu yana, Avrupa devletleri daha yakın bir birliğe sahip olmak için adımlar attılar. Sadece ekonomik anlamda değil, sosyolojik anlamda da Avrupa halklarının daha yakınlaşmasını ve kaynaşmasını sağlamak için sürekli kararlar alındı ve bir disiplin çerçevesinde bu kurallar uygulandı. Fakat günümüzde geçerli olan global çerçevede Avrupa Birliği ülkelerinin gerçek anlamda müreffeh olabilmeleri için mutlaka Rusya ve Türkiye ile ortak hareket etmeleri gerekiyor.

2007’de başlayan global ekonomik kriz, Batı ülkelerinin Orta Doğu’ya yönelik askeri faaliyetleri ve birçok ülkeye uygulanan ciddi yaptırımların hepsinin toplamı Avrupa Birliği ekonomisine ciddi bir darbe vurdu. Nüfusu sürekli yaşlanan Avrupa Birliği ülkelerinde endüstriyel atakları destekleyebilecek genç ve kalifiye nüfus giderek azalıyor. Eurozone ülkelerinde işsizlik yeni rekorlar kırıyor ve 2013 Nisan ayı itibariyle[1] işsizlik oranı %12,2’yi bulmuş durumda. Derinleşen işsizlik sorunu AB ülkelerinin sosyal dokusunu da değiştirmeye başladı. Genç Yunanlıların üçte ikisinin işsiz olması muhtemel bir kayıp jenerasyon oluşturma tehlikesi taşıyor. Sorunlarını halletmek için iyice kendi içine dönen AB ülkeleri, eski kıtada kendilerini dünyadan soyutlayarak birşey kazanabiliyor gibi görünmüyorlar. Papa da Avrupa Parlamentosu’nda yaptığı konuşmasında Avrupa’nın yaşlı ve bitkin bir yapıya büründüğüne[2] dikkat çekti. Katolik ruhani liderin alışılmışın dışına çıkıp liderlerin işsizlik sorunununa bir çözüm bulmasını istemesi ve bunu yaparken insani ölçüler içinde iş imkanı oluşturmalarını talep etmesi dikkat çekti. Ne de olsa bu başarısız politikaların sonucu ahlaki dejenerasyona varıyor ve AB’nin ekonomik nedenlerden dolayı Suriyeli mültecilere yardımını tamamen kesmesine kadar uzanabiliyor. İşte bu nedenle Papa Avrupa Birliği’nin içinde bulunduğu durumu “Akdeniz’in büyük bir mezarlığa dönmesine izin veremeyiz.” şeklinde ifade etti.

Avrupa Birliği’nin bu şartlar altında Ukrayna krizi üzerine Rusya ile bağlarını kesme kararı ne birliğe ne de Rusya’ya bir fayda sağlamadı. Rusya’nın kendini koruma refleksi ekonomik yaptırımlarla ve diplomatik baskılarla son bulmayacaktır.. Aynı şekilde Avrupa Birliği’ne cevap veren Rusya’nın da özellikle meyve, sebze başta olmak üzere tüm gıda ihracatına AB ile devam etmemesi, zaten son derece hassas olan AB ekonomisine ciddi bir darbe vurdu. Oysa tarafların birbirlerinin haklarına saygılı olacağına dair garanti vererek güven ortamını tesis etmeleri mümkün.

İki tarafın da büyük birer güç oldukları göz önünde bulundurulursa, mücadelenin devam etmesi durumunda bu durumdan alınan yaraların sarılması uzun yıllar alacaktır. BuOysa Avrupa Birliği, Rusya ile ortak hareket ederek, birbirleri için ortak iş imkanları oluşturarak, ticari anlaşmalar yaparak ve hedef gösterilen bazı kalemler için kota uygulamasını kaldırarak bu darboğazdan kurtulabilirler.

Avrupa Birliği’nin Rusya’yı ve Türkiye’yi birliğe almamak için öne sürdüğü bazı nedenlerin kendilerine göre makul gerekçeleri olabilir. Fakat bu durum tüm bölgenin ekonomisini kalkındırmak, mutlu toplumlar inşa etmek ve ihtiyaç içindeki insanlara yardımcı olmak maksadıyla ortak hareket etmeyi engellememelidir. Hem Türkiye’nin hem de Rusya’nın genç nüfusu, her ne kadar oran olarak bir düşüşte olsa da, Avrupa Birliği ülkeleri ile karşılaştırıldığında oldukça yüksektir.

Avrupa Birliği’nin Rusya ile yakınlaşmasında Türkiye kilit bir rol oynayabilir. 2020 hedefi olarak ticaret hacmini 100 milyar dolar olarak belirleyen, birçok konuda ortak yatırımlara, projelere imza atan Rusya ve Türkiye politik farklılıklara rağmen nasıl yakın ilişkiler kurulabileceğini dünyaya örnek olarak göstermektedir. Diplomaside başarının temel unsurlarından biri de farklılıkların değil ortaklıkların vurgulanmasıdır. Suriye, Karabağ gibi birçok konuda ciddi anlamda farklı yaklaşımlara sahip olan Türkiye ve Rusya, Ukrayna konusunda Rusya ile anlaşamayan AB ülkelerine canlı bir model oluşturmaktadır.

Avrupa Birliği’nin Rusya ile ortak hareket etme kararı alması ve Rusya’yı yalnızlaştırma politikasından vazgeçmesi, Rusya’nın Ukrayna üzerindeki baskıları azaltması açısından da faydalı olacaktır. Yani muhtemel bir üye olan Ukrayna’ya Rusya tarafından yapılan ekonomik ve sosyolojik baskıları hafifletecek ve üyelik aşamasında ortaya çıkan engellerin aşılmasına yardımcı olacaktır.

Avrupa Birliği ve Rusya arasında nasıl 1994 yılında bir ortaklık ve işbirliği antlaşması imzalandı ise, bugün de aynı konuma geri dönülebilir. Taraflar arasında siyasi diyalog, ticari yatırımlar ve enerji dâhil olmak üzere daha kapsamlı ve bağlayıcı bir anlaşma olması, AB ve Rusya halklarının da daha iyi kaynaşmasına vesile olacaktır. Bu aynı zamanda Rusya için de demokratik atılımları çabuklaştıracak ve sosyal yapıyı daha dengeli bir tabana oturtacaktır. Hem AB’nin içinde bulunduğu ekonomik durum, hem Rusya’nın giderek yalnızlaşması sorununu ortadan kaldırmak sanıldığı kadar zor değildir. Bu konuda Türkiye bir kilit oyuncu olarak gürev alabilir.





[1] http://business.financialpost.com/2013/05/31/social-breakdown-now-trumps-markets-as-eurozones-greatest-threat/#__federated=1



[2] http://takingnote.blogs.nytimes.com/2014/11/25/pope-says-europe-seems-elderly-and-haggard/?_r=0




Adnan Oktar'ın English Pravda'da yayınlanan makalesi:

 

http://english.pravda.ru/world/asia/11-12-2014/129277-russia_turkey_eu-0/

Masaüstü Görünümü