Harun Yahya

Afganistan’da çözüm ne ABD’nin ne de Taliban’ın yöntemleriyle olur




Bugünlerde Afganistan’dan endişe verici haberler arka arkaya geliyor: Tekrar güçlenen ve saldırılarını arttıran Taliban Hareketi, NATO operasyonlarında hayatını kaybeden siviller, Afgan güvenlik güçleri ile direnişçi gruplar arasındaki kanlı çatışmalar, intihar saldırıları, hayatın her alanında ezilen kadınlar, uyuşturucu ticareti ve yolsuzluk odaklı bir ekonomi, ödenemeyen memur maaşları...

Gerek ABD gerekse Taliban Afgan halkını kurtarmak amacıyla yola çıktılar. Ancak ABD liderliğindeki NATO güçlerinin bu topraklardaki on üç yıllık faaliyetleri ve Taliban’ın yirmi yıllık geçmişi bir gerçeği kesinlikle ortaya koydu: Her iki taraf da başarısız oldular. Çünkü birbirlerinden çok farklı da olsalar aslında aynı temel yöntemleri kullandılar: Silahlı mücadele, şiddet, baskı ve tehdit politikaları.

ABD ve Batı Koalisyonu

Bazı üst düzey isimler, içinde bulunduğumuz günlerde, Afganistan’da yaptıkları hataları kısmen de olsa dile getirdiler. Bunlardan birisi, Almanya Dışişleri Bakanı Steinmeier’di. Frankfurter Allgemeine Sonntagszeitung gazetesindeki 12 Ekim 2014 tarihli “Afganistan’dan neler öğrendim” başlıklı makalesinde şu ifadeleri kullanıyordu: “Daha aktif olmalıyız, sadece        askeri çözümlere odaklanmamalıyız. Sabırlı olmalıyız. Bununla birlikte alçak gönüllülük göstermeliyiz”. (“We have to become more active and we must not focus solely on the military sphere. We need to be patient. However, we also need to show humility.”)

Yine 2014 Kasım’ındaki Alman hükümeti raporunda, Afganistan'ın şu anki durumunun NATO görevinin başladığı 2001 yılındakinden çok daha iyi olduğunu söylemenin mümkün olmadığı kaydedildi.

Dikkat çekici diğer bir gelişme ise, benzer ifadelerin Amerikalılar tarafından da dile getirilmesiydi. Radikal terör örgütlerine karşı askeri yöntemlerin yanında ideoleojik mücadelenin gerekliliğini ilk defa açıklayanlar oldu. ABD Dışişleri Bakanı John Kerry ve 2011-2013 yıllarında Afganistan’da en üst düzeyde görev yapan Amerikalı General John Allen bunlar arasındaydı.

On üç yıldır devam eden müdahaleden alınması gereken hayati bir ders var: Sert askeri politikalar ve şiddet, beklenen barışı, huzuru ve güvenliği getirmedi. Tam aksine şiddet daha çok şiddeti doğurdu. Akıllı bombalar, drone saldırıları ve anti-terör operasyonları daha çok kin, öfke ve vahşet getirdi. İstikrarsızlığın ve karışıklığın temel nedenlerinden olan Taliban örgütü, neredeyse daha da güçlenerek saldırını sürdürüyor.

Afganistan’ın büyük sorunlarına çözüm üretmek için diplomatik yollar çok defa denendi. Ne var ki toplantılar genelde yapıcı sonuçlardan ziyade iyi dilek temennileri düzeyinde kaldı. Son olarak, Afganistan’ın geleceğine ilişkin Londra’daki konferansa elliden fazla ülkeden temsilci katıldı. İngiltere Başbakanı David Cameron ve Afganistan’ın yeni Devlet Başkanı Eşref Gani gibi isimler uluslararası toplumdan özellikle maddi yardım talep ettiler. Aksi takdirde ülkenin daha da büyük bir karışıklığa sürükleneceği uyarısı yapıldı.

Sefalet ve yoksulluk içindeki ülke için maddi destek şüphesiz önemli. Ancak sorunlara ilaç olamayacağını yakın tarih gösterdi. Yardımlar çoğunlukla yolsuzluklar ve hatalı uygulamalar ile ziyan edildi.

Taliban Cephesi

Çözüm bulabilmek için sorunun gerçek kaynağını tanımlamak zorunludur. Afganistan’ı mahveden asıl neden bağnazlıktır. Mazlum Afgan halkının uzun yıllardır yaşadığı acıların ve kayıpların nedeni, bağnazların radikal ve yanlış din anlayışıdır. Bilim, teknoloji, sanat ve ekonomiye sırt çeviren, gelişmesine engel olan ve böylece Afganistan’ın yıkımına zemin hazırlayan ideoloji budur.  İşte Taliban’ın temsil ettiği zihniyet de budur.

Taliban kendini Afganistan’ın gerçek sahibi olarak görüyor. Kendi radikal ideolojisi ve sistemi dışında hiçbir görüşe hayat hakkı tanımıyor. Geçmişte “kafir işgali”ne karşı olan direnişini, bugün “kukla” ve “İslam düşmanı” olarak tanımladığı Afgan Hükümetine karşı sürdürüyor. Seçimle ve etnik grupların uzlaşması ile iktidara gelen yeni hükümet Taliban için bir anlam ifade etmiyor. Radikal ve yanlış din anlayışı uğrunda, masum Müslümanları katletmeye devam ediyor, halka zulmediyor, baskı ve zor kullanıyor, bağnaz fikirlerini dayatıyor. Taliban Pakistan’da daha yeni gerçekleştirdiği okul baskını ile ne kadar gözü dönmüş olduğunu bir kez daha gösterdi: Çoğu çocuk yaklaşık 150 kişiyi umarsızca katletti.

Günümüzdeki durumda Afgan güvenlik güçleri ve Taliban birbirine yakın güçlere sahip. Taraflar birbirine karşı kıyasıya nefret, düşmanlık ve kan davası güdüyorlar. Kardeşin kardeşi kırdığı, sonuçsuz, hepsinden önemlisi tarafların Ortak Kitabı olan Kuran’a tamamen aykırı bir savaş sürüp gidiyor. Savaşı kızıştıran asıl neden ise, Taliban militanlarının yanlış ve karanlık inançlarının gereği olarak ölmek, öldürmek ve kan dökmek yönündeki kararlılığı.

Gerçek Çözüm

Afgan halkı çaresizlik içinde huzur, barış ve refaha kavuşacağı günleri özlemle bekliyor. Devlet Başkanı Eşref Gani önümüzdeki on yılın Afganistan için “dönüşüm yılları” olacağı sözünü veriyor. Taliban konuşmak yerine savaşmayı tercih ediyor. Batılı güçler Afganistan’ın geleceğine karamsarlıkla bakıyor. Gerçek çözüm için ise, öncelikle geçmişden ders almak ve aynı hataları tekrarlamamak gerekiyor.

Afganistan’ın kördüğüme dönüşen problemlerini çözmenin tek yolu din adına ortaya çıkan bağnazlığı yok etmektir. Çünkü gerçek sorun radikal militanlar değil, onların beyinlerindeki radikal ideolojidir. Yapılması gereken, beyinlerdeki yanlış inançların temizlenmesi için gerçek İslam’ın anlatılmasıdır. Kuran’daki İslam’da kin, nefret, öfke, kan ve terör asla yoktur; tüm insanlığa yönelik sevgi, barış, hoşgörü ve anlayış vardır.

ABD yönetimi Afganistan’ı gerçekten kurtarmak istiyorsa Kuran’a dayalı İslam anlayışını hakim kılmak için destek olmalıdır. Bunun için her türlü imkan kat kat fazlasıyla mevcuttur.  Aralık 2014 tarihli, Financial Times’da yer alan rapora göre ABD yönetimi şu ana kadar Afganistan için 1 trilyon dolar harcamıştır. Bu tahayyülü zor ve muazzam bir bedeldir. Oysa kapsamlı bir eğitim programı için çok cüzi bir fon yeterlidir. Aydın ve samimi Müslümanların öncülüğünde sevgi, şefkat ve tevazu içinde bir yaklaşımla yürütülecek bir eğitim programı zorunludur. Bunun dışında başka bir yol kesinlikle yoktur.

Adnan Oktar'ın Daily Mail'de yayınlanan makalesi:

http://dailymailnews.com/2015/01/22/a-solution-for-afghanistan/

Masaüstü Görünümü