Harun Yahya

Anadilde Eğitim Talebinin Arkasında Ne Var?


Bir ülke içerisinde kullanılan ortak dil, duygu ve düşüncelerin en güzel şekilde paylaşılmasını sağlar. Derdin, tasanın anlaşılabilmesi, fikirlerin paylaşılabilmesi ve ruhu okşayan sevgi sözlerinin en tesirli şekilde kullanabilmesi için ‘aynı dili konuşmak’ çok önemlidir.

Birlik beraberlik içinde güçlü olma hedefi olan bir milletin ortak bir dilinin olması, o milleti kaynaşıp bütünleştirmede en temel vesilelerden birisidir. Ortak dil, devletin tüm imkanlarının herkese eşit olarak ulaştırılmasına yararken aynı zamanda ilmi, sosyal ve kültürel kaynaklara da herkesin rahatlıkla ulaşabilmesini sağlar.

Günümüzde dünyada yaklaşık 6 bin dilin konuşulduğu düşünülmektedir. Tüm bu diller, UNESCO tarafından koruma altına alınmaya çalışılmaktadır.

En önemli kültürel haklardan biri olan “Anadili öğrenme hakkı” evrenseldir. “Anadilde öğretim hakkı” ise kamuya aittir ve devletlerin tasarrufuna bırakılmıştır.

Örneğin, tek resmi dilli Fransa, Almanya gibi bazı AB üyesi ülkelerde anadili öğrenmek serbest bırakılmakta ancak ikinci bir resmi dile izin verilmemektedir. Bu uygulama da anadilde eğitim değil, seçmeli ders olarak belirli saatlerde anadil öğrenme derslerinin serbest bırakılmasıdır. Danimarka, Norveç ve Hollanda gibi ülkeler ise anadil derslerini 2004 yılında tamamen ilköğretim okullarından kaldırmışlardır.

Dünyada bazı ülkelerde ise ‘çok anadillilik’ durumu söz konusudur. Ancak bu çeşitlilik, zannedildiğinin aksine devletler için hiçbir avantaj sağlamamaktadır. Tam aksine, ortaya çıkan anlaşma zorlukları yaşam konforunun bozulmasına sebebiyet vermektedir.

Çok anadilli bir yapının, Türkiye gibi birçok etnik grubun birleşmesinden oluşan ülkelerde ise yüzlerce teknik sorunun ortaya çıkmasına neden olacağı bilinmektedir. Bundan da önemlisi çok dillilik, “Tek millet” kavramının özünde yer alan manevi birlik ruhunu ve ortak harsa dayalı kardeşlik bağlarını da zayıflatıp koparacaktır.

Diğer taraftan, ülkemizdeki gibi ayrılıkçı terör hareketlerinin olduğu bölgelerde farklı dil dayatması yapılması açıkça bölünme amacına hizmet etmektedir.

ÇOK DİLLİLİK BERABERİNDE AYRILIKLARI GETİRMEKTEDİR

Birden fazla resmi dil kullanan ülkelerin çoğunda ayrılık rüzgarları sert bir şekilde esmektedir.

Kanada’nın resmi dilleri İngilizce ve Fransızcadır. Ancak Fransızca konuşan Quebec Eyaleti Kanada’dan ayrılmak için siyasi mücadele vermektedir.

Sonradan federatif bir yapıya dönen Belçika’nın anayasasında üç dil resmiyet kazanmıştır; Fransızca, Flamanca ve Almanca. Ülkede eğitim ve kültür konularında bu üç federasyon kendi kararlarını kendisi almaktadır. Flamanya Federal Bölgesi Belçika’dan ayrılmak istemektedir.

İspanya’da kendi dillerini konuşan Bask ve Katalonya Bölgeleri ayrılık istemektedir.

Tek resmi dil olarak Fransızcayı kabul eden Fransa’da Korsika Özerk Bölgesi 1992’den beri Korsikacayı ikinci resmi dil olarak kabul etmiştir. Korsika Fransa’dan ayrılmak için mücadele etmektedir.

Hindistan’da 36 dil anayasal olarak tanınmıştır. Ancak bu ülkede bir gönül birliğinden söz etmek mümkün değildir. Urduca konuşan Pakistan, Hindistan’dan ayrılmıştır. Bengal diline sahip Bangladeş de daha sonra Pakistan’dan ayrılarak bağımsızlık ilan etmiştir. Pencap Bölgesi’nde Sihler ayrılık istemektedir. Jammu ve Keşmir en sorunlu bölgeler arasında yer almakta ve Pakistan’la Hindistan’ı çatışmalara sürüklemektedir. Ülkenin önde gelen ayrılıkçı örgütlerinden biri olan Bodo militanları, Assam Eyaleti’nin Hindistan’dan ayrılması için 1979’den beri mücadele vermektedir. Sadece Manipur Eyaleti’nde 17 farklı ayrılıkçı örgüt bulunmaktadır. Kerala Eyaleti ve Andhra Pradeş Eyaleti’nde Maocu militanlar ayaklanma çıkarmaktadır.

Makedonya’nın Arnavutça konuşan Illiride Bölgesi ayrılık istemektedir.

Sırbistan’ın özerk bölgesi olan ve 5 ayrı resmi dilli Voyvodina, Arnavutça’nın konuşulduğu Preşeva, Boşnakça konuşulan Sancak Bölgesi Sırbistan’dan ayrılarak bağımsızlık ilan etmek istemektedir.

Arnavutça, Sırpça ve Türkçe’nin resmi dil olduğu Mitroviça, Kosova’dan ayrılmak istemektedir.

Resmi dili Galce olan Galler, yine resmi dili İrlandaca olan Kuzey İrlanda, Birleşik Krallık’tan ayrılmak istemektedir.

Grönlandcanın resmi dil olduğu Grönland ve Faroecenin resmi dil olduğu Faroe Adaları, Danimarka’dan ayrılmak istemektedir.

İsveççenin resmi dil olduğu Aland Adaları (Ahvenanmaa Özerk Bölgesi) Finlandiya’dan ayrlımak istemektedir.

11 resmi dillin kabul edildiği İtalya’da da durum çok farklı değildir. Friulan dilinin konuşulduğu Friuli-Venezia Giulia Bölgesi, Ladin dilini konuşan Veneto Bölgesi, Mocheno dilini konuşan Alto-Adige Trentino Bölgesi, Sicilyaca konuşan Sicilya Bölgesi, Sarducu dili konuşan Sardinya Bölgesi, Fransızca ve Arpitanca konuşulan Aosta Vadisi Bölgesi İtalya’dan ayrılmak istemektedir.

Tetum dilini kullanan Doğu Timor, Endonezya’dan ayrılarak bağımsızlık ilan etmiştir.

38 ayrı resmi dilin konuşulduğu Rusya Federasyonu’nda Dağıstan, Çeçenistan gibi birçok bölgede ayrılık istekleri konuşulmaktadır.

ABD Anayasası’na göre resmi bir dil olmasa da genel olarak sadece İngilizce dili devletin kullandığı dildir. Ancak yine de farklı dillerinden ve kültürlerinden ödün vermek istemeyen gruplar bu ülkede de ayrılık sözünü dile getirmektedir. Amerika’nın petrol zengini olan ve İspanyolcanın da ağırlıklı olarak konuşulduğu Teksas Eyaleti’nde ayrılık sesleri çokça dillendirilmektedir. Ayrıca, Hawaii Creole İngilizcesi konuşan Hawaii Eyaleti’nde ve Eskimo dillerinin konuşulduğu Alaska Eyaleti’nde de ABD’den ayrılmak isteyenlerin oranı yüksektir.

Bu listeyi daha da uzatmak mümkündür. Net bir şekilde önümüzde duran bu tabloya göre, “BM verilerine göre şu kadar ülkede ‘çok resmi dilli’ sistem var, hepsi de huzurla yaşıyor” tezinin tamamen gerçekdışı olduğu ortadadır.

“Ayrı dili konuşanlar mutlaka ayrılır” gibi bir genelleme yapmak elbette yanlış olur. Farklı dilleri konuşsa da, güçlü gönül bağı olan gruplar elbette bir arada yaşayabilirler. Bu şekilde meydana gelmiş milletler zamanla aralarında ortak bir dile de sahip olurlar. Örneğin İslam Bayrağı altında birlikte yaşamayı isteyen onlarca etnik grup, Osmanlı Yönetimi altında gönül huzuruyla bir arada yaşamıştır.

Burada önemli olan husus şudur; “Ayrı dilleri konuşarak bir arada yaşamaya çalışan farklı etnik gruplar kaynaşmakta zorlanmakta ve kültürel olarak birbirlerini ayrı milletler olarak görmektedirler. Bu da bir arada yaşama isteğini ortadan kaldırmaktadır.”

SONUÇ

Ülkemizde, “Allah rızasına uygun olarak” birlik ve beraberlik içinde yaşamayı bir hayat felsefesi edinmiş onlarca etnik grup, yüzlerce yıldır ‘tek millet’ olmayı başarmış ve ortak bir dil üzerinde anlaşarak kardeş olmuştur.

Bununla birlikte, Kürtçenin, Lazcanın, Çerkesçenin birer folklor olarak, kültürel olarak ve dili korumak maksadıyla sahiplenilmesi ise fevkalade hoş bir tutumdur. Devletimizce de bu dillerin okullarda seçmeli ders olması, üniversitelerde kürsülerinin olması ve özel okul/kurslarda öğretilmesi serbest bırakılmıştır. Aynı zamanda, tüm bu dillerde seçim kampanyaları yapmak, mahkemelerde ifade vermek, dergi, gazete ve televizyonlarda bu dilleri kullanmak da kanunlarla garanti alınarak birer hak olarak milletimize sunulmuştur.

Özet olarak, ülkemizde de herkes, kendi anadilini öğrenmekte özgür bırakılmıştır. Devletin sosyal, ticaret ve eğitim dili ise bir kolaylık olması ve büyük bir konfor sağlaması açısından tektir, Türkçe’dir.

Tüm bu gerçeklikler söz konusuyken bölücü terör örgütü PKK’nın etkisiyle farklı anadilde eğitim talepleri üzerinde bulunulması samimi bir yaklaşım değildir. Devletin imkanlarının tamamı Türkçe üzerine kuruludur ve herkes güzellikle bunlardan faydalanmaktadır. Dolayısıyla, Kürtçenin resmi dil olarak kabulündeki yanlış ısrar, Kürtleri kendi bölgelerine adeta hapsedecek bir sonuç doğuracaktır.

Anadil konusu kullanılarak Marksist-Leninist-Stalinist temelde ayrı bayrağı olan ayrı bir devlet, ayrı bir millet kurma amacının güdüldüğü çok açıktır. Hedefin Kürtleri Türkiye’den hem teknik hem de kültürel açıdan koparmak olduğu aşikardır. Oysa tek resmi dil olduğunda başta Kürtler olmak üzere tüm etnik gruplar için 780 bin km2’lik vatan toprağının her karışındaki sağlık, eğitim, belediye, konaklama, seyahat, mülk edinme, devlet dairelerinde işlem yapma imkanlarında serilik ve kolaylık olacaktır.  Aynı zamanda tüm kütüphanelerdeki kitaplardan, internetteki bilgilerden, yazılı ve görsel basından yararlanmak da daha kolay olacaktır.

Dolayısıyla tek resmi dil olmasının yaşamı daha kolay ve konforlu kılacağı ve bireylere daha fazla özgürlükler sunacağı ortadadır.

Masaüstü Görünümü