Harun Yahya

Ramazan 2015, 20. Gün









A9'u izlemek için

Uydunuzu Nasıl Ayarlayacaksınız?





BİR AYET BİR HADİS

Şüphesiz Allah, Kendi yolunda, sanki birbirlerine kenetlenmiş bir bina gibi saf bağlayarak çarpışanları sever. (Saff Suresi, 4)

Ebu Musa (el-Eş'ari-R)'dan rivayet edilmiştir: Peygamber (S) " Mü'minin mü'mine dayanışması, parçaları birbirine bağlayıp kuvvetlendiren bina gibidir" buyurdu. (Sahih-i Buhari ve Tercemesi, Mütercim: Mehmed Sofuoğlu, Ötüken Yayınları, İstanbul 1987)

SAYIN ADNAN OKTAR DİYOR Kİ..

Ak Parti-MHP iktidara gelsin, hükümet kursunlar, İçişleri Bakanlığı’nı MHP’ye versinler. Bir sağlam delikanlıyı da içişleri bakanı yapsınlar. Hukukla PKK’nın kökü kazınsın. En hayati konu budur. 
(A9 TV; 23 Haziran 2015)

ALLAH'IN İSİMLERİ
Berr: Örneksiz olarak yaratan

Gökleri ve yeri (bir örnek edinmeksizin) yaratandır. O, bir işin olmasına karar verirse, ona yalnızca "OL" der, o da hemen oluverir. (Bakara Suresi, 117)

 

Ne kadar yetenekli, ne kadar zeki olursa olsun bir insanın keşfedebileceği bir yenilik, düşünebileceği farklı bir fikir ancak o güne kadar öğrendikleri ve çevresinde gördükleriyle sınırlıdır. İnsan yeryüzüne beş duyu ile gelmiştir ve bu duyuların dışında altıncı bir duyuyu tahayyül etmesi bile mümkün değildir. Üstelik sahip olduğu duyuları da ancak kısıtlı olarak kullanabilmektedir. Örneğin belirli bir renk tayfını görebilmekte, belirli frekanslardaki sesleri duyabilmektedir. Dolayısıyla yeryüzünde var olmayan bir şeyi düşünmesi, keşfedebilmesi, akledebilmesi asla mümkün değildir.

Nitekim bugün bilimsel keşiflerin bir kısmını incelediğimizde, insanların pek çok konuda doğada gördükleri canlıları ve bunların arasındaki kusursuz sistemleri, kendilerine örnek aldıklarını görürüz. Örneğin yunusların burun çıkıntısı, modern büyük gemilerin pruvasına model olmuştur. Radarların çalışma prensibi yarasaların ses dalgaları yayarak çalışan algılama sistemi ile aynıdır. Bunlar gibi daha pek çok örnek de verilebilir. (Bakınız Harun Yahya, Düşünen İnsanlar İçin, İstanbul: Vural Yayıncılık)

Oysa Allah'ın ilmi sınırsızdır. İnsanın çevresinde görebildiği ve göremediği herşeyi Allah örneksiz olarak yaratmıştır. Kainatın, galaksilerin, gezegenlerin, canlıların, hatta tek bir hücrenin olmadığı bir zamanda Allah'ın dilemesi ve 'OL' demesiyle, atomlardan, moleküllerden, hücrelerden, canlılardan, gezegenlerden, yıldızlardan, galaksilerden oluşan kusursuz bir sistem oluşturmuştur. İnsanların binlerce sene sonra keşfedebildikleri mikro dünyadan, ancak 20. yüzyılda haberdar olunan gök cisimlerine kadar herşey Allah'ın tasarladığı sistemlerdir ve O'nun belirlediği kanunlara tabidir. Allah hiçbir örnek yokken evreni ve içindeki her ayrıntıyı meydana getirmiştir. Allah'ın herşeyi yaratan olduğu ayetlerde şöyle haber verilmektedir:

De ki: "Rabbim adaletle davranmayı emretti. Her mescid yanında (secde yerinde) yüzlerinizi (O'na) doğrultun ve dini yalnız Kendisi'ne has kılarak O'na dua edin. "Başlangıçta sizi yarattığı" gibi döneceksiniz." (Araf Suresi, 29)

 

Gökleri ve yeri bir örnek edinmeksizin yaratandır. O'nun nasıl bir çocuğu olabilir? O'nun bir eşi (zevcesi) yoktur. O, herşeyi yaratmıştır. O, herşeyi bilendir. (Enam Suresi, 101)

EVRİM SAHTEKARLIKLARI
Australopithecuslar insanın atasıdır'' sahtekarlığı


Darwinistler için insanın evrimi konusu hayati önem taşır. Yıllardır insanlara telkin etmeye çalıştıkları şey, insanın sözde evrimleşmiş bir hayvan olduğu yalanıdır. Bu yalanı ayakta tutabilmek için var güçleriyle çabalar, hiç durmadan en ilgisiz konularda bile insanın sözde hayvan ataları olduğu düşüncesini yerleştirmeye çalışırlar. Bu konuda başvurdukları aldatmacalar ise hayret vericidir. Çoğu zaman hiç ilgisi olmayan fosil bulguları dahi, şekilden şekile sokularak insansı bir varlıkmış gibi gösterilmeye çalışılır. Öyle ki Darwinistler, sonradan bir yaban domuzuna ait olduğu anlaşılan tek bir diş fosilinden Nebraska adamını oluşturmuş, bu hayali insansının ailesiyle birlikte sosyal hayatını resmekmekte sakınca görmemişlerdir. Bu şaşırtıcı çabanın en önemli örneklerinden bir tanesi de uzun zamandır sürdürülen Australopithecusların insanların sözde maymunsu atası olduğuna dair iddialardır.

Australopithecuslar, soyu tükenmiş maymun türleridir. "Güney maymunu" anlamına gelen bu canlılar, Darwinistler tarafından insanların sözde ilk maymunsu ataları olarak kabul ettirilmeye çalışılır. Soyu tükenmiş olmaları nedeniyle tüm diğer örneklerde olduğu gibi bu maymun türü de, evrimciler tarafından bir spekülasyon malzemesi olarak kullanılmıştır. Fakat Darwinistlerin Australopithecuslar üzerine türettikleri senaryolar, diğer tüm örneklerde olduğu gibi yine bir aldatmacaya dayanmaktadır.

Australopithecusların ilk olarak Afrika'da 4 milyon yıl kadar önce ortaya çıktıkları ve 1 milyon yıl öncesine kadar da varlıklarını sürdürdükleri sanılmaktadır. Burada önemle belirtilmesi gereken gerçek ise, Australopithecusların tümünün, günümüz türdeşlerine benzeyen soyu tükenmiş maymunlar olmalarıdır. Hepsinin beyin hacimleri, günümüz şempanzelerininkiyle aynı veya onlarınkinden daha küçüktür. Dört ayakları üzerinde yürürler. Ellerinde ve ayaklarında günümüz maymunlarındaki gibi ağaçlara tırmanmaya yarayan çıkıntılar mevcuttur ve ayakları dallara tutunmak için kavrayıcı özelliklere sahiptir. Boyları kısadır (en fazla 130 cm) ve aynı günümüz maymunlarındaki gibi erkek Australopithecus, dişisinden çok daha iridir. Kafataslarındaki yüzlerce ayrıntı, birbirine yakın gözler, sivri azı dişleri, çene yapısı, uzun kollar, kısa bacaklar gibi birçok özellik, bu canlıların günümüz maymunlarından farklı olmadıklarını gösteren delillerdir.

Australopithecuslar açıkça birer maymun türü olmalarına rağmen Darwinistler tarafından iki ayak üzerinde yürümeyi başaran canlılar olarak tanımlanmaktadırlar. Bu bir aldatmacadır, çünkü Australopithecuslar ile ilgili olarak elde bulunan fosillerden bu hayali senaryoyu doğrulayan tek bir örnek bile bulunmamaktadır. Dolayısıyla bu canlılar üzerinde evrim senaryosu, bilimsel hiçbir delile dayanmamaktadır.

Darwinistlere göre Australopithecus cinsinin çeşitli türleri bulunsa da, sadece Australopithecus afarensis (1974 yılında bulunduğunda dünyaya sözde insanın evriminin ispatı olarak sunulan "Lucy"nin temsil ettiği tür) insanın doğrudan atası kabul edilir. Fakat söz konusu canlının insanın atası sayılamayacağı Darwinistler tarafından da kabul edilmiş durumdadır. Ünlü Fransız Darwinist bilim dergisi Science et Vie, Mayıs 1999 sayısında bu konuyu kapak yapmıştır. Australopithecus afarensis türünün en önemli fosil örneği sayılan Lucy'i konu alan dergi, "Adieu Lucy" (Elveda Lucy) başlığını kullanarak Australopithecus türü maymunların insan soyunun atası olmadığını ve bu canlıların soy ağacından çıkarılması gerektiğini yazmıştır.

Dünyaca tanınmış evrimci paleoantropolog Richard Leakey de, Lucy'nin evrim delili olarak hiçbir geçerliliğinin olmadığını şu sözlerle belirtmektedir:


Lucy'nin (Australopithecus afarensis) bir pigme şempanze karışımından başka bir şey olmadığı çok ezici ve karşı konulmayacak şekilde muhtemeldir. Maymundan insana geçişe dair varsayılan deliller ikna edici olmaktan aşırı derecede uzaktır.


Bütün bunların yanı sıra, Australopithecuslar üzerinde yapılan çalışmalar sonucunda evrimci Lord Zuckerman da, Australopithecusların sadece sıradan bir maymun türü oldukları ve kesinlikle dik yürümedikleri sonucuna varmıştır.

Bu konudaki araştırmalarıyla ünlü diğer evrimci anatomist Charles E. Oxnard da Australopithecusların iskelet yapılarının günümüz orangutanlarınınkine benzediği açıklamasını yapmıştır.

1994 yılında İngiltere'deki Liverpool Üniversitesi'nden Fred Spoor ve ekibi, Australopithecus'un iskeleti ile ilgili kesin bir sonuca varmak için kapsamlı bir araştırma yürütmüştür. İskeletlerde, vücudun yere göre konumunu belirleyen "salyangoz" isimli bir organ üzerinde incelemeler gerçekleştirilmiştir. Spoor'un vardığı sonuç, Australopithecus’un insanlarınkine benzer bir yürüyüş şekline sahip olmadığıdır.

2000 yılında B.G Richmond ve D.S Strait isimli bilim adamlarının gerçekleştirdiği ve Nature dergisinde yayınlanan bir araştırmada ise Australopithecusların ön kol kemikleri incelenmiştir. Karşılaştırmalı anatomik incelemeler, bu türün günümüzde yaşayan ve 4 ayak üzerinde yürüyen maymunlarla aynı ön kol anatomisine sahip olduğunu göstermiştir.

Bütün bu deliller Australopithecusların birer maymun türünden başka bir şey olmadığını açıkça ortaya koymaktadır. Nitekim "Lucy" fosilinin kaşifleri evrimci paleoantropolog Donald Johanson ve T. D. White, Science dergisine yaptıkları açıklamada bu konuyla ilgili olarak şunları söylemişlerdir:


Australopithecus fosilleri oldukça detaylı bir şekilde incelendi: yürüyüş biçimleri, kulaklarının yapısı, diş gelişimi örnekleri, uzun ve güçlü ön kollar, kısa arka bacaklar, ayaklarının biçimi, küçük beyinleri, maymuna oldukça benzeyen kafatasları, çeneleri ve yüzleri. Bunların tümü Australopithecus'ların maymun olduğunu ve insan ile hiçbir ilişkilerinin bulunmadığını göstermektedir. Lucy'i keşfeden Donald Johanson'un kendisi bile, bir süre sonra, Australopithecus Africanus (Lucy)'nin insanlarla hiçbir bağlantısı olmadığı sonucuna varmıştır.


Özetle bilimsel olarak yapılan çalışmalar Australopithecusların insanın hayali atası olduğuna dair iddiaların tümünü yalanlamıştır. Australopithecuslar birer maymun türüdür ve insanın atası yakıştırması yalnızca Darwinistlerin hayali ve sahte teorileri için kullanmaya çalıştıkları bir senaryodur.


İMAN HAKİKATİ
Afrika ceylanı



AHİR ZAMAN - MEHDİ (a.s) - İSA (a.s)
Hz. Mehdi (a.s.) ortaya çıktığında, bütün insanlar onun manevi liderliği altında birlik olacaktır

Malik bin Zamra der ki: Emirülmüminin Ali aleyhisselam bana şöyle buyurdu:

... Hayrın çoğu o zamandadır ey Malik! O ZAMANDA KÂİM'İMİZ  (HZ. MEHDİ (A.S.)) KIYAM EDECEK, ... SONRA ALLAH HERKESİ ONUN ETRAFINDA TOPLAYACAK." (Şeyh Muhammed b. İbrahim-i Numani, Gaybet-i Numani s. 242)

İman edenlerin Efendisi (sav) der ki: "... ALLAH SİZİN İÇİN, SİZİ BİRLEŞTİRECEK VE SİZİ DAĞINIKKEN BİRARAYA GETİRECEK BİRİNİ (HZ. MEHDİ (A.S.)’Yİ) ÇIKARANA DEK... Beklerseniz, ödüllendirileceksiniz ve sizin haksızlığa uğratılmanızın intikamını alacak (Darwinizm’e, materyalizme ve ateizme ilmi zeminde gereken cevabı verecek) olanın ve haklarınızın kurtarıcısı olanın, o (Hz. Mehdi (a.s.)) olduğunu kesinlikle anlayacaksınız..." (Kitab-ül Gaybet, [Bihar-ul Envar, c. 51], Ansariyan Yayıncılık, Derleyen: Muhammed Bakır el-Meclisi, İran-Kum, 2003, s. 182)

KURAN TEFSİRİ
Naziat Suresi'nden ayet açıklamaları



TÜRK-İSLAM BİRLİĞİ
Müslüman Ülkeler Aradıkları Huzur ve Refah Bulmak İçin İttihad-ı İslam'ın Kurulmasına Çaba Göstermelidir

“BİR FİTNE GÖRÜLÜR, BUNU DİĞER FİTNELER TAKİP EDER VE BİRİNCİLER SONUNCULARIN KILIÇLA ÇATIŞMAYA DÖNÜŞÜNÜ KAMÇILAR VE BUNDAN SONRA BÜTÜN HARAMLARIN HELAL SAYILACAĞI BİR FİTNE GELİR. SONRA DA HİLAFET (MÜSLÜMANLARIN MANEVİ LİDERLİĞİ), YERYÜZÜNÜN EN HAYIRLISI OLAN HZ. MEHDİ (A.S.)’A EVİNDE OTURURKEN GELECEKTİR.” Kitab-ül Burhan fi Alametil Mehdiyyil Muntazar, s.26) hadisinde belirtildiği gibi, Müslüman ülkelerde yaşanan olaylarda baskıcı rejimlere karşı halkın sokaklarda toplanması, halk ve devlet güçlerini karşı karşıya getirmiş, birbirlerine karşı bıçak ve satır kullanmışlardır. Oysa değişim, sokak çatışmalarıyla, yağmalarla, saldırganlıkla, şiddetle gerçekleştirilemez. Şiddete dayalı yöntemle meydana gelecek değişim, asla insanların özlemi ve ihtiyacı içinde oldukları huzuru, refahı ve güveni onlara sunmaz. Kısmi bir takım başarılar ve gelişmeler elde edilebilir. Ama kalıcı ve tam tatmin edici çözüm oluşmaz. Kalıcı ve gerçek çözüm, ancak Allah’ın ve Resulullah (s.a.v.)’in gösterdiği yola uyarak sağlanır. Allah’ın ve Resulü (s.a.v.)’in gösterdiği çözüm ise tüm İslam aleminin manevi bir lider etrafında birleşmesi, Türk İslam Birliği’nin tesis edilmesidir. 

Sokaklardaki protestolar ve alınan suni çözümlerin yerine istikrarlı ve ısrarlı bir şekilde Türk İslam Birliği’nin istenmesi şarttır. Bunun için de Mehdiyet’in sürekli olarak gündemde tutulması gerekmektedir.

Masaüstü Görünümü