Harun Yahya

Türkiye, Suriye savaşına dahil mi ediliyor?




Dört yıldır yaklaşık 1000 km’lik sınırımızda gerçekleşen, vahşetin vahşeti tetiklediği zalim bir savaşı izliyor Türkiye. Bu savaşın bir parçası olmamak için her türlü baskıya direnç gösterdi. Musul konsolosluğumuzun basılması, Reyhanlı patlaması, uçağımızın düşürülmesi gibi sayısız eylem bile Türkiye’yi bu kirli savaşın bir parçası yapmadı.

Derin Amerika ise daima Türkiye’yi Suriye’deki bu savaşın içinde görmek istedi. Türkiye’deki üsler üzerinden sürdürebileceği bir savaş ABD için çok daha kolaylaşacak, maliyet çok daha ucuzlayacaktı. Amerikan askerinin karada, Irak’takinden daha korkunç bir hüsran ile karşılaşacağını biliyordu, keza bu defa sahnelerde IŞİD vardı. Üstelik kara harekatı için maliyet, artık ABD’nin güç yetirebileceği gibi değildi. Ama hemen sınırdaki Türk askeri bu amaç için kullanılabilirdi. NATO’nun ikinci büyük ordusu Türkiye’ye aitti ve Türkiye’nin hem üsleriyle hem de askerleriyle savaşa girmesi çok şeyi değiştirebilirdi.

İşin bahanesi, Türkiye’deki terör olaylarının tekrar artması oldu. Fakat gerçekte, ABD bir şekilde Türkiye’yi üsler konusunda ikna etmişti. Türkiye’nin İncirlik dahil dört üssü, koalisyona ait reaper’lara açılmıştı. Pentagon Sözcüsü Yüzbaşı Jeff Davis ise beklenen felaket haberini vermişti: “Hafta sonu dronelar silahlı olarak uçmaya başladılar.”

Peki ne yapar bu reaperlar? Davis’in bu kadar kolaylıkla sarf ettiği bu cümle ne anlama geliyor? Bunun anlamını, Suriye ve Irak’a yönelik yakın zamanda yapılan saldırılara geri dönerek açıklayalım. Bağımsız gazetecilerin oluşturduğu bir proje olan Airwars kapsamında yapılan araştırma, bu bölgelere yapılan toplam 52 hava saldırısı sırasında 459 sivilin yaşamını yitirdiğini ortaya koydu. Bunların 100’ünü ise çocuklar oluşturuyor. Beş yıl içinde gerçekleştirilen yaklaşık 5700 hava saldırısında ne kadar sivilin öldüğü ise bir muamma. Ama veriler, bu oranın çok yüksek olduğunu gösteriyor. Elbette bu rakamları resmi verilerde görmek mümkün değil. Her ne kadar koalisyonu yöneten general John Hesterman, bu saldırıların “yapılan en hassas ve disiplinli saldırılar” olduğunu iddia etse de, yukarıdan atılan bir bombanın kör bir hedefe doğru ilerlediği gerçeği değişmiyor. Airwars proje direktörü Chris Woods, verilen bu resmi bilgilerin, karada saldırı bölgesinden edindikleri gerçek bilgilerle hiç örtüşmediğini söylüyor. 3 Haziran’da gerçekleştirilen tek bir saldırıda, bölge halkının Al-Jazeera ve Reuters’a verdiği bilgiye göre 70 sivil yaşamını yitirdi.1

İşte bomba taşıyan drone’ların, reaper’ların yaptığı budur. Bir hedefe kitlenir ve orada sivilleri, çocukları, kadınları, yaşlıları hedef alır. İşin acı yanı ise, bu oyuncakların kumandasını eline alanlar, her ne kadar “titiz ve hassas” olduklarını iddia etseler de, söz konusu sivil kayıpları az ya da çok göze almış durumdadırlar. İşte Suriye ve Irak’taki kirli savaşı daha da kirleten en büyük sebep budur.

Şimdi, bu kirli savaşa Türkiye de dahil edilmek isteniyor. Son 3 yıldır Türkiye’nin haklı talebi olan güvenli bölge karşılığında. Güvenli bölge ise, Türkiye’nin beklediği anlamda bir güvenli bölge olmayacak, yine de Türkiye’nin beklentilerini bir nebze de olsa karşılıyor. Ancak Türk ve koalisyon uçaklarının, Azez ve Cerablus arasında yaklaşık 110 km uzunluğunda, 40 km genişliğindeki bölgeyi koruması planlanıyor. Bölgeye ılımlı muhaliflerin yerleştirilmesi, bölgenin aynı zamanda Suriye’de kalmak isteyen mülteciler için bir barınma ve korunma yeri olması planlanıyor.

Plan buraya kadar olumlu. Ancak bölgede Türkiye açısından oldukça büyük bir önem arz eden YPG sorunu var. ABD Dışişleri sözcüsü John Kirby’nin şu açıklamaları ise dehşetli senaryonun boyutlarını gözler önüne seriyor:

"(YPG) Halihazırda zaten koalisyon güçlerinin hava desteğini alıyor. Şimdi Türkiye'deki hava üslerine de erişimimiz olması, bu desteğin daha zamanlı ve hatta daha etkili olmasına imkan sağlayacak."

Daha önce bu satırlarda çok defa açıkladığımız gibi Suriye’de Kürt bölgesinin kontrolünü ele almış olan YPG, PKK’nın bir koludur. Türkiye’nin ise yegane savaşı 40 yıl boyunca sadece PKK ile olmuştur. Şu an PKK’nın Kandil dağlarındaki karargahlarının Türk Silahlı Kuvvetleri tarafından vurulmasının tek sebebi, bu komünist terör örgütünün hiçbir uzlaşıya yanaşmaması, sadece terör ve anarşiyi bilmesidir.

Durum böyleyken, ABD’nin Türkiye’nin üslerini PKK’yı beslemek, silahlandırmak, onlara daha fazla alan açmak için kullanması kabul edilebilir bir durum değildir. Eğer Türkiye sınırı gerçek anlamda bir güvenli bölge görünümü alacaksa, şu durumda, o bölgenin bütün terör örgütlerinden arındırılması gerekmektedir. Buna YPG de dahildir.

Şu anda ülke içinde ve dışında PKK ile boğuşmakta olan Türkiye, büyük bir bedel ödemeye mahkum edilmiş ve cebren Suriye savaşına dahil edilmeye çalışılmış gibi görünüyor. Türk uçakları Suriye hava sahasına girmeyecek ve Türkiye bu anlamda Suriye savaşına doğrudan dahil olmayacaktır; bu doğrudur. Fakat Türkiye, koalisyon uçaklarına üslerini açması ile aslında masumların vurulduğu bu kirli savaşa dolaylı da olsa girmiş olacaktır. Bu olduğunda, yaşamını yitiren her masumun ve Müslümanın vebalinin, bir Müslüman ülke olarak üzerimize olmasından korkmamız gerekir. Bütün bunların yanı sıra, Türkiye’nin asıl dehşetli belası olan PKK’nın bu yolla desteklenmesine boyun eğmek, Ortadoğu’da bir terör devletinin oluşmasına önayak olmaktan başka bir anlama gelmeyecektir. Bunun acısını ise sadece Türkiye değil, bütün Ortadoğu ve buna zemin hazırlamış olan Amerika çekecektir. Ne Kürtlerin, ne ülkemizin, ne Ortadoğu’nun ne de Amerika’nın bu Marksist bela ile yüz yüze gelmesine rızamız yoktur. Dolayısıyla tedbir önceden alınmalı, tehlikenin boyutlarını çok iyi bilen Türkiye, kararlı tutumunu ısrarla sergilemeli ve Suriye’deki PKK’ya verilen desteğe tüm gücüyle karşı çıkmalıdır. Bizimle savaşmayan Müslüman bir ülkeye bomba yağdırılmasına ise asla ve asla önayak olmamalıdır.

1. http://www.theguardian.com/world/2015/aug/03/us-led-air-strikes-on-isis-targets-killed-more-than-450-civilians-report?CMP=twt_gu

Adnan Oktar'ın Arab News ve Pakistan Observer'da yayınlanan makalesi:

http://www.arabnews.com/columns/news/788171

http://epaper.pakobserver.net/201508/09/comments-2.php




Masaüstü Görünümü