Harun Yahya

Yeni Ortadoğu’da ABD’nin Müttefiki Kim?




Geçtiğimiz ay Suriyeli aktivistlerin ve insan hakları örgütlerinin ciddi bir iddiası gündemi sarstı. ABD öncülüğündeki koalisyon uçakları Kobani’ye düzenlediği hava saldırısında, Bir Mahli kasabasında 52 sivilin ölümüne sebep olmuştu. Amerikan Ordusu iddianın araştırılması emrini verdi. Bu vahim olay koalisyon uçaklarına koordinat veren karadaki güçlerin güvenilirliği tartışmasını da beraberinde getirdi. Koordinatın PYD tarafından verildiği iddialar arasındaydı. Bu bilgi, Tel Abyad operasyonu sırasında sivil halkın “PYD bizi yerinizi ABD uçaklarına verir, sizi bombalatırız” diye tehdit ediyor şikayetleriyle birleşince önemli bir gerçeği de gündeme taşıdı: Radikalizmle mücadelede bir terör örgütünü kullanmak şiddeti körüklemek ve kör açmaz oluşturmaktan başka bir işe yaramıyor.

Amerika uzun bir süredir IŞİD’e karşı mücadelesinde Suriye’de PKK/PYD güçlerini adeta bir kara birliği olarak kullanıyor. Irak’ta ise bu görevi ağırlıklı olarak İran destekli Şii milisler üstlenmiş durumda. Her iki grubun da insan hakları ihlalleri, sivil halka baskı ve şiddet uygulamaları dosyası oldukça kabarık.

Özellikle de PKK’nın... Her ne kadar bazı çevreler PYD ile PKK’yı birbirinden bağımsız gibi göstermeye çalışsa da PYD ve PKK, ideolojisiyle, lider kadrosuyla ve militanlarıyla birebir aynı yapıdır. PKK, PYD, YPG, YPJ, HPG gibi farklı isimler adında örgütlenen bu yapının tamamı terör örgütüdür ve bu yapı, son 30 yıl içinde IŞİD’in sebep olduğu ölümlerden onlarca kat fazla insanın ölümüne sebep olmuştur.

ABD’de bazı kesimler tarafından adeta yeni müttefik olarak ilan edilen ve Batı basınında sıkça sözde kahraman savaşçılar olarak lanse edilen PYD’nin ideolojisi ve uygulamaları ise çoğunlukla göz ardı edilmektedir. Oysa sözde kahraman Kürt savaşçılar diye lanse edilenler, PKK’nın Kandil üssünde yetişmiş, PKK lideri Öcalan’ı önder olarak gören, bir çok terör eylemine dahil olmuş, teröristlerdir.

PYD Marksist Leninist ideolojiye sahiptir. Kuzey Suriye’de oluşturmaya çalıştığı kanton yönetimi de bilinen komünist komün modelinin günümüz koşullarına göre revize edilmiş, yerel halk tarafından tepkiyle karşılanmaması için ismi değiştirilmiş halidir. Bugün Kürtlerin temsilcisi, silahlı gücü gibi lanse edilmeye çalışan PYD’nin en çok mağdur ettiği kesimlerden biri ise Kürtlerin bizzat kendisidir. Öcalan’ın yakalanmasından sonra bölgede kalan PKK’lılar tarafından El Muhaberat’ın desteğiyle kurulmuş ve sosyalist Baas rejimi ile hep iyi ilişkiler içinde olmuş olan PYD, Esad’ın desteğini arkasına alarak kendisine muhalif olan tüm Kürtleri birer birer ezmiş, etkisiz hale getirmiştir.

Suriye iç savaşının ilk günlerinden itibaren oluşan otorite boşluğunu kendi lehine kullanan PYD, Afrin ve Haseke’de kurduğu sözde mahkemelerle muhalifleri sorguya almış, tutuklamış, bir kısmını da Esad rejimine teslim etmiştir. Sıradan halkı ise vergi adı altında ağır haraçlarla baskı altına almıştır. Halen devam eden haraç toplamayla elde edilen paralar, PKK’nın üssü olan Kandil’e gönderilmekte ve çeşitli terör eylemlerinde kullanılmaktadır.

PYD zihniyetinin en dehşet verici örneklerinden biri ise Amude’de yaşanmıştır. PYD/PKK ve Esad rejimi aleyhine sivil protesto yapan halkın üzerine ateş açılmış, yaklaşık 10 sivil hayatını kaybetmiştir. Yaralananların hastanelerde tedavisine izin verilmemiş, ertesi gün ilan edilen sokağa çıkma yasağına uymayanlar ise keskin nişancılar tarafından hedef alınmıştır. Bu olay, Tel Brak katliamında sivillerin üzerine ateş açıp 35 sivilin ölmesine sebep olan sosyalist Baas rejimiyle Marksist Leninist PYD’nin zihniyetinin birebir aynı olduğunu gösteren acı bir örnektir.

Yerel halkın inancı, yaşam tarzı ve dünya görüşüyle taban tabana zıt olan PYD’nin eziyetlerinden biri de 18-30 yaş arasındaki Kürtleri zorla askere almaktır. Burada hatırlatalım: PYD ordusu denilen şey PKK’nın sinsi gerilla yapılanmasının devamıdır. PYD gibi bir komünist örgüt safında savaşmak istemeyen Kürtler çareyi Türkiye ve Kuzey Irak’a sığınmakta bulmakta, bu yüzden evlerini terk etmektedirler. Halen Türkiye’de PYD/PKK zulmünden kaçan 300 bine yakın Kürt bulunmaktadır.

Kendi insanı olan Kürtleri bu derece ezen PYD’nin Araplar, Türkmenler gibi bölgenin diğer halklarına yaptığı zulümler ise Tel Abyad operasyonu sırasında iyice açığa çıkmıştır. On binlerce insan PYD tehditlerinden kaçarak Türkiye’ye sığınmış, görgü tanıklarının anlatımları PYD’nin bölgede etnik temizlik harekatı başlattığını ortaya koymuştur. Evlerin ve tarlaların yakılması, çocukların ve kadınların silahla tehdit edilmesi, evlerini terk etmek istemeyenlerin tutuklanması, Türkiye’ye sığınmış olan Arap ve Türkmenlerin evlerine geri dönmelerine izin verilmemesi gibi  çok sayıda örnek PYD’nin bölge için gittikçe büyüyen bir belaya dönüştüğünü göstermektedir.

Tüm bu somut gerçekler karşısında derin devlet etkisinde kalan Amerikan yönetiminin Ortadoğu stratejisini en baştan gözden geçirmesi, Reagan döneminde Taliban’ı Beyaz Saray’da ağırladığı günlerin faturasının nelere mal olduğunu iyi düşünmesi, radikalizmin bombayla, silahla özellikle de acımasız bir şiddeti savunan komünist terör örgütlerini kullanarak bitirilemeyeceğini görmesi gerekir.

Bölgenin sosyal ve kültürel dokusunun, PKK gibi komünist bir terörist yapı lehine bozulmasına aracı olmak on yıllar boyunca telafi edilemeyecek bir tahribat oluşturacaktır. Yaklaşık 50 yıldır büyük acılar yaşayan Kürt halkının mağduriyetlerinin ortadan kaldırılmasının yolu onlara daha büyük acılar çektirecek olan PKK/PYD’yi desteklemek değildir. 

Adnan Oktar'ın Pakistan Observer & Blitz & News Rescue'da yayınlanan makalesi:

http://pakobserver.net/detailnews.asp?id=270306

http://www.weeklyblitz.net/2015/08/ally-usa-middle-east/

http://newsrescue.com/who-is-us-ally-in-middle-east/


Masaüstü Görünümü