Harun Yahya

İran ve Türkiye: Bölgeye Şekil Verecek Ortak Miras




İki yakın dost olan İran ile Türkiye birbirlerine komşu olmakla kalmayan, aynı zamanda bölgeye şekil vermiş iki bin yıllık mirası paylaşan güçlü uluslardır. Her ikisi de bölgede süregelen savaşı sonlandırıp barışı sağlama kapasitesine sahiptir. Her iki ulusun da buradaki sorumluluğu, bölgesel barış ve huzuru sağlamak adına işbirliği halinde olmak ve karşılıklı bilgi alışverişi yapmaktır.

Aslında İran ile Türkiye arasında, dünyada hiçbir komşu ülkenin sahip olmadığı müşterek özellikler bulunuyor. Bu durum Orta Doğu’da istikrarı sağlamak adına iki ülkenin güçlerini birleştirmesini de kolaylaştırıyor.

İran ile Türkiye Kasr-ı Şirin anlaşmasıyla belirlenen, bölgede 400 yıldır neredeyse hiç değişmeyen tek sınırı paylaşıyorlar. Her iki ülke arasında var olan yakınlık onuncu yüzyıla dayanıyor. Selçukluların o tarihte bölgeye göç etmesi İran’da hatırı sayılır miktarda Türk'ün yaşamasına sebep olmuştur. Bu yüzden de hem Türkçe hem de Farsça pek çok ortak kelime içerir. Derin köklerle birbirine bağlı bu iki ülkenin arasındaki yakınlık yalnızca edebiyatla sınırlı kalmamakta, aynı zamanda sanatı, bilimi ve devlet yönetimini de kapsamaktadır. Aralarında oluşan kültürel ilişkiler ve ortak din anlayışı, temeli ekonomi ve siyaset üzerine kurulmuş bir ilişkiden çok daha etkilidir. İyi bir komşu ailenin bir ferdi sayılır ve bu durum insanlığın büyük heveslerle beklediği güvenlik ortamının yerleşmesine yol açacaktır.

İnsanlar ancak kendilerini güvence altında hissettiklerinde psikolojik olarak tatmin olurlar ve bundan dolayı enerji, ekonomi, bilim ve ticaret gibi alanlarda da kendilerini güvenli ve rahat hissederler. Bu anlamda da Türkiye ile İran enerji, uluslararası ticaret, bilim, teknoloji, turizm ve daha pek çok alanda son derece güçlü ve serbest bir bağ ile birbirine bağlıdır. Bazı farklılıklar olsa bile karşılıklı kurulan diyaloglar ile bunları nasıl yöneteceklerini iyi anlarlar. Örneğin Suriye'de halihazırda devam eden savaşla ilgili bakış açıları birbirinin zıttı dahi olsa, iki ülkenin de ekonomik ilişkileri hasara uğramamıştır.

Bunlara ek olarak her iki ülke de birbirinden farklı mezhepleri barındırmaktadır ve bölge içinde devam eden mezhep kökenli savaşlar onları çok defa birbirinden ayrı düşürmüştür. Ancak aralarındaki kardeşliğin ve işbirliğinin bu tip farklılıkların ötesinde olduğunu ve güçlü bir temele dayandığını fark etmişlerdir. Oldukça açıktır ki P5+1'in Iran ile imzaladığı nükleer anlaşma, enerji ve dış ticaret anlamında Türkiye ile daha iyi ilişkiler kurmasına yol açacaktır.

Hükümet yetkililerinin karşılıklı gerçekleştirdikleri ziyaretler, bu uzun süreli bağı daha da geliştirmeye ne kadar istekli olduklarının bir göstergesidir. İki ülke de sıradan ilişkilere sahip komşular değildir. Açıkça görülmelidir ki, İran ile Türkiye aynı ailenin mensupları gibi çok fazla ortak yanları bulunan ülkelerdir. Ortak kültürel geçmişi paylaşırken ilk kültür anlaşmasını 1959 yılında yapmışlardır. 1966 yılında yürürlüğe giren bu anlaşmanın sonucu olarak iki ülkenin de birbirleriyle kurdukları kültürel bağ o tarihten beri oldukça yol almıştır. Yine bu anlaşmaya dayalı olarak pek çok ortak girişimle kurulmuş kültürel, dostluk ve eğitim üzerine kurumlar tesis edilmiştir.

Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı görevini tamamlayan Gaziantep Büyükşehir Belediye Başkanı Fatma Şahin’in İran Kadın ve Aile Bakanlığı Yardımcısı Shahindokht Molaverdi’yi ziyareti, karşılıklı ilişkilerimizi zenginleştirmek ve sahip olduğumuz tüm kaynaklarımızı kullanmak için atılan önemli bir adımdır. Şahin, kadın politikacı olarak baskı gören kadınların ve çocukların durumuna değinmiş ve bu coğrafyada barış ve istikrarın sağlanabilmesi için annelerin üzerine büyük sorumluluk düştüğünü şu sözlerle ifade etmiştir: “Biz öncelikle anneler olarak yapacağımız projelerle savaşları bile durdurabiliriz. Bölgenin İran ve Türkiye’nin dostluk ve birliğine muhtaç olduğu bir dönemden geçiyoruz. İşbirliği ve beraberliğimiz yalnızca bölgeye değil tüm dünyaya örnek olmalıdır.”

Molaverdi de Şahin’in bu açıklamasına katıldığını belirterek içinde bulunduğumuz bu zamanda İran ile Türkiye arasında kurulacak yakın bağlantı ve birliğin önemine ve gerekliliğine değindi. Molaverdi, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Tahran’a yaptığı ziyaret esnasında kadınlar, aile ve sosyal konular üzerine imzalanan bir protokolün varlığını hatırlatarak bu başarıyı elde edebilmek için çok çaba harcamanın da gerekli olduğunu ifade etti. İran'ın Ankara Büyükelçisi Ali Rıza Bikdeli ise her iki ülke arasındaki ilişkilerin önemini şu sözlerle açıkladı: “Osmanlı döneminin başlamasından sonra İran ile Türkiye ne zaman yan yana yer aldıysa her iki taraf da bu durumdan kazançlı çıkmıştır. Ve ne zaman birbirinden ayrı düştülerse, işte o zaman kendilerine düşman kazanmışlardır.”

Birleşmek her zaman güçlü olmak ve barış içinde yaşamak için imkan sunar. Birbirinden ayrılmak ve böylece aradaki farklılıkları bahane etmek ise her zaman ıstırapla sonuçlanmaktadır. İran ve Türkiye bölgenin güçlü ülkeleridir ve gerekli zamanlarda baskı altında bulunan kadınlar ve çocuklar için harekete geçerek bölgeye barış getirmeye muktedirlerdir. Birbirinden ayrılmaz insani bağlantı içinde bulunuyor olmak bile bölgedeki siyasi sorunların giderilmesine destek olacaktır. Böylelikle ilişkilerimizin gelişmesi yalnızca her iki ülkenin vatandaşlarının yararına olmayacak, tüm mazlum insanların özlemini çektikleri barışı sağlayacaktır. 

Adnan Oktar'ın Iran Daily'de yayınlanan makalesi:

http://newspaper.iran-daily.com/Newspaper/Page/5166/2/41623/0

Masaüstü Görünümü