Harun Yahya

Öncesi ve sonrası: Nükleer Anlaşma ve bunun Rusya-İran ilişkilerine etkileri




Halihazırda Orta Doğu, dünyanın belki de en huzursuz bölgesi. İslam bölgede hakim din. Ancak içinde barındırdığı uluslar (İsrail dışında) çoğunlukla Müslüman olsalar da birbirleriyle çatışmaktan geri durmuyorlar. İç savaşlar veya ülkeler arasındaki çatışmalar hızla artarken,  üçüncü taraflar da kendi temsilcileriyle bu karmaşa içerisinde yerlerini alıyorlar. Bölgedeki en güçlü devletlerden biri olan İran, P5+1 ülkeleriyle yıllardır görüşülen nükleer anlaşmayı nihayet imzalayarak diplomatik bir çıkış yaptı. Bu olumlu gelişme şüphesiz diğer ülkeleri de pek çok açıdan etkileyecektir.

Bir Avrasya ülkesi olan Rusya coğrafi olarak Orta Doğu’da yer almasa da, ekonomik, politik ve enerji açısından bölgedeki önemli oyuncularla ilişkisi olduğu için, yaşanan tüm olaylardan etkileniyor. İran ile birlikte Şangay İşbirliği Örgütü üyesi olması ve uzun süredir devam eden Suriye İç Savaşı’nda - Tartus’da bulunan Rus deniz üssünden dolayı- Esad rejimini desteklemesi   Rusya’yı Orta Doğu’da önemli bir aktör haline getirmiş durumda.

Rusya, etkili bir müttefik ve enerji konusunda İran’ın tartışmasız en büyük ortağı olarak bu ülkenin nükleer enerji programında on yıllardır aktif şekilde rol oynuyor. Genellikle Rusya ve İran’ın, bölgedeki pek çok soruna çözüm ararken ortak tutum sergilediklerini görüyoruz. Amerika ve Avrupa’nın uyguladığı ekonomik yaptırımlar her iki ülkenin de ekonomisini zora soktuğu için, bu nükleer anlaşma hem İran hem de Rusya açısından önemli bir kazanç teşkil ediyor. Buna ek olarak Rusya ve İran, 2014’ün sonlarında Buşehr’de iki adet nükleer santral inşaatı için anlaşmaya vardılar. Rus Devlet Atom Enerjisi Kurumu Rosatom’un CEO’su Sergei Kiriyenko ile anlaşma imzalayan İran Atom Enerjisi Kurumu Başkanı Ali Akbar Salehi bu anlaşmanın iki müttefik arasındaki ilişkiler açısından önemli bir dönüm noktası sayılabileceğini ifade etti. Söz konusu anlaşmada  belirtildiği gibi, Rusya santral için yakıt sağlayacak ve atıklar yeniden değerlendirilmek ve depolanmak üzere tekrar Rusya’ya gönderilecek. Bu yeni santral, Uluslararası Atom Enerji Kurumu (IAEA)’nun denetiminde olacak ve Nükleer Silahların Yayılmasının Önlenmesi Anlaşması'na (NPT) uygun olarak faaliyet gösterecek.  

Diğer taraftan, İran’a yönelik yaptırımların kaldırılması Rusya’yı olumsuz yönde de etkileyebilir. Örneğin, yakın zamanda petrol fiyatlarındaki dramatik düşüş, petrol ihracatı yapan ülkeleri derinden etkiledi: Aynı pazarda yer alan İran, petrol tedariki arttıkça fiyatlarını  daha da düşürecektir. Halihazırda pazarda fazlasıyla bulunan petrol, yeni yaptırımlar olmayacağı için de İran’ın piyasada daha rahat yer almasını sağlayacak, Rusya ekonomisinin büyük kısmı petrol ve doğal gaz ihracatına dayandığı için de muhtemelen bu gelişme, Amerikan doları karşısında Rus rublesinin değerini daha da düşürecektir. Her şeye rağmen, Rusya Devlet Başkanı Putin ve Dışişleri Bakanı Lavrov, söz konusu nükleer anlaşmayı takdirle karşıladıklarını bildirdiler. Rusya’nın uzun süredir devam eden nükleer görüşmelere katkıları azımsanamaz. Bazı Rus diplomatlar bu nükleer anlaşma sayesinde Körfez ülkeleri tarafından başlatılacak yeni bir Orta Doğu nükleer silahlanma yarışının önlendiğine de inanıyorlar.

Elbette ki buna katılmayan ve bölgede silahların yaygınlaştırılmasının hemen her gün bir yerlerde patlak veren karışıklıkları daha da arttıracağını düşünen uzmanlar yok değil.  Lavrov’un İran ile nükleer anlaşmanın imzalanmasının ardından yapmış olduğu basın açıklamasında üzerinde durduğu diğer bir nokta da; Rus hükümetinin ülke güvenliğine yönelik tehdit olarak algıladığı, Amerika’nın Avrupa’da kurmayı planladığı füze savunma sistemi oldu. Lavrov söz konusu konuşmasında şunları söyledi; “Obama'nın Nisan 2009'da Prag'da, İran'ın nükleer programıyla ilgili sorun çözüldüğünde, Avrupa'ya füze savunma sistemleri yerleştirme planlarının da masadan kalkacağını söylediğini hepimiz çok iyi hatırlıyoruz. Amerikalı meslektaşlarımızın bu konuya dikkatlerini çekmek istememizin nedeni de bu.  Bir cevap bekliyoruz.’’ Ancak NATO, P5+1 nükleer anlaşmasının Avrupa Füze Projesi’ni değiştirmeyeceğini ve Avrupalı müttefiklerinin güvenliği için bunun bir zorunluluk olduğunu ve füze kalkanlarının amacının Avrupa’yı dışarıdan gelen tehditlere karşı korunmak olduğunu açıkladı. Taraflardan biri çekilene kadar ya da biri diğerini rahatlatacak tatmin edici bir cevap verene kadar pek uzlaşma sağlanacak gibi gözükmüyor. Sonucu zamanla hep birlikte göreceğiz.

Diğer taraftan Rusya, P5+1 anlaşmasından stratejik, politik ve ekonomik açılardan çok faydalanacak. Görüşmeler süresince sağladığı katkıların yanı sıra Rusya’nın sonraki süreçlerde de önemli rol oynayacağı kesin. Ayrıca, Rusya – İran ilişkileri, Rusya’nın kendisi gibi İran enerji pazarında yer almak isteyen diğer rakiplerinin önüne geçmesini de sağlayacak. Rusya’nın anlaşmanın yürürlüğe girmesini takiben ilk yıl içinde iki milyar dolar kazanacağı tahmin ediliyor.

Hem Rusya hem de İran, 2011-2013 yılları arasında kendilerine uygulanan yaptırımlar nedeniyle güçsüzleşmiş, iki ülkenin de ticaret hacmi düşmüştü. Yaşanan son gelişmeler, Kasım 2014’te imzalanan nükleer anlaşma ve Ocak 2015’te imzalanan askeri işbirliği anlaşması, iki ülke arasında uzun süre devam edecek ilişkiler açısından yeni bir kapı açtı. 15 yıl aradan sonra Rusya Savunma Bakanının İran’ı ziyaret etmesi de bu sürecin açık bir göstergesi. Rusya, yaptırımlardan kurtulmuş bir İran ile daha geniş ticari ilişkiler içerisinde olmayı isteyecektir.  Her ne kadar bazıları dünya çapında en geniş doğal gaz rezervlerine sahip olduğu için İran’ın Rusya’ya rakip olacağını iddia etse de, iki ülkenin karşılıklı ilişkilerini sadece ülke çıkarları açısından değerlendirmek yanlış olur. Bu iki ülke uzun zamandır pek çok konuda ortak olmuş ve zorluk zamanlarında dayanışma ruhu ile birlikte hareket etmişlerdir. 

Açıkça görülüyor ki bölgede Rusya da dahil, ülkeler arasında güçlü bir birlik ve dayanışma sağlanması, Orta Doğu’nun refahı için çok faydalı olacaktır. Ülkeler arasında ekonomik ilişkileri engellemek için birtakım yaptırımlar uygulamak kaçınılmaz bir şekilde halkın alım gücünü azaltarak insanlara zarar veriyor. Halk yaşadığı hayattan memnun olmadığında, başlarındaki hükümetten yenilik getirmesini umuyor. Bölgede güçlü bir birliğin yardımı ile, hükümetler kendi halklarına daha iyi yaşam standartları sunabilecekler, böylece insanlar daha mutlu ve huzurlu yaşayabilecekler. Ülkelerin birbirlerine kısıtlama getirmeden yardım eli uzatmaları ticaret hacmini arttıracak, ülkeler arasında yeşerecek yeni dostluklara zemin hazırlayacaktır. Karşılıklı ekonomik, politik ve stratejik ilişkileri destekleyen bir politika bölgedeki tüm ülkeler açısından faydalı olacaktır.

Böyle bir birliğin varlığında, bölgedeki ülkeler birbirilerini desteklemeyi, zorlu rakipler olmak yerine birlikte çalışmayı tercih edeceklerdir. Unutulmamalıdır ki sevgi ve saygı her zaman kazanır ve güçlü bir ittifak oluşturmak, diğerini ezmek yerine korumak kesinlikle ülkelerin lehine olacaktır. Orta Doğu’nun hasretle beklediği barış, sevgi ve huzur ortamını sağlayabilmek adına devletlerin birbirleri üzerinde etkili olabilmeleri için bölgede oluşturulacak birlik hayati önem taşımaktadır.

Adnan Oktar'ın Pravda.ru'da yayınlanan makalesi:

http://english.pravda.ru/opinion/columnists/08-09-2015/131875-russia_iran_nuclear_deal-0/

Masaüstü Görünümü