Harun Yahya

Bir Gün Değil Bir Ömür Boyu Şükretmek




İnsanların pek çoğu müjdeli bir haber aldıklarında büyük bir sevince kapılarak arka arkaya Allah'a sözlü olarak şükretmeye başlarlar; ya da çok istedikleri bir eşyaya sahip olduklarında veya beklemedikleri bir anda güzel bir olayla karşılaştıklarında. Peki ama yalnızca sonucuna çok sevinilen bir haber veya olumlu bir gelişme üzerine mi Allah'a yönelip şükretmek gerekir? Şükrün yeri, vakti var mıdır? Allah'ın kullarına emrettiği bu ibadetin hikmetleri nedir; Kuran’da nasıl bir tarifi vardır?

Kişinin Allah'a karşı her an teşekkür hisleriyle dolu olması ve bu hissiyatını sözlü ve fiili olarak ifade etmesi olarak tanımlanabilecek şükür ibadeti, Kuran'da sıklıkla dikkat çekilen ve hayat boyu yerine getirilmesi gereken çok önemli bir ibadettir.

Ne var ki insanların bir kısmı şükretmeyi farklı algılar ve yalnızca hoşlarına giden nimetler ya da olaylar karşısında şükretmeleri gerektiğini düşünürler. Oysa şükür insanın başına her ne gelirse gelsin, hayatında olumlu ya da olumsuz ne gelişme olursa olsun kayıtsız şartsız Allah’a minnet duyması, O'ndan gelen her şeyi güzel görmesi, Allah'ın yarattığı her olayda bir hayır olduğunu bilerek ve kadere bütünüyle razı olarak O’na gönülden boyun eğmesidir.

Bu noktada şu soru akla gelebilir; insanın kendi lehine olan bir olay karşısında şükretmesi olağandır ama aleyhindeki bir durum karşısında nasıl ve neden şükretmelidir?

Gerçek şu ki kişinin her durumda şükredebilmesi, Allah’a çok derin ve karşılıksız bir sevgi duyması ve O'nun yüce vasıflarını çok iyi kavramasıyla doğrudan ilişkilidir. Allah'ı tanıyan, Allah'ı çok seven, aşkla Allah'a bağlı olan bir kişi O'na olan sevgisini her fırsatta dile getirmek ister. Onun için şükür, Sevgilisi olan Allah'a olan hayranlığını gösterme yollarından biridir. Her an her saniye kalbinde duyduğu bu coşkuyu sürekli olarak anlatmak, ifade etmek ister. Nefes almadan nasıl yaşayamazsa, Sevgilisini anıp O'na şükretmeden de yaşayamaz. Çünkü ruhuyla, kalbiyle, tüm benliğiyle her an Allah'ı hissetmekte, Allah'ın varlığının sonsuz delillerini idrak etmektedir; her baktığı yerde O'nu görür ve O'nun sonsuz sanatına, gücüne duyduğu hayranlığı her an tesbih etmek ister. Bu şevk ve iştiyak onu doğal olarak O'ndan gelen her şey karşısında şükretmeye yöneltir.

Öte yandan Allah aşığı bir insan dört bir yandan Allah'ın nimetleriyle kuşatılmış olduğunun, bunların hiçbirisine kendisinin güç yetiremeyeceğinin ve yalnızca O'nun dilemesiyle bu nimetlere kavuşabildiğinin farkındadır. Aradaki sebeplere hiçbir şekilde takılmadan her şeyin, her nimetin yalnızca Allah'tan olduğunu bilir ve detay detay her nimetin şükrünü eda etmeye çalışır. Sevgilisi olan Allah onu sevmekten yorulmazken, o da Allah’ı sevmekten yorulmaz; Allah ona nimet vermekten bir an bile yorulmazken, o da Allah’a teşekkür etmekten yorulmaz.

Şükretmenin bir anlamı da Allah'tan razı olmak, Allah ne verdiyse onunla mutlu olmaktır. Az imkan verdiyse ondan da hoşnut olmak, az güzellik oluşturduysa onu büyük bir güzellik olarak görmektir. Küçük bir sofrası da olsa, Allah aşığı onunla mutlu olur. Bir gözü yoksa diğer gözü olduğu için şükreder. İki gözü gittiyse nefes alabildiğine, yemek yiyebildiğine, ellerini kullanabildiğine sevinir; her şartta haline şükreder, Sevgilisi olan Allah'ı tesbih edip yüceltir.

Ancak bazı insanlar vardır ki Allah'ı çok sevdiklerini ve O'ndan gelen her şeye razı olduklarını dilleriyle söyledikleri halde hayatlarında aleyhlerine gibi görünen en ufak bir gelişme olduğunda, örneğin istedikleri bir şeyi elde edemediklerinde, sevdikleri bir insan sevgilerine karşılık vermediğinde, çabalarının karşılığını göremediklerini düşündüklerinde, planladıkları bir tatile gidemediklerinde, beklenmedik bir olay nedeniyle para kaybettiklerinde, sağlıkları bozulduğunda, çok çalıştıkları sınavda başarısız olduklarında ve buna benzer olumsuz gibi görünen olaylarla karşılaştıklarında tavırları birdenbire değişir. İsyan ve karamsarlık duyguları içerisinde düşünceleri aniden olumsuz bir hal almaya başlar. "Başkaları sağlıklı iken neden senin sağlığın bozuldu?", "neden herkes rahat ve lüks içindeyken sen zorluk çekiyorsun?", "herkesin işi rast giderken neden senin işlerinde pürüz çıkıyor?", "bu kadar gayret ederken layık olduğun karşılığı neden göremiyorsun?" gibi soruları tekrar ederek kendilerini adeta kör bir açmazın içine sokarlar. Bu negatif düşüncelere kendilerini teslim ettikçe kısa sürede doğruyu yanlışı ayırt edemez hale gelirler. İşte bu kişilerin gerçekte tek bir sorunu vardır; Allah'ı yeterince tanımamak, O'nun her şeyi yaratmaya kadir olduğu gerçeğine vakıf olmamak, O'nu yeterince sevmemek, O'nun gerek kendi gerekse tüm kainat üzerindeki koruyuculuğunu, sevgi ve merhametini anlayamamış olmak. Allah'ı tüm vasıflarıyla tanıyan, O'nun her şeyi hikmet ve hayırla yaratan ve kullarını çok seven olduğunu bilen bir insan ise olumsuz gibi görünen hiçbir olay karşısında yıkılmaz ve Allah'a olan güvenini kaybetmez. Onun tüm bu negatif düşüncelere, diğer bir deyişle vesveselere verecek tek bir cevabı vardır: “Rabbim ne yaratırsa hayırla, güzellikle yaratır. Mutlaka bu olayda da benim için bir hayır, bir güzellik vardır.”

Bu bir teselli değil, bir gerçektir. Allah her şeyi bir hayır ve hikmetle yaratır; hiçbir şeyi kullarının zorluk çekmesi veya sıkıntı içine girmesi için yaratmaz. Gerçek şu ki dünya bir imtihan yeri olduğu için insanın bu dünyada eğitilmesi ve cennete gidecek bir ahlaka erişmesi gerekmektedir. Bu ahlakı kazanması için de kimi zaman zorluklarla, hastalıklarla, çile ve sıkıntılarla, yokluk ve fakirlikle eğitilmesi şarttır. Bu nedenle her insan farklı imtihanlarla terbiye edilir.

Allah aşığı bir insan bu gerçeği bilerek başına gelen her olayda sabır gösterir, neyle karşılaşırsa karşılaşsın Allah'a şükreder ve kaderini izlemeye devam eder. Karşılaştığı olayların hikmetini anlayamasa dahi, "Allah’ım, Sen bunu mutlaka bir hikmetle yarattın. Bana verdiğin her şeyden razıyım, vereceğin her hayra muhtacım." der. O güven ve inançla durmaksızın Allah’a dua edip şükranını dile getirir.

Zorluk anında nankörlüğe düşenlerden olmamak için bu dünyanın imtihan dünyası olduğunu kavramak, imtihan anlarını iyi değerlendirmek, Allah'ın yarattığı her olayı şükür ve minnetle karşılamak gerekir. Zorluk ve sıkıntıların ardındaki güzel hikmetleri görmeye çalışmak, şükür ibadetini hakkıyla yerine getirmeye de bir vesile olacaktır.

Adnan Oktar'ın Arab News'de yayınlanan makalesi:

http://www.arabnews.com/islam-perspective/news/820741

Masaüstü Görünümü