Harun Yahya

Irak'taki yolsuzlukların ortaya koyduğu vahim gerçekler



Irak, 90'lardan bu yana içine sürüklendiği savaş, terör, kargaşa, iç çatışmalar, mezhep kavgaları, etnik sorunlar, ülke içi göçler, aralıksız intihar saldırıları gibi bitmek tükenmek bilmeyen felaketler altında ezilen bir ülke.

Tüm bunlar yetmiyormuş gibi, şimdi de yönetim sistemini yıllardır gizliden gizliye kemiren bir başka büyük krizle daha karşı karşıya: "Devasa yolsuzluklar". Irak'ı uzun zamandır kuşatan çatışma ve kargaşa ortamının, etnik-mezhepsel anlaşmazlıkların ve siyasal istikrarsızlıkların da bu yolsuzlukların tırmanmasında oldukça önemli rolü var.

Yolsuzluk ve yozlaşma, on yıldan fazla bir süredir Irak'ta devlet ve bürokrasisinin neredeyse tüm kademelerini adeta bir kanser gibi sarmış. Tarihi boyutlara vardığı tespit edilen bu yolsuzluklar, ülkenin ekonomisini ve siyasi işleyişini adeta felç etmiş durumda. 2015'in "Yozlaşma Algılamaları Endeksi"[i]ne göre Irak 167 ülke arasında yozlaşmadan uzak kalma sıralamasında 161'inci.

Bu durumun sorumlularının bir an önce hesap vermesini isteyen Irak halkı, Mukteda el Sadr gibi dini liderlerin de teşvikiyle son aylarda sık sık sokaklara dökülerek protesto gösterileri yapıyor. Mevcut yönetimi gerekli müdahaleleri yapmamakla suçluyor.

Hükümetin geç ve yetersiz tedbirler alması, otorite zafiyeti gibi faktörlerle birlikte çoğu aynı batağın içine saplanmış üst düzey askeri ve siyasi yetkililerin, bürokratların birbirini kollaması, durumu içinden çıkılmaz bir hale getiriyor. Yolsuzlukları araştıran görevlilere yönelik baskı ve tehditler de ülkenin bu bataktan çıkabilmesini her geçen gün daha da zorlaştırıyor.

Bu durum uluslararası medyanın da sürekli gündeminde. The Guardian'da geçtiğimiz Şubat ayında yayınlanan bir makalede şu düşündürücü satırlar yer alıyor:

"Irak'ın yolsuzluk-karşıtı liderlerinden biri ofisinde otururken ellerini öfkeyle sallıyor. 'Çözüm yok' diyor. 'Herkes yozlaşmış, toplumun en üstünden en altına kadar. Herkes. Ben dahil.'

... Irak'ın politik sınıfı, askeri liderler ve bazı üst düzey dini figürlerin yürüttüğü 13 yıllık yağma Irak'ı düzenli olarak dünyanın en az şeffaf ve en yozlaşmış 5 ülkesinden biri haline getirdi."[ii]

Bu durumun gerçekliğini bir de somut örneklerle ortaya koyalım:

Gerçekte var olmayan 57.000 hayalet asker için ödenen ve doğrudan bir takım yetkililerin cebine giren aylık yüzmilyonlarca dolarlık maaşlar... Bedelleri gerçek değerlerinin 4-5 katı şişirilmiş çoğu teslim bile edilmeyen uçak, silah, mühimmat, teçhizat gibi kalemlere yapılan milyarlarca dolarlık askeri harcamalar... Ödemeleri yapılan ancak hiçbir zaman gerçekleşmeyen binlerce devlet ihale ve projesi, hayali binalar, yollar, limanlar... Tüm bu ihale, proje, alım-satım anlaşmalarında dönen rüşvetler, komisyonlar, zimmetler... Bunlar devletin kasasından haksız yere çıkan paraların yalnızca bir bölümü.

İşin doğrusu, tüm bu yolsuzluklar, Irak'ın toplam milli gelirinin %95'ini oluşturan petrolde yapılan yüz milyarlarca dolarlık vurgunların yanında adeta küsürat gibi kalıyor.

Geçen ay, Amerikan Huffington Post ve Avusturyalı Fairfax Media grubu tarafından Iraklı bazı devlet yetkililerinin imzaladıkları petrol sözleşmeleriyle ilgili rüşvet ve yolsuzluk skandalı iddiaları ortaya atıldı. Bunun üzerine Irak hükümeti acil soruşturma kararı aldı.

Skandalı belgeleyen raporda 2002-2012 yılları arasındaki onbinlerce iç yazışma ve email de kanıt olarak sunuldu. Başta Monaco merkezli Fransız petrol şirketi Unaoil olmak üzere birçok uluslararası petrol şirketinin milyarlarca dolarlık karlı ihale karşılığında Iraklı bazı yöneticilere büyük rüşvetler verdiğine dair tüm belgelerin de raporda yer aldığı öne sürüldü.

'Irak Bütünlük Komisyonu'[iii] sözcüsü Adil Nouri'nin ortaya koyduğu rakamlar ise yolsuzluğun sanıldığından çok daha dehşet verici boyutlarda olduğunu gösteriyor. Konuyla ilgili Irak Parlamentosunda konuşan Nouri'ye göre, 2006-2014 arasında devletin kasasından kaybolan miktar 500 milyar dolar. Bu, 8 yıllık dönemde devletin eline geçen 822 milyar dolarlık petrol gelirinin yanısıra birçok ülkeden toplanan 250 milyar dolarlık fonun, yani yaklaşık 1 trilyon doların yarısı demek.

Dünyanın en zengin doğal kaynaklarına sahip, adeta petrol denizi üzerinde yüzen Irak'ın, içine düştüğü bu vahim durum son derece düşündürücü. Kardeş kavgaları, mezhepsel ayrılıklar, çekişmeler ve nedensiz savaşlar bu güzel ülkeyi ve insanlarını her geçen daha zor duruma sokuyor ve güçsüzleştiriyor.

Bu gibi olayların yaşanmaması için İslam dünyasının, dinimizi Kuran'dan öğrenmeye başlayarak derin gaflet ve cehalet karanlığından sıyrılması ve kendi içindeki ayrılıklara hemen son verip, sevgi, birlik ve kardeşlik ruhu içinde yaşamayı öğrenmesi gerekiyor. İşte bunun gerçekleştiği gün, felaket ve kötülüklerin, yozlaşmanın da hızla dağılmaya başladığı gün olacaktır.

 


[i] CORRUPTION PERCEPTIONS INDEX 2015
[ii] Iraq’s political class, military leaders and some senior religious figures have led a staggering 13-year pillage that has left Iraq consistently rated as one of the top five least transparent and most corrupt countries in the world.
[iii] Iraqi Commission of Integrity (CoI)



Adnan Oktar'ın Gulf Times'da yayınlanan makalesi:

http://www.gulf-times.com/story/488289/Iraq-needs-to-tackle-its-corruption-crisis


Masaüstü Görünümü