Harun Yahya

“Allah Taraftarları” Her Zaman Kazanacaktır



“La illahe illa Allah, Muhammeden Resulullah” diyen herkes Allah Katında ve iman edenlerin gözünde Müslümandır. Fakat, bugünün toplumlarında, bazı İslami ülkeler, farklı mezheplere ait Müslümanlar arasında ayırım yapıyor. Bu bir hatadır, çünkü bilindiği gibi Aleviler, Şiiler, Sünnilerle birlikte daha başka birçok mezhep vardır: Eğer bu kişiler sadece kendi mezheplerinden kişileri Müslüman kabul edip diğerlerini farklı ya da daha az Müslümanmış gibi görürlerse; bu çok büyük bir hata olur ve sadece bir kavram karmaşasına neden olur. Bu nedenle, ülkeler bu tarz bir politika benimsememeli ve her mezhepten insanı takva sahibi bir Müslüman olarak görmelidirler.

Allah’ın birliğine inanmak ve Peygamber Efendimiz (sav)’in öğretilerini benimsemek, bir insanı Müslüman olarak kabul etmek için gereken tek bakış açısı olmalıdır. Farklı mezheplerden olanların başka bir dine inandıklarını iddia etmek çok hatalıdır. Bunun tersini söylemek ise çok ciddi bir yanlış olur. Şii olsun, Alevi olsun ya da Sünni olsun, herkes hakiki ve tam bir Müslümandır.

Hepimizin bildiği üzere, İslam dünyasındaki ihtilafın ardında yatan gerçek sebep birlik olamamaktır ve gelinen bu noktanın asıl sorumlusu sevgi ve şefkat eksikliğidir. Her bir mezhep diğer mezhepleri kardeşlik bağı içerisinde değerlendirmelidir. Liderlerin, diğer mezheplere karşı sevgi, saygı ve koruma içeren mesajlar göndermesi gerekir ve bunu sadece sözde bırakmayıp eyleme geçirmeleri çok önemlidir. Bir taraf sevilmediğini ya da dışlandığını hissettiğinde, doğal olarak kendisini diğerlerine karşı korumaya alır ve bu da nihayetinde dağılmaya yol açar. Bir Müslüman, hangi mezhebe bağlı olursa olsun Müslümandır ve görevi Allah’ın Kuran’da emrettiğine uymak ve “kurşunla kaynatılmış binalar” gibi davranmaktır.

Sünniliğin hakim olduğu bir ülkeden gelen bir Müslüman olarak, Şii kardeşlerime karşı çok büyük bir sevgi duyuyorum ve onları takdir ediyorum. Şii kardeşlerimi içtenlikle seviyorum ve TV programlarımda ve makalelerimde onlara olan derin sevgimi ifade ediyorum. Onlara yönelik bir baskı olduğunu duyduğumda, hemen onlara sahip çıkıyorum ve haklarını savunmak için elimden geleni yapıyorum. Ayrıca, mezhepler arasındaki herhangi bir çatışmayı önlemek amacıyla düşüncelerimi ve bu konudaki kararlılığımı paylaşabilmek için İran’ın önde gelen medya kuruluşlarında yazma imkanı verilmiş olmasından dolayı büyük onur duyuyorum. Bu sebeple, mezhepçi çatışmalar ve bu çatışmaların İslam dünyasında her gün gördüğümüz yıkıcı sonuçları gibi konulara sıklıkla değiniyorum. Ayrıca problemleri sonlandırmak için, insanları bu sorunun çözümü ve çözümün de birbirimizi sevmek olduğu konusunda bilgilendiriyorum. Bu çabalarımla mezhepleri birbirine yakınlaştırmada kamuoyunun şekillenmesine vesile olmaktan memnuniyet duyuyorum.

Ben her zaman Allah’ın tarafında oldum, yalnızca Allah’tan korktum ve hiçbir zaman kınayıcının kınamasından korkmadım. Fikirlerimi paylaşırken, hiçbir zaman siyasi bir taraf tutmadan, yalnızca vicdanımı dinledim. Allah yolunda çaba harcamanın ve dini bir yükümlülük olarak Sünni kardeşlerim ile Şii kardeşlerimi birbirlerine sevdirmenin Allah’ın bana verdiği bir görev olduğuna inanıyorum.

Sevgi, mütevazi adımlarla başlar ve daha sonra bütün dünyayı sarar. Sevgi, Allah’ın insan fıtratında yarattığı çok kuvvetli bir güçtür. Dostluk her zaman bereketli sonuçlar doğurur ve sevgi her zaman kurtarıcıdır. Hangi mezhepten olursa olsun Müslümanlar, Allah’a olan sevgimizi ifade ederken ve Allah’ı yüceltirken Kabe’de yan yana hac yaparlar. Peygamber Efendimiz (sav) ve Ehl-i Beyt sevgisi kalplerimizde çok derin ve kalıcı bir yere sahiptir. Ayrıca, İmam Ali (as) ve onun iki kıymetli oğluna “Cennet Ehlinin Seyitlerine” olan sevgimiz ve sadakatimiz çok derindir.

Peygamber Efendimiz (sav) İmam Ali (as)’ı çok severdi. Hz. Ali (as), yalnızca on yaşındayken İslam’ı kabul eden ikinci kişidir. Doğal olarak da, Peygamber Efendimiz (sav)’in en çok sevdiği sahabelerinden ve arkadaşlarındandır. İmam Ali (as) dünya Müslümanları için her daim çok özel bir yere sahip olmuştur. Hz. Ali son derece takva sahibi, kuvvetli ve güvenilirdi; kalbi Allah’ın ve Peygamberimiz (sav)’in sevgisi ile dolup taşardı. Bir keresinde, savaşta Hayber Kalesi’nin kapısını meşhur olduğu üzere tek eliyle sökmüştü. Normalde bir insanın yapması imkansız olan bu harikulade olayı başarmasına; Allah’a ve Peygamberimiz (sav)’e olan çok güçlü sevgisi vesile olmuştur. İki oğlu, İmam Hasan (as) ve İmam Hüseyin (as) de eşit şekilde cesaretli, takva sahibi, kuvvetli ve Allah aşıklarıydılar. Tarih boyunca İslam medeniyetine yaptıkları katkılara ve büyük başarılarına ek olarak, Şii kardeşlerimizin Peygamberimiz (sav)’e, İmam Ali’ye (as) ve oğullarına olan sadakatleri ve sevgileri her daim örnek olmuştur.

Allah’ın emirlerini yerine getirme arzusu ile yanıp tutuşan birçok Müslüman lider tarih boyunca Müslümanlar arasında birliği sağlamaya çalışmışlardır. Örneğin; Büyük Pers Kralı Nadir Şah Şii ve Sünni mezhepleri yakınlaştırmak için girişimde bulunmuştur; çabaları sonraki nesillerdeki liderler tarafından övgü almış ve örnek alınmıştır. Bugün, Müslüman dünyası tarihindeki en kötü dönemlerden birini yaşarken, Müslüman liderler bir kez daha bu dağılmaya son vermenin aciliyetini görmüşlerdir. Elbette, İslam dünyası içerisinde bu çatışmaların olması bir mucizedir; çünkü insan fıtratına aykırı olduğu için savaşmayı, insanları bombalamayı ve öldürmeyi hiç kimse istemez. Ancak, bir deneme olarak, Allah nasıl tepki vereceklerini görmek amacıyla Müslümanları imtihan etmektedir. İyi insanlar, böyle  durumlarda ortaya çıkarlar. Bu tür ortamlarda barışı, tesanüdü, dostluğu, neşeyi ve iç huzuru korumak zordur, ancak biz kesintisiz olarak bunları desteklemekte kararlıyız. Durum ne olursa olsun hiçbir baskı ya da kısıtlama bizi sevgiyle yaklaşmaktan ve akılcı hareket etmekten alıkoyamaz.

Sevginin temelini, felsefesini ve ruhunu bize öğreten Kutsal Kitabımız Kuran’dır. Sevgi çok kıymetlidir ve herkesin kolaylıkla elde edebileceği bir duygu değildir. Ayrıca cenneti ve Allah’ın rızasını kazanmak da çok kıymetlidir. Eğer bir kimse sevgiyi çok kolay bir şekilde elde edebilseydi, sevgi sıradan bir his haline dönüşürdü. Sevgi, derin ve güçlü bir histir ve Kuran kökenlidir. Eğer sabır göstermeye ve sevgiyi gündemde tutmaya devam edersek galip geleceğimizi göreceksiniz; çünkü sevgi ile ve sevgi için yaratıldık. Acımasızlık kaybedecek,  sevgi için çalışanlar hakim olacak ve sonunda zafer kazananlar “Allah’ın taraftarları” olacaktır.

Adnan Oktar'ın Tehran Times'da yayınlanan makalesi:

http://tehrantimes.com/news/403863/The-party-of-God-will-always-win

Masaüstü Görünümü