Harun Yahya

Türkiye’nin “karanlık gününü” geride bırakırken



Türkiye şu anda 15 Temmuz’daki başarısız darbe girişiminin hasarlarını onarıyor. O karanlık gün, bu korkunç girişimi engelleyen korkusuz Türk halkının yoğun gayretleri sayesinde hiç bir zaman unutulmayacak bir mihenk taşı oldu. O gece, 173’ü sivil 240 kişi şehit edildi ve 2.195 kişi ise yaralandı.

Türk halkı, başarısız darbe girişiminden sonra sokakları hiç terk etmedi ve bir ay boyunca aralıksız olarak sokaklarda nöbet tuttu. 7 Ağustos tarihinde ise son zamanlarda görülen en büyük miting gerçekleştirildi. Türkiye’nin 81 ilindeki insanlar şehir merkezlerinde mitinglere katıldı ve sadece İstanbul’da beş milyon insan tek vücut olarak hareket etti. Bu, Türk tarihindeki en kalabalık mitingdi. Her inançtan, mezhepten ve siyasi görüşten insan tek yürek olarak sokaklara döküldü. Türkler, Kürtler, Araplar, Çerkezler, Lazlar ve Ermeniler hepsi ellerinde Türk bayrakları ile oradaydı.

Üç büyük siyasi partinin liderleri ile birlikte Cumhurbaşkanı Erdoğan birlik, beraberlik ve demokrasi mesajları verdi. Kalabalıklar halinde toplanan milyonlarca insan teröre, müdaheleye ve darbe teşebbüsüne karşı tek bir millet, tek bir vücut, tek bir ses olarak tüm dünyaya güzel bir ders verdi. Bu resmin bütünü bize eski Türkiye’nin yerini daha pozitif, daha yapıcı, daha uzlaştırıcı bir siyasi modelin aldığını ve gergin, ayrımcı ve kutuplaşmış siyaset anlayışının geride bırakıldığını göstermesi bakımından umut vericidir.

"Türk halkını, darbe tertipçilerine karşı verdikleri gözdağından ötürü tebrik ederim. Bölge halkına, demokrasinin ve haklarının darbelerle ya da zor kullanarak onlardan alınamayacağını gösterdiler.”

Bu sözler, darbe girişiminden sonra Ankara’yı ziyaret eden Dış İşleri bakanı Cevat Zarif’e ait. Ankara’da meslektaşı Dış İşleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu ile gerçekleştirdiği ortak basın toplantısı esnasında Zarif, darbe girişimine karşı Türk ulusuna desteğini yineledi. Bu ziyaretten akılda kalan bir diğer güzel detays ise; Dış İşleri Bakanlarının birbirlerini kucaklayarak ve isimleri yerine birbirlerine kardeş olarak hitap eden samimi selamlaşmaydı. İran’ın ve Türkiye’nin, üniter yapıyı koruyabilen iki güçlü Müslüman kalesinin, bölgedeki tehditlere karşı her zaman tek vücut olacağına inanıyoruz.

Dış İşleri Bakanı Zarif’in darbe girişimine karşı duruşu, darbe girişiminin gecesinde de kendini belli etti. Türk ulusu ile birlikte, Dış İşleri Bakanı Zarif meslektaşı Çavuşoğlu ile doğru bilgi elde etmek ve dost olarak manevi destekte bulunmak için bütün gece boyunca telefon diyalogları kurarak gelişmeleri takip etti. Türkiye, İran’ın bu zor zamanlardaki nazik tavrını her daim takdir edecektir. Ayrıca, Dış İşleri Bakanı Cevat Zarif, F16 uçakları tarafından defalarca bombalanan Meclis binasına yaptığı ziyareti esnasında; 100 yıl önce İran’da Parlamento binasının bir saldırı tehlikesi altında bulunduğuna değinerek de empati yapması önemlidir.

Ziyareti esnasında, Dış İşleri Bakanı Zarif, Cumhurbaşkanı Erdoğan, Başbakan Yıldırım ve meslektaşı Çavuşoğlu ile de görüşmelerde bulundu. Yaptıkları uzun toplantılarda, Suriye’de devam eden savaş da dahil olmak üzere bir çok konudan bahsettiler. Bazı fikir ayrılıklarına rağmen, ortak paydada paylaştıkları pozitif hususlar, akan kanı durdurmada kilit rolü oynamak için yeterlidir. Bu önemli görevde Rusya’nın rolünü dikkate almak ve Türkiye, İran ve Rusya’nın beraber adım atacağı bir ittifak oluşturmak önemlidir. Dış İşleri Bakanı Zarif’in Ankara’ya varmasından bir kaç gün evvel Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın St. Petersburg’da Putin’i ziyareti de, bölgesel istikrar bakımından tarihi bir buluşmadır. Bu yakınlaşma Türkiye için büyük bir kazanımdır ve Rusya geçmişte olduğu gibi Türkiye’nin müttefiki olmaya devam edecektir. Son olarak da Dış İşleri Bakanı Zarif, bu gelişmeler üzerine İran’ın pozitif duruşundan söz etti ve yakın zamanda, Türkiye, İran ve Rusya’dan yetkililer bu ittifakı tüm tarafların onayladıklarının bir işareti olarak Bakü’de bir toplantı gerçekleştireceklerini açıkladılar.

Hazar Denizi bölgesi, Ortadoğu’dan ve Kuzey Afrika’dan sonra çok sayıda Müslümanın anavatanıdır. Doğu ile Batı arasında tampon bölge olarak görülür ve Rusya ve Azerbaycan bölgede istikrarı sağlayan kuvvetli müttefiklerdir. Rusya yıllar boyunca Ortadoğu’da derin köklere sahiptir ve Irak ile Suriye’nin bütünlüğünü sağlamak için gayret etmektedir. Azerbaycan hem Türkiye hem de İran için kardeş ülke konumundadır, dolayısıyla İran ile Türkiye arasındaki bir ittifakın parçası olması da doğal karşılanacaktır. Bu birlik, Suriye, Irak ve Yemen’deki savaş ortamına bir an evvel son verecek olan gücü tahkik edecektir.

Başbakan Binali Yıldırım da geçtiğimiz günlerde Türkiye’nin yeni dış politikasının dostlukları arttırmak ve düşmanlıkları azaltmak olacağını duyurdu. Üstelik, Dış İşleri Bakanı Çavuşoğlu farklılıklara rağmen, “Türkiye ve İran’ın Suriye’de kalıcı barışı sağlamak için ittifaklarını güçlendirmesi gerektiğini” söyledi. Ayrıca, Zarif, Suriye’nin bölgesel bütünlüğünü muhafaza etmede ve Suriye halkının kendi geleceğine karar verebilmesi üzerinde her iki ülkenin de fikir birliğine vardığını belirtti. Karşılıklı iletişimle görüş farklılıkları üzerinde ortak paydada buluşmak bakımından tam bir anlaşma söz konusu olduğu anlaşılıyor.

Hem 2016 Nisan ayında Türkiye’yi ziyaret eden Cumhurbaşkanı Ruhani hem de Cumhurbaşkanı Erdoğan ittifakta somut adımlar atmaya başladı. Bu kanlı darbe girişimi ve sonrasında vuku bulanlar, bölgenin siyasi ve askeri durumu dikkate alındığında, kuvvetli bir ittifak ihtiyacını hızlandırıyor.

İran ve Türkiye savunma güçlerinin kademeli olarak artmasını sağlayacak kuvvetli bir ittifak inşa etmek için gereken sosyal, kültürel ve dini imkanlara sahip. Üstelik, Dış İşleri bakanı Zarif’in ziyareti esnasında, iki Dış İşleri bakanı her iki ülkenin güvenliğinin ve birliğinin çok önemli olduğunu; eğer birine saldırı olursa; bunu kendilerine yapılmış kabul edeceklerini de duyurdular.

Dünyadaki en zor coğrafya ve en stratejik bölge olan Ortadoğu’nun beklediği, devletlerin ve ulusların birbirlerine karşılıklı güven ve saygı duyduğu, birbirini koruduğu, sevdiği ve kucakladığı bir ortamdır. Bölgesel barış, Rusya, İran ve Türkiye gibi güçlerin işbirliğinde yatmaktadır. Şüphesiz, bu bölgesel güçler arasındaki istikrarlı bir ittifak sağlanması, barışı, sosyal adaleti ve demokrasiyi de garanti edecektir.

Adnan Oktar'ın Tehran Times'da yayınlanan makalesi

Masaüstü Görünümü