Harun Yahya

11 Eylül Yıldönümünde Yeni ABD Başkanından Beklentilerimiz



İntikam duygusu, güçlü, aynı zamanda da yıkıcı bir duygudur. Beraberinde şiddeti ve öfkeyi getirir ve daha da güçlü intikamları körükler. İntikam hissi içinde sürüklenmek, tıpkı öfkeye kapılmak gibi, genellikle kolay yoldur; ama sonuçları ağırdır. Örneğin, 11 Eylül 2001 trajedisi, sadece ABD için değil bütün dünya için korkunç olmuştur; fakat sonuçları ağır olan bir intikam hissini de beraberinde getirmiştir.

11 Eylül felaketinin 16. yıldönümündeyiz. Bu korkunç terör olayı, dünyadaki tüm diğer terör eylemleri gibi her türlü lanetlemeyi hak eden büyük bir felakettir. Fakat 11 Eylül’ü yenme stratejisi, ABD’nin son yirmi yılda uyguladığı pek çok dış politika stratejisi gibi, hatalarla dolu olmuştur. Bush yönetimi, ani bir intikam duygusuyla hareket etmiş ve Ortadoğu’daki pek çok korkunç gelişmenin belki de öncülüğünü yapmıştır. Radikalizme bilgi ve eğitimle değil, silahla karşılık vermiş; radikalleri daha da radikalleştirmiş ve şu an Ortadoğu’da gitgide sayıları artan terör örgütlerinin bir bakıma müsebbibi olmuştur. Afganistan ve Irak üzerinde intikam duygusu ile mühendislik çalışmaları yapmış, dronelar ile rasgele hedefleri vurmuş, Guantanamo, Ebu Garib gibi insanlığın yok edildiği korkunç işkence merkezlerinin mimarı olmuştur. ABD’nin intikamla gelişen bu hamlesi, Ortadoğu’da suçsuz yere işkence gören, suçsuz yere aileleri katledilen binlerce, milyonlarca insanın nefret hislerini körüklemiştir. Bu hamle, büyük bir kesimi de, yine intikam hissiyle yanan radikallerin yanında saf tutmaya yöneltmiştir.

Bush’un ardından Obama yönetimi Ortadoğu’da yapılan hataları telafi etme vaadiyle gelmiş; fakat farklı usullerle olsa da, yıllardır Ortadoğu’da uygulanan hatayı devam ettirmiştir. Obama yönetimindeki ABD, bir kez daha silahını koz olarak kullanmış; bölgedeki insanları, bölgenin dinini, kültürünü dikkate almamıştır.

Obama, iç politikada kendi vatandaşları tarafından beğenilen veya yerilen özelliklere sahiptir kuşkusuz. Fakat Ortadoğu cephesinde bize görünen sorunlar büyüktür. Sosyalist bir geçmişe sahip olan Obama, radikalizme karşı Stalinist terör örgütü PYD’yi destekleyerek oldukça büyük bir hata yapmıştır. Amerika’nın komünizme karşı verdiği yüzyıllık mücadeleyi bir çırpıda karartmıştır. Komünist bir terör örgütünün, Ortadoğu ve kendi ülkesi için daha büyük bir tehlike olduğunu görememektedir.

11 Eylül’ün yıldönümünde, ABD’nin, 2001 tarihinden bu yana geliştirdiği Ortadoğu politikasını yakın plana alması ve konuya özeleştiri ile yaklaşması gerekiyor. Bu konuda, Kasım ayında yapılacak olan seçimler ışığında, ABD’nin yeni başkanına beklentilerimizi sunmak, kuşkusuz yerinde olacaktır.

İntikam hissi ABD’yi de, Avrupa’yı da, Ortadoğu’yu da felakete sürüklemiştir. ABD’nin reelpolitikte ısrar etmeyip, akılcı ve vicdanlı bir politikaya yönlenmesi doğru olandır.

ABD’nin Ortadoğu politikalarını yönlendiren kurum ve think tank’ler yıllardır bellidir. Karşımıza hep aynı isimler çıkmakta, hep aynı stratejiyle hareket edilmekte ve çoğunlukla benzer hatalar yapılmaktadır. Dolayısıyla ABD’nin, farklı gözlemlere ağırlık vermesi, Ortadoğu ruhunu tanıyan, İslam’ın gerçeğini bilen çevrelerin sözlerini dikkate alması ve bu çevrelerle işbirliği yapması önem taşımaktadır.

Yine aynı şekilde ABD stratejilerinde, merkezi İngiltere’de olan bir kısım ABD kurumlarının ve sivil toplum örgütlerinin tavsiyeleri hep ön plana çıkarılmaktadır. Ancak bu kurumlar tarafından üretilen dış politika ABD’nin değil, sadece İngiliz derin devletinin çıkarlarına hizmet eden bir dış politikadır. ABD, bilerek ya da bilmeyerek, sinsi bir derin devlet sistemin çıkarları doğrultusunda hareket ettiğini iyi değerlendirmek zorundadır. Amerika, eğer gerçekten Ortadoğu’da bir demokrasi destekçisi olmak istiyorsa, derin devletlerin çıkarlarını devreden çıkarmalı; akılcı bir eğitim, teşvik ve uzlaşma politikasına yönelmelidir.

Büyük Ortadoğu Projesi, pek çok yönden deşifre olmuş, komünist örgütler dışında tüm Ortadoğu’nun nefretini kazanmış bir projedir. Böyle bir projeye Türkiye ve Rusya’nın asla izin vermeyeceği de bugün artık daha da netleşmiştir. Bölgeyi zorla dizayn etme girişimi, Amerikan karşıtlığını daha da körükleyecek ve asla özlem duyulan demokrasiyi getirmeyecektir. Çoğunluğunu Hristiyanların oluşturduğu Amerikan toplumunun, Hristiyanlığın gereği olan sevgi ve barışı ön plana alacak stratejiler belirlemesi en doğru olandır ve bu, mutlaka bereket getirecektir. Güçlünün zayıfı ezdiği materyalist ve çıkarcı bir stratejiyi sürdürmek herkes için çok daha fazla felaketi beraberinde getirecektir.

Ortadoğu politikası, Ortadoğu halklarına yukarıdan bakan, üst perdeden konuşan, klavye başında halkları kendilerince değersizleştirmeye ve yok etmeye çalışan insanların analizlerine göre şekillendirilemez. Ortadoğu, peygamberler diyarıdır; peygamberlerin kanını taşıyan insanların, birbirinden değerli etnik kökenlerin yaşadığı kıymetli bir coğrafyadır. Ortadoğu hakkında doğru teşhisler koymak için ve doğru yönlendirmeler yapabilmek için asıl olarak Kuran’a dayalı gerçek İslam’ın değerlerini iyi bilmek ve doğru bir stratejiyle bu ahlakı tanıtmak gerekmektedir. Amerikan dış politika uzmanları, bu değerlendirmeyi yaptıklarında, Ortadoğu’nun ihtiyacı olan şeyin savaş ve intikam değil; sevgi ve doğru İslam anlayışı olduğunu hemen kavrayacaklardır.

ABD’nin demokrasisi ve özgürlük anlayışı, Ortadoğu’ya kuşkusuz çok yakışacaktır. Fakat bu, doğru bir stratejiyle ve Ortadoğu insanını kazanarak yapılmalıdır. Geçmiş politikalar elbette Ortadoğu insanını ABD’den büyük ölçüde soğutmuştur. Umarız, Kasım ayında seçilecek ABD’nin yeni başkanı, Ortadoğu’yu ve Ortadoğu insanını kazanacak eğitim ve sevgi politikasıyla bir başlangıç yapar. Böyle bir politikanın kısa zamanda, sadece Ortadoğu’yu değil, bütün dünyayı değiştireceğini mutlaka görecektir.

Adnan Oktar'ın Arab News'de yayınlanan makalesi:

http://www.arabnews.com/node/982741/columns

Masaüstü Görünümü