Harun Yahya

Kanserin çözümü, bir deniz canlısında olabilir mi?

“Çağımızın vebası ”.

Bu terim gelişmiş tıbbi imkanlara ve teknolojiye rağmen, henüz tam olarak  tedavisi mümkün olmayan kanser hastalığını tanımlamak için kullanılıyor. Kanser, kısaca; DNA’larında meydana gelen bozulma nedeniyle vücuttaki hücrelerin kontrolsüz olarak  bölünmesi ve çoğalmasıdır.

Aslında hücrelerimiz, DNA’daki bozulmaya karşı önlem alıcı mekanizmalara sahiptir. Kimi zaman bu mekanizmalar işe yaramaz ve bazı hücreler durdurulamaz bir şekilde çoğalıp toplanarak, kanser yapıcı ur (tümör) oluştururlar. İşte bu urdan ayrılan bazı kanserli hücreler de, lenf veya dolaşım sistemine taşınarak insan vücudunun diğer bölgelerine yerleşir ve buralarda çoğalmaya devam edebilirler. Bu şekilde kanserli yapı tüm vücuda yayılmış olur.

Kansere yol açan belli başlı etkenler; radyasyon, vücuda giren zararlı kimyasallar, genetik bozukluklar, virüsler olarak sıralanabilir. Kanser tedavilerinde ise; cerrahi müdahale (kanserli hücreleri ameliyatla almak), kemoterapi (vücuda ilaç vererek kanserli hücreleri öldürmek), radyoterapi (kanserli hücrelere uygun miktarda ışın uygulayarak öldürme), immünoterapi (bağışıklık sistemini güçlendirme veya bağışıklık sistemini kanserli hücrelere saldırtıcı ilaçlar verme) başlıca kullanılan yöntemlerdendir. Ayrıca alternatif tıp, kök hücre nakli gibi alternatiflere de başvurulabilmektedir.

Bütün bu yöntemlerle hastalığın çeşidine ve yayılma durumuna göre farklı sonuçlar elde edilebilir ancak birçoğunda vücuttaki diğer hücreler de zarar görür. Örneğin kemoterapi ilaçlarının çoğu vücutta olumsuz yan etkilere neden olur. Özellikle saç, mide-bağırsak sisteminin iç yüzünde yer alanlar ve kemik iliği benzeri hızlı çoğalan hücreleri kemoterapi ilaçları öldürebilmekte ve buna bağlı şiddetli yan etkiler ortaya çıkmaktadır. Ayrıca bu gibi tedaviler böbrek ve karaciğer fonksiyonlarını da olumsuz etkilemektedir.

Özetle günümüzde kanserli hücreleri %100 yok edebilecek, vücuda zarar vermeyen bir metod veya ilaç henüz geliştirilememiştir. İşte bu yüzden bilim adamları alternatif çözümlere özellikle doğadaki canlılara yönelmektedirler. Geçtiğimiz günlerde açıklanan bir araştırmanın sonuçlarına göre bir deniz canlısının bu zorlu hastalığı sonlandırabilecek gerekli özelliğe sahip olabileceği düşünülmektedir.

Araştırmayı yürüten Avustralyalı bilim adamları, deniz salyangozu yumurtasındaki bazı kimyasalların, kanser hücrelerini azaltma ve yok etmede %100 başarı sağladığını belirttiler. 



Wollongog Üniversitesinden Karen Perrow, yaptığı açıklamada: “Bu salyangozların çok zor şartlara sahip ortamlarda yaşadıklarını, bu nedenle hem kendileri, hem de yavruları için koruyucu mekanizmaya sahip bazı kimyasallar ürettiklerini” vurguladı.

2002 yılında, Southern Cross ve Wollongong Üniversitelerinden araştırmacılar salyangozların kanser önleyici özelliklerini içeren “n-alkil isatin” molekülünü izole ettiklerini rapor ettiler. Dr. Karen Perrow ve arkadaşlarının, laboratuvar şartlarında yaptıkları çalışmada, deniz salyangozu yumurtasındaki kimyasalların, kemoterapiye dirençli kanser hücrelerini 48 saat içerisinde yok ettiği anlaşıldı. Ayrıca kemoterapi ilaçlarıyla %10 olan başarı oranı, salyangoz yumurtası kimyasalları ile %100’e ulaştı. Hayvanlarda ve insanlarda henüz denenmeyen bu kimyasal bileşimin geliştirilmesi, klinik uygulama imkanı ile birlikte bağırsak, meme ve prostat kanserlerinde etkili olması düşünülüyor. Bütün bu çalışmaların sonucunda ilacın etkin şekilde kullanılabilmesinin ise 5-10 yıl kadar sürebileceği tahmin ediliyor. (http://www.euronews.com/2016/06/01/can-sea-snails-accelerate-a-cure-for-cancer)

Doğayı inceledikçe buna benzer heyecan ve umut verici bilgilerle ve çözümlerle karşılaşırız. Biyomimetik adı verilen bilim dalı işte bu şekilde doğadaki canlılardan örnek alınarak geliştirilen maddeleri, aletleri, mekanizma ve sistemleri inceler.  Bilimsel gerçeklerin bize gösterdiği ise canlılarda muhteşem sistemlerin onlar ilk ortaya çıktıkları andan itibaren var olduğudur.

Teknoloji ve bilim ilerledikçe bu bilgilere yenileri eklenecek, yeni keşifler ortaya çıktıkça bütün bunlar yaratılış gerçeğini pekiştirecektir. Bir ayette Rabbimiz şöyle buyurur:

Sizin yaratılışınızda ve türetip-yaydığı canlılarda kesin bilgiyle inanan bir kavim için ayetler vardır. (Casiye Suresi, 4)

Masaüstü Görünümü