Harun Yahya

Dünyada artık "Guantanamo"lar olmamalı



İşkence, insanları sorgulama, cezalandırma, sindirme veya onlardan intikam alma gibi amaçlarla eski çağlardan beri başvurulan insanlık dışı bir yöntem. Bu ilkel Ortaçağ uygulaması ne yazık ki günümüzde de birçok devlet tarafından rağbet görüyor. İşkenceye dayalı sorgu yöntemleri, yalnızca otoriter dikta rejimleri değil, uygarlık ve demokrasinin öncüsü olma iddiasındaki bazı modern devletler tarafından da zaman zaman benimseniyor.

Bu insanlık utancının belki de en yoğun uygulandığı yerlerden biri, herkesin bildiği gibi, 9/11 sonrası devreye sokulan Irak ve Afganistan’daki hapishaneler, uluslararası sulardaki bazı gemiler ve Küba'nın Guantanamo körfezindeki aynı adlı ABD askeri hapishanesi. Ebu Garip hapishanesinde gerçekleşen acımasız uygulamalar fotoğraflı delillerle basına yansıdı. Guantanamo’daki en temel ihlallerden biri ise göz altına alınanların  ne zaman yargı önüne çıkarılacaklarını dahi bilmiyorlar olmaları. Üstelik bu kişilerin herhangi bir yasal sisteme başvurma imkanları da yok.

"Guantánamo’s First 100 Days" kitabının yazarı Karen J. Greenberg, mahkumların en doğal insani hakları olan yargılanma haklarının adalet mekanizmaları tarafından nasıl engellendiğini şöyle anlatıyor:

Hala karara bağlanmamış davaların yıllardır seyreden ön soruşturmalarının, sanıkların yargılanması gereken saldırıların 16. yılında da devam etmesi bekleniyor. 2006'da Gitmo'ya getirilen ve haklarında 2012'de suçlamada bulunulan beş 9/11 sanığının baş savcısı –en küçük bir yadırgama ya da pişmanlık duygusu olmaksızın– duruşmaların 2018'de başlatılmasını teklif etti. Bunlar, temyizlerle birlikte muhtemelen bu yüzylın üçüncü on yılında sonuçlanabilir.

Dikkat çeken bir başka durum da bazı tutukluların yıllar sonra suçsuz bulunarak serbest bırakılması. Örneğin, Guantanamo tarihinin en fazla işkence gören mahkumu olarak bilinen Moritanyalı Muhammed Ould Slahi 14 yıllık gözaltı süresinden sonra hiçbir suçlama yapılmadan serbest bırakıldı..

Slahi, Ocak 2015'te yayınlanan Guantanamo Körfezi Günlükleri adlı kitabında hapishanedeki mahkumların maruz kaldığı işkence örnekleri hakkında ilk kapsamlı açıklamaları yaptı. Slahi’nin iddialarına göre cinsel istismar, prangaya bağlı uzun süre ayakta tutulma, uykusuz bırakılma, su ve yüksek gürültü işkenceleri, çıkarana kadar deniz suyu içirilmesi, yara ve çürükleri gizlemek için buza batırılarak yüzüne ve vücuduna darp edilmesi bunlardan bazıları.

Guantanamo'da 15 yılı aşkın bir süredir sürdürülen uygulamalar Uluslararası Af Örgütü, BM gibi birçok kuruluş hazırladıkları raporlarda defalarca "insan hakları skandalı" olarak tanımladı. Ancak derin devlet destekli bu sistemi sonlandırmada hiçbir etkileri olmadı.

Guantanamo'yu kapatmak, Obama'nın ABD başkanlığını devralmadan önceki en önemli seçim vaatlerinden biriydi. Ancak yerine getirmediği diğer sayısız vaatleri gibi Guantanamo da bugün hala açık.

Guantanamo'nun kapatılması insan hak ve özgürlükleri açısından elbette önemli bir adım olacaktır. Ancak, tek başına Guantanamo'nun kapatılması  ne insan haklarının ilerlemesinde bir fayda sağlayacak, ne de teröre karşı mücadelede başarıya vesile olacaktır. Öncelikle CIA'in dünyanın dört bir yanında konuşlandırdığı benzer yüzlerce gizli hapishane ve gözaltı merkezi olduğu sık sık basına yansıyan bir bilgi. Üstelik konuyla ilgili çok sayıda rapor ve delil de yayınlanmış durumda.

Buralarda, çeşitli ülkelerden istihbarat amaçlı gözaltına alınan ve kendilerine yasal savunma hakkı tanınmayan binlerce "hayalet mahkum" olduğu tahmin ediliyor. Bu insanlara “Hayalet” denmesinin nedeni bu mahkumların hiçbir adli sistemde resmi kayıtlarının olmaması. Sorgulamaları sırasında basınçlı suyla boğma, taciz, dayak, elektrik şoku ve çok daha kötü işkencelere tabi tutuldukları da bizzat Amerikan devleti tarafından yayınlanan raporlarda yer alan acı bir gerçek.

New York Times'ın Ortadoğu ve Afganistan muhabiri gazeteci-yazar Anand Gopal, kendi sitesindeki "Afraid of the Dark in Afghanistan" başlıklı makalesinde, ABD askeri üslerindeki hapishaneler zincirinde yaşanan cinayet, adam kaçırma, kanunsuz alıkoyma, sorgulama ve işkenceleri detaylarıyla anlatıyor. HRC de CIA'in Guantanamo, Afganistan ve Irak'tan başka dünya çapında 66 ülkede sayısız deniz aşırı gizli hapishaneyi yönettiğini belirtiyor.

2008'de The Guardian'ın, insan hakları kuruluşu Reprieve'den aktardığına göre CIA en az 26.000 kişiyi dünya üzerindeki gizli hapishanelerde tutuyor. Bunlar dışında CIA'nin, hapishane gemilerinden oluşan bir filosu var. En az 17 ABD savaş gemisi bu işe tahsis edilmiş.

Amerikan Senatosu İstihbarat Komitesi'nin Ocak 2012'de tamamlanan 6000 sayfalık raporu, CIA’nin 11 Eylül sonrası uyguladığı tüm bu dehşet verici uygulamaları hakkında birçok önemli ayrıntı içeriyor. Raporun şimdilik yalnızca 525 sayfalık kısmı kamuoyuyla paylaşıldı.

Tabi tüm gayri hukuki uygulamalar ve insanlık suçu olan işkence, terörle mücadele için gerekli tedbirler alınması gerektiği gerçeğini de değiştirmiyor. Ancak yaklaşık 15 yıldır devam eden terörle mücadelenin ortaya koyduğu açık bir gerçek var ki, şiddet sadece daha fazla şiddet doğuruyor ve bir nevi akıl tutulması içinde binlerce insanın kanı akmaya devam ediyor. Terörü ve şiddeti ortadan kaldıracak olan asıl etken dünyanın değişik noktalarına saklanmış hapishaneler, akıl almaz sorgu yöntemleri, aşağılamalar, işkencelerin kaldırılması değil, terörü doğuran sebeplerin ve besleyen felsefelerin fikren ortadan kaldırılmasıdır. Bu da ancak kapsamlı bir kültürel çalışmayla mümkün olabilir.

Dolayısıyla bugün içinde yalnızca 41 tutuklunun kaldığı iddia edilen Guantanamo kampı kapansa dahi terörle mücadelede atılan yanlış adımların her biri hem maddi hem manevi ciddi kayıplara sebep olmaya devam edecek. Önemli olan, gözlerden uzak gizli merkezlerde insan haklarını ayaklar altına almayı meşru gören zihniyete ve sisteme kökten son verilmesi.

Önceki yönetimlerin hatalarını şiddetle eleştiren ve bunları tekrarlamamayı ilke edinen Trump yönetiminden bu büyük insanlık dramına da en kısa zamanda son vermesini bekliyoruz. Sayın Trump'ın, CIA ve onun perde arkasındaki beyni gibi hareket eden MI6 uzantılarının kendi vahşet ve dehşet sistemlerini ABD kurumları üzerinden sinsice yürütmesine bundan böyle izin vermeyeceğini ümit ediyoruz.

Adnan Oktar'ın Kashmir Reader & Riyadh Vision'da yayınlanan makalesi:

http://www.riyadhvision.com.sa/2017/05/27/there-should-be-no-more-guantanamos-in-the-world/


Masaüstü Görünümü