Harun Yahya

Darwinistlerin ''Yapay Yaşam'' Aldatmacası


Son dönemlerde özellikle Darwinist yayınlarda ön plana çıkarılan bir haber gündeme geldi. Yapay olarak üretilen DNA molekülüne ait bir parça, bir başka hücre çekirdeğine transfer edilmiş ve bu DNA’nın söz konusu hücre içinde çalıştığı gözlemlenmiştir. Bazı Darwinist yayınlarda “sentetik yaşam üretildi”, “yaşayan hücre yaratıldı” (Allah’ı tenzih ederiz) gibi yanıltıcı başlıklarla verilen bu konu Darwinist spekülasyonlara malzeme haline getirilmiştir. Hatta Financial Times gibi bazı yayınlar, evrimcilerin cansızlıktan canlılık oluşturma konusunda hiç bitmeyen hayallerini sonunda gerçekleştirdiklerini dahi iddia etmiştir. Oysa söz konusu çalışma, Darwinistlerin asla açıklamasını yapamadıkları canlılığın nasıl başladığı sorusuna hiçbir cevap vermemektedir. Tam tersine bu çalışma, hücre DNA’sındaki kompleksliğin önemli bir ispatı hükmündedir.

Konuyla ilgili açıklamalar şöyledir:







Mycoplasma mycoides






Amerikalı bilim adamı J. Craig Venter, bir mikoplazma (Mycoplasma mycoides) genini, laboratuvarda suni olarak düzenlendikten sonra, başka bir mikroplazma (Mycoplasma mycoides) hücresinin çekirdeğine dahil etmiş ve hücre bu DNA ile çalışmasına devam etmiştir.

Yapılan işlemler canlılığın bilinen klonlama yöntemlerinden farklı değildir.

Yapılan işlemde 1.08 milyon baz çiftinden oluşan Mikoplazma mikoides DNA’sından alınan bir kopya, laboratuvar şartlarında düzenlenmiş ve başka bir canlı hücresinin içine nakledilmiştir.

Yeni bir DNA üretilmemiş, daha önce var olmayan yeni bir bilgi oluşturulmamış, laboratuvarda yapay bir DNA dizilimi sıfırdan meydana getirilmemiştir. Hücre de DNA da zaten vardır. Yapılan işlem, olağanüstü bilgiye sahip olan mevcut DNA’nın alınıp yeniden düzenlenmesi ve başka bir hücreye nakledilmesinden başka bir şey değildir.

Söz konusu düzenleme, zaten DNA’da var olan olağanüstü komplekslikteki bilgi dahilinde, bilinçli bilim adamlarının kontrolü altında, en teknolojik laboratuvarlarda, kontrollü koşullar altında, Allah’ın yoktan yaratmış olduğu mevcut bir örnek kullanılarak ve yıllarca denenerek gerçekleştirilebilmiştir.

Sadece tek bir bakteriye uygulanan bu klonlama işlemi, temelde 20, arka planda binlerce bilim adamının dahil olduğu, 40 milyon dolara mal olan 10 yıllık bir çalışma sonunda gerçekleştirilebilmiştir.

Sadece var olan bir örneği, bilinçli bir ortamda bilinçli kişiler tarafından kopyalayabilmek için bilim adamlarının gösterdiği bu çaba, söz konusu kompleks yapının, mevcut bir örnek olmadan, bilinçli bir müdahale ve teknik imkanlar olmadan bir kopyasının dahi yapılamayacağını açıkça gözler önüne sermiştir.

Söz konusu gelişme bilim adına güzel bir gelişmedir. Genom çalışmaları ilerledikçe canlı hücrelerinden DNA kopyalamaları yapmak ve bunları diğer hücrelere nakletmek mümkün olabilecektir. Bu çalışmalar, Allah’ın izniyle çeşitli hastalıkların tedavisi gibi çok fazla yönde faydalı şekilde kullanılabilecektir. Fakat bunların tümü mevcut yapılara yapılan bilinçli bir müdahaledir. Yaratılmış üstün yapılar üzerinden yapılan bu bilinçli ve kontrollü deneylerin evrime delil olarak sunulmaya çalışması hem büyük bir aldatmacadır hem de Darwinistler adına bir çaresizlik göstergesidir. Yaşamın başlangıcını ve kompeksliğini açıklayamayan Darwinistlerin kullandıkları acizce bir spekülasyondur.

Darwinistler eğer iddialarını kanıtlamak istiyorlarsa,  canlılığı oluşturan parçaları YOKTAN VAR EDEBİLMELERİ gerekir. Ardından da bunun başıboş tesadüfler sonucunda, kontrolsüz ve canlılık için son derece tehlikeli bir ortamda, hiçbir bilinçli müdahale olmaksızın nasıl olabileceğini izah etmeleri gerekmektedir. Oysa Darwinistler, TEK BİR PROTEİNİ BİLE, kontrollü şartlar ve bilinçli müdahaleler sonucunda dahi meydana getirememektedirler. Meydana getirmeleri de imkansızdır.

Darwinist bilim adamları, bu çalışma ile aslında, kendi elleriyle yaşamın kompleksliğini, hayatın en küçük parçasının dahi tesadüfen meydana gelemeyeceğini bir kez daha kanıtlamış bulunmaktadırlar.

Şunu da belirtmek gerekir ki bu sonuç, CANLILIK ANLAMINA GELMEMEKTEDİR. Canlı hücre, sayısız parçadan oluşan kompleks yapıların bütünüdür ve ancak bunların tümünün aynı anda ve aynı yerde var olmaları ve kompleks bir organizasyon oluşturmaları ile meydana gelir. Olağanüstü komplekslikteki tek bir DNA’nın kopyalanması, sadece zaten var olan bir sistemin küçük bir parçasının taklit edilmesinden başka bir şey değildir. Kopyalama yoluyla elde edilen bir DNA’nın varlığına sevinen Darwinistler, hayal ettikleri ilk canlıyı yani hayali ilk hücreyi açıklamaktan kesin engellerle uzaktırlar.

Dahası ve en önemlisi, söz konusu çalışmanın HAYATIN NASIL BAŞLADIĞI KONUSUYLA HİÇBİR İLGİSİ YOKTUR. Bu çalışma, hayatın başlangıcı hakkında Darwinistlerin içinde bulunduğu açmazı ortadan kaldırmamaktadır. Darwinizm’i temelinden bitiren bu derin açmaz, daha da büyüyüp gelişerek Darwinizmi çöküşe sürüklemektedir.

Nitekim Boston üniversitesi Biomedikal Mühendislik Profesörü Jim Collins de, söz konusu klonlama çalışması üzerinden yapılan spekülasyonlara karşı çıkarak Nature dergisine şunları söylemiştir:


“Venter ve arkadaşları tarafından rapor edilen bu çalışma organizmaların yeniden inşası konusundaki yeteneğimiz için önemli bir gelişme. Fakat sıfırdan yeni bir yaşam ortaya çıkarma konusunu açıklamıyor .”[1]

 

Sonuç:

Darwinistlerin özelliği, yaratılışın muhteşemliğini gösteren yapıları taklit etme konusundaki çabalarını, büyük puntolarla, eldeki tüm Darwinist yayınların manşetlerini kullanarak Darwinist yaygaraya dahil etmektir. Darwinist yaygara, özellikle bilimin evrimi reddettiğinin tüm dünyaya gösterildiği şu son dönemlerde sıklıkla kullanılmaya başlamıştır. Demek ki Darwinistler müthiş bir darboğazdadır.

Hayatı çok basit anlatmaya çalışan evrim teorisi için, hayatın yapı taşlarının da o oranda basit olması gerekir. Öyle ki canlılığa dair her şey, her şeyi tesadüflerle açıklayan Darwinistlerin bu sahte ve basit iddialarına uygun düşmelidir. Dolayısıyla, eğer Darwinistlerin iddiası doğru olsaydı, çamurlu suda oluştuğunu savundukları hayali ilk hücrenin, tıpkı Darwin’in sandığı gibi su dolu bir baloncuktan başka bir şey olmaması gerekirdi. Oysa durum hiç böyle değildir. Canlılığı oluşturan proteinlerden tek bir tanesi daha son derece kompleks bir yapıya sahiptir. Tüm dünyada Darwinist bilim adamları tam 150 yıldır aynı şey için çabalayıp durmakta ve kesinlikle başarılı olamamaktadırlar: TEK BİR PROTEİNİ ÜRETEBİLMEK İÇİN.

İşte bu sebeple DNA’nın klonlanmasını evrime delil gibi göstererek bu yaygarayı sürdürmek isteyen Darwinistlerin çaresiz çırpınışları önemli bir gerçeği değiştirmemekte ve insanları aldatamamaktadır. Bu önemli gerçek, yaşamın olağanüstü kompleksliğidir. Bu kompleks yaşamın tek bir parçasının anlaşılabilmesi, bir kopyasının elde edilebilmesi için gösterilen çabanın büyüklüğü bunu ortaya koymaktadır. Oysa bu insanlar, laboratuvarlarda onlarca yıl boyunca tek bir DNA’yı anlamaya çalışırlarken, onların her birinin 100 trilyon hücresinde muhteşem DNA molekülleri olağanüstü bir sistem ve düzen içinde zaten kendilerine ilham edilmiş olan görevlerini yapmaktadırlar. Çünkü onları yaratan Allah’tır. Onları yokluktan var eden Allah’tır. Yüce Allah tüm varlıkların Hakimi, yerlerin ve göklerin Yaratıcısı’dır. Bilim, her geçen gün Yüce Rabbimiz’in Şanını yücelten deliller sunmaya devam edecektir. Bilimde gerçekleşen her yeni buluş, bu görkemli yaratılışın ihtişamlı delillerini sunmayı sürdürecektir. Yüce Allah bir ayetinde şöyle buyurur:

Haberin olsun, göktekilerin ve yerdekilerin tümü gerçekten Allah'ındır. Haberin olsun; şüphesiz Allah'ın va'di haktır; ancak onların çoğu bilmezler. (Yunus Suresi, 55)

 





 


Dr. Oktar Babuna ve Altuğ Berker'in 21 Mayıs 2010 tarihli HarunYahya.TV sohbeti






 


[1]“Artificial life? Synthetic genes 'boot up' cell, Reuters,
http://www.reuters.com/article/idUSTRE64J5RY20100520?feedType=nl&feedName=usmorningdigest



Masaüstü Görünümü