Harun Yahya

Sansürsüz iddia 14: ''Ahlak kavramı zaten doğuştan var, fiilen var olan bir kavramı ihmal edemezsiniz'' iddiasının geçersizliği


17 Mayıs 2010 tarihli Sansürsüz programında Darwinist katılımcılardan bir tanesi, ahlak kavramının canlılarda zaten var olan bir kavram olduğu, canlıların doğuştan buna sahip oldukları, dolayısıyla ahlaklı olmak için Allah inancına ihtiyaç olmadığı (Allah’ı tenzih ederiz) iddiasında bulunmuştur. Bunu delillendirmek için ise çeşitli canlılardaki fedakarlık örneklerini göstermiştir. Oysa bu konuda ciddi şekilde yanılmaktadır.


Yüce Allah insanları bir fıtrat üzerine yaratır. Bu fıtrat Yüce Rabbimiz’in Kuran’da bildirmiş olduğu en güzel davranış biçimi ve en güzel tavrı içerir. Dolayısıyla insan, Allah’ın kendisine ilham ettiği vicdana göre hareket etme, yani fıtratına göre davranma özelliğine elbette sahiptir.
 

Fakat insan aynı zamanda nefsindeki bencil tutkularla birlikte yaratılmıştır ve nefis, Kuran’da belirtildiği gibi, “Rabbim'in kendisini esirgediği dışında- var gücüyle kötülüğü emredendir.” (Yusuf Suresi, 53)
 

İnsan, bu dünyada imtihana tabi olduğuna ve vicdanı iyi olanı kendisine ilham ederken, nefsi sürekli kötülüğü kendisine emrettiğine göre, bu dünyada bir seçim yapmak zorundadır.
 

İnsanın kötülüğü emreden nefsine uyması kolaydır. İnsan kendini bıraktığında, vicdanını köreltebilir, nefsinde zaten var olan bencillik, vefasızlık, kıskançlık, öfke gibi özelliklerin hemen pençesine düşebilir. Eğer bu kişi Allah’tan gereği gibi korkmuyorsa ve fikir sistemi, çevresi ve asıl olarak da inandığı ideoloji buna imkan veriyorsa, nefsinin pençesine düşmemesi için hiçbir sebep yoktur.
 

İşte Darwinizm, insanları bu yönüyle ahlak kavramlarından uzaklaştırır. Darwinizm’e inanan bir kişi, bütün insanların temelinde tesadüfen meydana gelmiş birer hayvan olduğuna, hatta bazılarının az gelişmiş olduğuna, bu hayatın da zayıfların elenmesi gereken bir savaş alanı olduğuna inanarak bir ideoloji geliştirir. Her Darwinist bu görüşte olmayabilir, fakat Darwinizm’in geliştirdiği fikir sistemi, kaçınılmaz olarak insanları böylesine vahşi bir bakış açısına yöneltir.
 

Böyle bir ortamda, tıpkı Darwinist ideolojinin tutkunu olduklarını açıkça ifade eden Hitler, Lenin, Stalin ve Mao’nun yaptıkları gibi, kitlelere zulmetmek, kitleleri katletmek, her türlü ahlak dışı kavramı makul görmek adeta normal hale gelir. Allah korkusu olmadığı sürece, ahlak çöküntüsü, düşmanlık, öfke ve kavga en son sınırına kadar gidebilir.
 

Güzel ahlaklı olmak ise; çaba, gayret, fedakarlık ve derin düşünme isteyen bir meziyettir. Vicdanını dinlemeyen, Allah’tan korkmayan kimse, bu meziyeti kesin olarak elde edemez. Allah’tan korkan bir insan, Allah’ın yarattıklarını seven bir insandır. Allah’ın beğendiği ahlakı beğenen bir insandır. Ve mutlaka vicdanının sesine göre hareket eden bir insandır. Bununla sınandığını, ahirette bu çabasının en güzel şekilde karşılık alacağını bilir. Bu yüzden her davranışına dikkat verir, yaşadığı her an, güzel ahlaklı olabilmek için çaba içinde geçer. İşte inançlı bir insanı diğerlerinden ayıran en büyük farklardan bir tanesi budur.
 

Dolayısıyla güzel ahlak bir insanın “doğal olarak” elde edebileceği bir şey değildir. Doğal yaşamına bırakıldığında insan nefsinin esiri olmaktan kurtulamaz. Ancak derin düşünüp Allah’ın yüceliğini takdir edebildiğinde, Allah'tan gereği gibi korktuğunda, ancak yaşadığı her andan, yaptığı her işten sorguya çekileceğini bildiğinde ve Allah’ı derin bir aşkla sevdiğinde bu derin ve güzel ahlaka sahip olabilir.
 

Söz konusu iddia ile ilgili olarak bazı hayvan davranışlarının örnek olarak verilmesi ise son derece tutarsızdır. Hayvanlar, kendi varlıklarının şuurunda olmayan, sadece Allah'ın kendilerine ilham ettiği şekilde davranan varlıklardır. Acıktığında besin bulabilmek için en vahşi şekilde avlanan bir hayvan gerektiğinde çocuklarını koruyabilmek için günlerce uyumadan müthiş bir fedakarlık gösterisinde bulunabilir. Bu onun herhangi bir ahlak kavramına sahip olması sebebiyle değil, Allah’ın ilhamıyla hareket etmesi sebebiyle böyledir.
 

Hayvanın iyi ve kötüyü birbirinden ayırabilme yeteneği yoktur. Fakat insan, böyle bir yeteneğe sahip olabilir. Ayette belirtildiği gibi bu yetenek, yalnızca Allah’tan korkanlara verilmiştir:


Ey iman edenler, Allah'tan korkup-sakınırsanız, size doğruyu yanlıştan ayıran bir nur ve anlayış (furkan) verir, kötülüklerinizi örter ve sizi bağışlar. Allah büyük fazl sahibidir. (Enfal Suresi, 29)

 

Masaüstü Görünümü