Harun Yahya

Türkiye, Türk İslam Birliği'nin doğal lideridir


Türk ve İslam devletlerinin biraraya gelmesiyle tesis edilecek Türk İslam Birliği dünya barışı ve huzuru için kurtarıcı bir güç olacaktır. Bazı kimseler bu birliğin isminin "Türk İslam Birliği" olmasından rahatsızlık duymakta, Türkiye'nin öncülüğünde bir birlik kurulmasının mümkün olmadığı iddiasını öne sürmektedirler. Oysa, Türkiye'nin içinde bulunduğumuz ahir zamanda öncü bir rol üstleneceği Peygamberimiz (sav) tarafından haber verilmiş bir gerçektir. Bunun yanı sıra tarihi ve siyasi koşullar da Türkiye'yi Türk İslam aleminin doğal lideri yapmaktadır.

Türk İslam Birliği asla ırk üstünlüğüne dayalı bir birlik değildir. Irk üstünlüğü iddiası Kuran ahlakına aykırı olan bir tutumdur ve hiçbir samimi Müslümanın böyle bir iddiada bulunması mümkün değildir. Allah Kuran'da üstünlüğün ancak takva ile olduğunu bildirmiştir:

Ey insanlar, gerçekten, Biz sizi bir erkek ve bir dişiden yarattık ve birbirinizle tanışmanız için sizi halklar ve kabileler (şeklinde) kıldık. Şüphesiz, Allah Katında sizin en üstün (kerim) olanınız, (ırk ya da soyca değil) takvaca en ileride olanınızdır. Şüphesiz Allah, bilendir, haber alandır. (Hucurat Suresi, 13)

Peygamberimiz (sav) de; "Acemin Arap'a, Arap'ın Acem'e bir üstünlüğü yoktur" buyurarak Müslümanların bu konuda nasıl tavır alması gerektiğini bizlere göstermiştir.

 

Türk İslam Birliği'nin liderinin Türkiye olmasına diğer ülkeler nasıl bakıyor? 

Adnan Oktar'ın 23 Eylül 2008 tarihli Kıbrıs Postası röportajından


 


Irk üstünlüğü iddiası ile yola çıkılması durumunda, Allah'ın böyle akıl ve vicdan dışı, Kuran'a ve sünnete uygun olmayan bir sisteme başarı vermeyeceği, bereket vermeyeceği açıktır. Dolayısıyla Türk İslam Birliği'nin kurulması talep edilirken de, Türk Milleti'nin üstün ahlakı, fedakarlığı, mazlumu sahiplenme duygusu, koruyuculuğu, hamiyeti İslamiyesinin güçlü olması, adaleti göz önünde bulundurulmakta, Türk Milleti'nin ahlak özelliğine dikkat çekilerek bu kutlu birliğin lideri olması gerektiği söylenmektedir.  

Tüm bunların yanı sıra Osmanlı İmparatorluğu'nun mirasını taşıyan Türkiye, Türk İslam coğrayfasıyla tarihsel bir bağa sahiptir. Osmanlı İmparatorluğu'ndan bu yana, bu geniş coğrafyada huzur ve dirlik kalmamıştır. Bu gerçek, Batılı ve Doğulu çok sayıda siyasetçi ve tarihçi tarafından da dile getirilmekte ve bölgenin Osmanlı'nın adaletini ve düzenini özlediği sık sık gündeme getirilmektedir. Türkiye bu düzeni rahatlıkla sağlayabilecek birikime ve güce sahiptir. Yetişmiş olgun kadrosu, itidalli tavrı, adil bir anlayışa sahip olması büyük bir avantajdır. Nitekim Türk İslam alemine bakıldığında böyle büyük bir sorumluluğa talip olan bir başka ülke de görülmemektedir. Türkiye'nin Türk İslam aleminin ağabeyliğinde olmasına itiraz eden bir ülke de yoktur. Kısaca Türk İslam alemi ittifakla Türkiye'nin öncülüğünü, ağabeyliğini, koruyuculuğunu kabul etmekte ve istemektedir.

İçinde bulunduğumuz dönem Türk İslam aleminin manevi bir lider önderliğinde birleşmeye, bir ve bütün olarak hareket etmeye en çok ihtiyaç duyduğu dönemdir. Dünyanın dört bir yanında Müslümanlar sıkıntı ve zorluk içindedir. Doğu Türkistanlı kardeşlerimiz yaklaşık 60 yıldır türlü işkencelere maruz kalıyorlar ve akıl almaz baskı altındadırlar. Filistin'de Müslümanlar yarım asrı aşkın süredir katledilmekte, kendi topraklarında sürgün hayatı yaşamaktadırlar. Irak'tan hemen her gün ölüm haberi gelmekte, Kerküklü kardeşlerimiz ölüm korkusuyla yaşamaktadır. Kırım'da Müslümanlar zorluklar altında varlıklarını devam ettirmeye çalışmakta, Afganistan'da neredeyse hergün Müslüman kanı dökülmekte, Pakistan'da binlerce Müslüman kendi ülkesinde mülteci konumuna yaşamaktadırlar. Yakın geçmişte Bosnalı Müslümanlar tüm dünyanın gözü önünde, Avrupa'nın ortasında, acımasızca soykırıma tabi tutulmuştur. Pek çok ülkede hapisaneler, düşüncelerinden ve inançlarından dolu tutuklanmış olan Müslümanlarla doludur. Bu acıların, bu katliamların, bu sıkıntıların, bu çilelerin hiçbiri yeni değildir. Müslümanlar, neredeyse yüzyıldır baskı altında acımasızca ezilmektedir. Bu fitnenin son bulması, akan kanın durması ise ancak Türk İslam Birliği'nin kurulmasıyla mümkündür. Filistin'i, Irak'ı, Afganistan'ı, Doğu Türkistan'ı, Kırım'ı, Kerkük'ü, Moro'yu kurtaracak tek çözüm ise Türk İslam Birliği'dir.

Türk İslam Birliği'ni tesis etmenin aciliyeti gözler önündeyken, kendilerince bu birliğin kurulmasını imkansız görenler, bu mübarek birliğin kurulması için gayret etmeyenler, bu yolda yapılan çalışmaları desteklemeyenler çok büyük bir vebal altına girdiklerini unutmamalıdırlar. Zulme rıza göstermenin de zulüm olduğu gerçeğini göz ardı etmemelidirler. Bu büyük coğrafyada akan her damla kandan, yıkılan her evden, şehit olan her masumdan, yaralanıp sakat kalan her mazlumdan, açlık ve yokluk içinde yaşayan her insandan, Türk İslam Birliği için gayret etmeyen her Müslüman en az bu zulmü yapanlar kadar sorumludur.

Türk İslam Birliği'nin kurulması Allah'ın Kuran'da gösterdiği, Peygamberimiz (sav)'in hadislerinde detaylarıyla anlattığı çözümdür. Birlik olmak Kuran'a göre farz, dağılıp ayrılmak ise haramdır. Temennimiz, Allah'ın "Allah'ın ipine sımsıkı sarılın, dağılıp ayrılmayın" hükmü gereği biran önce birleşip Türk İslam Birliği'nin tesis edilmesi, bu vesileyle çekilen acıların son bulması, tüm dünyanın huzura ve güvenliğe kavuşmasıdır.
 

Masaüstü Görünümü