Harun Yahya

Ramazan 2010 - 8. Gün




 



 

Kendileri, ona duydukları sevgiye rağmen yemeği, yoksula, yetime ve esire yedirirler. "Biz size, ancak Allah'ın yüzü (rızası) için yediriyoruz; sizden ne bir karşılık istiyoruz, ne bir teşekkür." (İnsan Suresi, 8-9)

 



 



 

"Zorluk gelip şu kayanın içine girse mutlaka kolaylık peşinden gelip içeri girer ve oradan zorluğu çıkarır." (Kütüb-i Sitte, Muhtasarı Tercüme ve Prof. Dr. İbrahim Canan, 16. cilt, Akçağ Yayınları, Ankara, s.315)

 



 

Daima karşı tarafın haklılığını kabul etmek önemli bir sevgi gösterisidir


İnsanların gün içinde karşı karşıya kaldıkları olayların büyük bir kısmında, genellikle olaya dahil olan her iki tarafın da haklılık payı vardır. Bir kişi için ‘tamamen haklı’, diğeri için ise ‘tamamen haksız’ gibi bir yorumda bulunmak pek mümkün olmaz. Böyle bir durumda genellikle herkes içerisinde bulunduğu olaya kendi tarafından ve kendi bakış açısının elverdiği ölçüde bakar. Bu kişilerden biri, telafiyi, özrü ve haksızlığın kabul edilip alttan alınmasını karşı taraftan beklerken, diğer kişi de aynı şekilde karşısındakinin durumu telafi etmesini bekler.

Cahiliye toplumlarında yaygın olan bu yaklaşım tarzı, en küçük bir anlaşmazlık ya da uyuşmazlıkta dahi kişiler arasında kalıcı huzursuzluklara ve soğukluklara yol açar. Müminlerin farkı ise işte bu şartlar altında ortaya çıkar. Mümin demek; dostlukta, vefada, sadakatte, şefkat ve merhamette, affetmede, hoşgörüde ve gönül almada üstün ahlaka sahip kimse demektir. Hiçbir zaman için kendi nefsini, sevdiği kişiye tercih etmez. Kendisi haklı çıkabilmek için sevdiğini haksız çıkarmaya kalkmaz. Tam tersine sevdiği tümüyle haksız olsa, o yine de haksızlığı tamamen üstüne alır.  Tüm bunları yapmasındaki tek gaye de yalnızca Allah'ın rızasını kazanabilmektir. Çünkü müminin sevgisi yalnızca Allah sevgisine dayanır. Örneğin Peygamberimiz (sav) döneminde yaşamış bir sahabeyi düşünecek olursak, hiçbir zaman için Allah'ın Resulü’ne karşı kendi haklılığını tercih etmeyeceği açıktır. İşte bu samimi imana dayalı sevgidir. Müminlerin örnek alması gereken sevgi anlayışı da, aynı bu şekilde olmalıdır.
 




Bu ahlak anlayışının, sadece ciddi anlaşmazlıklara yönelik olduğunu düşünmek yanlış olur. İnsan günlük hayat içerisinde de bu ahlakın yaşanacağı çok fazla durum ile karşılaşır. Günlük sohbetlerde; bir olay, kişi ya da bir eşya hakkında yapılan yorumlarda ve daha pek çok konuda bu ahlakın yaşanabileceği imkan insanın karşısına çıkar.  Hemen her fırsatta, gönül alıcı sözler söylemek, karşı tarafı övmek, onore etmek, gerçek sevginin bir gereğidir.  Böyle bir insan, Allah rızası için kendi nefsinden geçmiş demektir. Allah'ın rızasını kendi nefsine tercih eden bir insan ise, çok güvenilirdir. Böyle bir kişi, sadece iyi gün dostu değildir. Allah'ın yaratacağı her türlü maddi manevi imtihan ortamında da, bu kişi “gerçek dost” vasfını muhafaza eder. Çünkü günlük hayatında gösterdiği bu ahlak, kişinin zor bir durumla karşılaştığında ve sıkıntı anlarında da sadık ve vefalı olacağının da göstergesidir.


(http://www.kurandasamimiyet.com)

 



 

Hz. Mehdi (a.s.) insanların akıllarının artmasına vesile olacaktır
 




İmam Bakır (a.s) şöyle buyurmuştur: “KAİMİMİZ (HZ. MEHDİ (A.S.)) KIYAM EDİNCE ELİNİ KULLARIN BAŞININ ÜSTÜNE KOYAR, BÖYLECE AKILLARINI BİR ARAYA TOPLAR GELİŞİMLERİNİ KEMALE ERDİRİR. ALLAH GÖRÜŞLERİNİ VE DUYUŞLARINI GÜÇLENDİRİR. ÖYLE Kİ KENDİLERİYLE KAİM (HZ. MEHDİ) ARASINDA HİÇ BİR ÖRTÜ/ENGEL KALMAZ…”

(Yevm’ul-Halas, s. 269)





Hz. Mehdi (a.s.)’ın zuhurunun ardından ona tabi olan insanlar üzerinde samimiyet ve akıl artışı olacaktır. Hz. Mehdi (a.s.) insanların ahlak ve kişilik olarak olgunlaşmalarına vesile olacak bu gelişme sonucunda ise insanların Allah'ın ayetlerini anlama güçleri ve anlayışları açılacaktır.

Hz. Mehdi (a.s.) insanları aydınlatacak bir güneş gibidir.




 




Bulutlar Güneş'in yüzünü örttüğü zaman insanlar güneşten nasıl yararlanıyorlarsa ondan da (Hz. Mehdi (a.s.)’dan) öyle yararlanırlar.

(Yenabiu’ly-Mevedde, sf. 477)





Hz. Mehdi (a.s.) Allah'ın kendisini insanlardan gizli tuttuğu, Hz. Mehdi (a.s.) olduğunun bilinmediği zamanlarda bile ilmi, samimiyeti, güzel ahlakı ve Allah’a olan derin bağlılığı ile insanları aydınlatacak, onların kalplerini Allah’a ve Kuran ahlakına ısındıracaktır.

http://www.gaibolanmehdi.com/


 


 

Ortadoğu'nun Lideri Türkiye


Türkiye, 20 Mayıs 2010




Afganistan Ayna, 12 Aralık 2008

Adnan Oktar: Türk Milleti’nin özelliği şu: Türk Milleti güzel ahlaklı ve dindar bir millet. Böyle bir milletin lider olması onun hakkıdır. Bu işi hakkıyla yerine getirir, güzel liderlik yapar. Bu anlamda; yoksa kanı üstündür, işte ensesi buruşuktur, kafatası şöyledir, böyle bir şey yok. Bu faşistlik bu, bu delilik ve rezillik ve bereketsizlik, uğursuzluktur bu. Bunu düşünenin Allah belasını verir. Bu felaketle sonuçlanır bu. Böyle bir şey olmaz. Türkiye’nin öncülüğünde, Türk Devletleri’nin desteğinde bir Türk-İslam Birliği. Biz Allah’ın kullarıyız. İnsanlar takva ile üstün olur. Irk üstünlüğü iddiası yok. Ama liderlik için Türk milleti tam biçilmiş kaftandır. Allah çok güzel yaratmıştır bu milleti. Yani lider millettir. Çileye açıktır, zorluğa açıktır, acıya açıktır, fedakardır, cesurdur, imanlıdır, güzel ahlaklıdır, merttir, dürüsttür. Türk milletinin özelliği bu. Böyle bir millet lider olsun diyoruz. Kim yapacak başka, başka yapacak kimse yok. Yani tek yapacak Türk milleti görülüyor. Bir de Osmanlı'dan gelen tecrübe var. Yani Allah genetik bir tecrübe de vermiş inşaAllah. Şahane yapacak birikime sahip, şu an bu güç olarak. Şahane olarak bu liderliği yapacak bir güce sahip Türkler. Bu gücü deruhte etmesi, yerine getirmesi mevzu bahis. Bu zaten kader böyle yani inşaAllah. Bu olacak. Yani hadislere baktığımızda Türk milletinin böyle bir görev alacağını biz açık açık görüyoruz. Rivayetlerden bu açık açık görülüyor. Onun için yani tarihin akışı zaten böyle. Kim ne derse desin bu şekilde olacak inşaAllah.

www.sorular-cevaplar.com


 



 

Hollanda'da İslam'a ilgi arttı / Vakit / 24.04.2010


Turgutlu Anadolu İmam Hatip Lisesi heyeti, 'Din Eğitiminin Kişisel Gelişime Katkısı' projesinin ikinci ayağını Hollanda’da gerçekleştirdi. Hollanda’da çeşitli kurum ve kuruluşları ziyaret eden heyetin araştırmaları sonucunda ülkede, İslâm’a olan ilginin arttığı görüldü.

Araştırma ile ilgili bilgi veren Turgutlu İmam Hatip Lisesi Müdür Yardımcısı ve AB Proje Koordinatörü Fatih Alakuş konuyla ilgili yaptığı açıklamada, Hollanda’nın özgürlükler konusunda adından söz ettiren bir ülke olduğunu kaydetti. Alakuş; “Hollanda’nın, 11 Eylül olaylarının ardından İslâm’a bakış açısının negatif yönde gelişmesi düşünülürken, ülkede tam tersine İslâm’a olan ilgi artmış ve Müslüman olma oranı bir hayli yükselmiş. Bu durum oldukça güzel bir durum ve ülkede ayrıca İslâmi eğitim veren ve vermek isteyen kuruluşlara oldukça kolaylık tanınmış. Eğitim kurumlarında inançlara göre bir ayrım gözetilmeden eğitim verilmeye çalışılıyor” diye konuştu.





(http://www.Allahinsonsuzgucu.com)

 


 

Türk İslam Birliğine Çağrı
 



http://www.turkislambirliginecagri.com
 

Allah Kuran'da Müslümanların birbirlerinin kardeşleri olduğunu bildirmiştir. Müslümanların aralarındaki bazı kültürel farklılıklar birer ayrım unsuru değil, tam tersine topluma renk katan çeşitlilik ve zenginlik olarak görülmelidir. Ve bu kültürel farklılıklar asla herhangi bir çatışmaya temel edinilmemelidir. Allah'ın Müslümanlara emri, "Allah'ın ipine sımsıkı sarılmak, dağılıp ayrılmamaktadır." Bölgede yaşayan Kürtler, Araplar, Türkmenler bu gerçekleri asla göz ardı etmemelidir.


Türk-İslam Birliği, bir sevgi birliğidir. Muhabbet birliğidir, gönül birliğidir. Bu birliğin temeli, sevgi, fedakarlık, yardımseverlik, merhamet, hoşgörü, anlayış ve uzlaşıdır. Ayrıca insana saygı, sanatta, bilimde ve teknolojide en yüksek noktaya ulaşmak birliğin hedefidir. Birliğin kurulmasıyla, sadece Türk toplumları ve Müslümanlar değil, tüm dünya aydınlığa kavuşacaktır.

Birlik olmak Türk-İslam dünyasına müthiş güç kazandıracaktır. İnananların birliğini güçlü kılan imanları ve ihlaslarıdır. Gerçek dostluk ve ittifak ancak samimi iman ile kurulur. Müminler, birbirlerini araya hiçbir çıkar ya da menfaat beklentisi katmadan, halis niyetle ve sadece Allah rızası için sever, Allah rızası için dost olur ve Allah rızası için birlik olurlar. Temeli dünya üzerindeki en sağlam kaynağa, Allah sevgisine ve Allah korkusuna dayalı olan bu birliğin bozulması, dağılıp yıkılması Allah'ın dilemesi dışında hiçbir şekilde mümkün olmaz.

Bu sitede Türk-İslam birliğinin neden aciliyetli olduğu anlatılmakta ve tüm Müslümanlar bu birlik için çalışmaya çağrılmaktadır.

 


 





Türk-İslam Birliği Yolunda Ne Gelişmeler Ne Oldu?


Suriye-Türkiye tek ses oldu


Habertürk, 10 Mayıs 2010


 


Sayın Adnan Oktar ne demişti?


Başkent TV, 13 Ocak 2009

Adnan Oktar:
Ama milyonlarca Atatürk var şu an, milyonlarca Abdülhamid var, milyonlarca Fatih Sultan Mehmet var onların Lawrence’ine karşı. Öyle bir konu olmaz. Türk İslam Birliği bir kere barışı, sevgiyi, kardeşliği, muhabbeti, yardımseverliği, cesareti ve fedakarlığı savunuyor. Türk milleti çilekeş bir millettir ve hizmete taliptir. Üç kıtaya nizam vermiş ve bir tecrübesi var. Bir devlet tecrübesi var, imparatorluk tecrübesi var. Biz bu tecrübeyi yeniden ortaya çıkararak, Türk İslam Birliği’nin lideri olarak bütün bölgeyi yönetmeyi istiyoruz ve bunu herkes istiyor. Suriyeliler istiyor, Iraklılar istiyor, Mısır istiyor, İran istiyor, hatta Ermenistan istiyor, Azerbaycan istiyor, Türkistan istiyor, Doğu Türkistan istiyor, herkes istiyor.Yani Türk’ün adaletine, Türk’ün akılcılığına, fedakârlığına herkes güveniyor ve Türk askerleri bütün dünyada seviliyor. Dinsizi, imansızı, Müslümanı, kafiri hepsi seviyor.
 



Trabzon TV, 4 Eylül 2008

Adnan Oktar: SURİYE İLE TÜRKİYE'NİN BİRLEŞMESİ AN MESELESİDİR.
Suriye bunu şiddetle istiyor, Türkiye’nin ağabeylik yapmasını... Suriye-Türkiye ayrı ayrı devletler, ama tek bir beraberlik olsun istiyorlar. Bu çok güzel, Türk İslam Birliği kardeşliği içerisinde, tabii ki ayrımız gayrımız yok Suriye ile Türkiye de birleşecek inşaAllah, bu onun alameti. Pasaportsuz, vizesiz Suriye’ye gidebileceğiz, Suriyeliler de istedikleri gibi bize gelip konaklayabilecekler. Kardeş olacağız inşaAllah, güzel bir birlikteliğin ilk alametleri bunlar.

(http://www.kerkuk-musul.com)





 


 

Çelik Halat Teknolojisinde Kaslardan Örnek Alınıyor



Kasları kemiklere bağlayan dokular yani "tendon"lar, doğal kompozitlere (birbirine karışmayan iki veya daha fazla katının bileşimiyle oluşan katı malzemelere) verilebilecek önemli bir örnektir. Tendonlar, kendilerini oluşturan kolajen bazlı lifler sayesinde son derece sert bir yapı kazanırlar. Bu liflerin bir başka özelliği ise birbirlerine örülme şekilleridir.

ABD Rutgers Üniversitesi öğretim üyelerinden Janine M. Benyus, Biomimicry adlı kitabında, kaslarımızdaki tendonların çok özel bir yöntemle inşa edildiğini söyleyerek bu konudaki tespitlerini şöyle ifade etmiştir:

Dirsekle bileğiniz arasındaki tendon, asma bir köprüyü taşıyan halatlarda olduğu gibi, birbirine dolanmış kablo demetlerinden oluşur. Her bir kablo demeti ise, kendi içinde daha ince kabloların birbirine dolanmasından oluşmuştur. Bu daha ince kablolar da, birbirine dolanmış molekül demetlerinden meydana gelir. Hatta moleküllerdeki atomlar bile sarmal bir yapı halinde dururlar.
 






Asma köprülerdeki taşıyıcı halatlar, kaslarımızda olduğu gibi kablo demetlerinden oluşur.




Nitekim günümüz asma köprülerinde kullanılan çelik halat teknolojisi, insan vücudundaki tendonların yapısı örnek alınarak geliştirilmiştir. Tendonların bu benzersiz yapısı, Allah'ın üstün sanatının ve sonsuz ilminin apaçık delillerinden sadece birisidir.

(http://www.canlilarinevrimi.com)

 


 

Nebraska adamı ismi verilen kafatası bir sahtekarlık ürünüdür

1922'de, Amerikan Doğa Tarihi Müzesi müdürü Henry Fairfield Osborn, Batı Nebraska'da Pliosen dönemine ait bir azı dişi fosili bulduğunu açıkladı. Bu diş, iddiaya göre, insan ve maymunların ortak özelliklerini taşımaktaydı. Çok geçmeden konuyla ilgili bilimsel tartışmalar başladı. Büyük tartışmalara neden olan bu diş fosiline "Nebraska Adamı" adı verildi.

Bu tek dişe dayanılarak Nebraska Adamı'nın kafatası ve vücudunun rekonstrüksiyonları yapıldı. Hatta daha da ileri gidilerek Nebraska adamının ailesinin doğal ortamda resimleri yayınlandı. Bütün bu senaryolar tek bir dişten üretilmişti. Evrimci çevreler bu "hayalet adamı" o derece benimsediler ki, William Bryan isimli bir araştırmacı, tek bir azı dişine dayanılarak bu kadar peşin hükümle karar verilmesine karşı çıkınca, bütün şimşekleri üzerine çekti.
 





Üstteki resim tek bir diş parçasına dayanılarak yapılmış ve Illustrated London News dergisinin 24 Haziran 1922 tarihli sayısında yayınlanmıştı. Ancak bir süre sonra bu dişin, maymun benzeri bir yaratığa veya bir insana değil de soyu tükenmiş bir domuza ait olduğunun anlaşılması, evrimcileri büyük hayal kırıklığına uğrattı.





Ancak 1927'de iskeletin öbür parçaları da bulundu. Bulunan yeni parçalara göre bu diş ne maymuna ne de insana aitti. Dişin, Prosthennops adı verilen Amerikan yaban domuzunun soyu tükenmiş bir cinsine ait olduğu anlaşıldı. William Gregory, bu yanılgıyı duyurduğu Science dergisindeki makalesine şöyle bir başlık atmıştı: "Görüldüğü kadarıyla Hesperopithecus ne maymun ne de insan.''

Bilim yazarı Hank Hanegraaff konuyla ilgili gelişmeleri şu şekilde anlatmaktadır:

1922 yılında Nebraska'da bir diş keşfedildi. Biraz hayal gücü ile bu diş mitolojik bir çene kemiğine, çene kemiği bir kafatasına, kaftası bir iskelete yerleştirildi. Ve iskelete bir yüz, özellikler ve tüyler eklendi. Bu hikaye Londra gazetelerini vurduğunda yalnızca "Nebraska Adamı"nın resmi değil, aynı zamanda "Nebraska Kadını"nın da resmi vardı. Bunların tümü yalnızca tek bir dişten ortaya çıkmıştı. Bir de iskelet bulunmuş olsaydı neler olacağını siz düşünün. Belki de bir yıllık yayınlanırdı.

Bu keşiften bir süre sonra buna benzer bir diş jeolog Harold Cook tarafından bulundu. Bu defa diş gerçek kafatasına yerleştirildi ve kafatası da bir yaban domuzunun iskeletine yerleştirildi. Böylece, "bilimsel" olarak Hesperopithecus haroldcookii olarak isimlendirilen Nebraska adamının bir mit olarak maskesi düştü.

Bu olay sonucunda Hesperopithecus haroldcooki ve "ailesi"nin tüm çizimleri alelacele literatürden çıkarıldı. Nebraska Adamı, aslında Darwinistlerin tek bir dişi bahane ederek nasıl hayali bir evrim senaryosu meydana getirebileceklerinin önemli bir göstergesidir. Diş fosili, canlının genel anatomisine dair neredeyse hiçbir bilgi vermemesine rağmen, bir yaban domuzu dişinden yola çıkılarak Nebraska Adamının ve ailesinin resimlerinin çizilmesi ve bu sahtekarlığın deşifre edilene kadar bilim olarak lanse edilmeye çalışılması, büyük bir mantık hezimeti, Darwinizm adına büyük bir utançtır. Fakat bu örnek, Darwinist sahtekarlıkların önünü kesmemiş, Darwinist aldatmacalara bilinçli şekilde devam edilmiştir.  

(http://www.evrimacmazi.com)
 


 

Kurt Ringa Balığı
 




Fosil Bilgisi

Yaş: 95 milyon yıllık

Dönem: Kretase

Bulunduğu yer: Hakel, Lübnan







 



 




Fosiller evrimin iddialarını yerle bir ettiği içindir ki, çoğunlukla evrimciler tarafından göz ardı edilmekte ya da üzerlerinde çeşitli oynamalar yapılarak evrimci propagandaya alet edilmeye çalışılmaktadır. Ancak son dönemlerde Yaratılış'ın delili olan yüzlerce fosilin sergilerle, kitaplarla, internet siteleriyle ortaya çıkarılması, evrimcilerin içinde bulunduğu açmazı tüm açıklığıyla gözler önüne sermiştir. Fosilleri ve yaşayan örneklerini yanyana gören insanlar, ek bir açıklamaya bile gerek kalmadan, evrimin yalan olduğunu hemen anlamaktadır. Evrimcileri paniğe sürükleyen sebep de budur. Evrimciler, bu defa geri dönüşü mümkün olmayan şekilde, teorilerinin dünya çapında çöktüğünü görmekte ve acı içinde bu çöküşü seyretmektedirler. Evrim teorisinin çöküşünün delillerinden biri de resimdeki 95 milyon yıllık kurt ringası fosilidir.
 
www.isikverenkmucizesi.com

 





 

Masaüstü Görünümü