Harun Yahya

Türk İslam Birliği kurulmuş olsa Kırgızistan'daki acıların hiçbiri yaşanmaz


Nisan ayındaki ayaklanmayla iktidarın devrilmesinin ardından iki ay sonra Kırgızistan'da yeniden çatışmalar başladı. Hayatını kaybeden kardeşlerimize Allah'tan rahmet diliyor, yaralı kardeşlerimizin bir an önce şifaya kavuşması için dua ediyoruz. Özbekistan'a sığınan on binlerce mültecinin ise en kısa zamanda, en rahat koşullara kavuşmalarını temenni ediyoruz. Çatışmaların bir an önce son bulması ve Kırgızistan'ın istikrara kavuşması için, başta Türkiye olmak üzere tüm ülkelerin -uluslararası hukuka uygun şekilde- gerekli müdahelede bulunmasını, bölgenin ihtiyacı olan insani yardımın ivedilikle ulaştırılmasını istiyoruz.

Alınan resmi bilgilere göre yaklaşık 170 kişinin hayatını kaybettiği, binlerce yaralının olduğu, on binlerce insanın evlerini terk etmek zorunda bırakıldığı bu vahim gelişme, Türk İslam Birliği'nin kurulmasının ne kadar acil olduğunu bir kez daha ortaya koymaktadır.

Sovyetler Birliği'nin yıkılmasından bu yana etnik gruplar arasında çıkan çatışmaların en şiddetlilerinden biri olan bu olayların, yüzleri maskeli kişilerin her iki tarafa da ateş etmeleri sonucunda başladığı ifade ediliyor. Özbeklerin yoğun olarak yaşadığı Oş ve Celalabad şehirlerinde, aralarında yabancı kiralık keskin nişancıların da bulunduğu silahlı kimselerin siviller üzerine ateş açtığı, Özbeklerin evlerinin ve işyerlerinin ateşe verildiği, birçok yerin yağmalandığı, hayatını kaybedenlerin sayısının açıklanan resmi rakamlardan çok daha fazla olduğu bölgeden gelen bilgiler arasında. Hayatını kaybedenler ve yaralananların yanı sıra, evlerini terk ederek Özbekistan'a sığınan on binlerce insan oldukça zor ve ağır koşullar altında yaşamlarını devam ettirmeye çalışıyorlar.

 

Bir manevi lider olmadan Türk birliği yeterli değildir. Kırgızistan'daki karışıklığın ana sebebi budur.

Adnan Oktar'ın 13 Haziran 2010 tarihli Kanal Avrupa röportajından
 


 

Kırgızistan'da yaşanan bu acımasız çatışmanın altında yatan sebepler hakkında pek çok farklı yorum yapılmaktadır. Herkes farklı bir açıklama yapmakta, farklı bir açıdan konuyu değerlendirmektedir. Her ne sebeple başlamış olursa olsun, kardeşin kardeşi kırıp geçirdiği bu akıl dışı olayın tam anlamıyla son bulması ve çok çeşitli etnik kökene sahip topluluğun yaşadığı bu coğrafyada benzer çatışmaların bir daha asla olmaması için tek çözüm tüm Türk İslam dünyasını şemsiyesi altına alan güçlü bir birliğin tesis edilmesidir. Türk İslam Birliği'nin manevi liderliğinin olduğu bir ortamda hiç kimsenin bir diğeriyle çatışmaya kalkışmayacağı çok açıktır. Türk İslam Birliği kurulduğunda tüm anlaşmazlıklar barışcıl yöntemlerle çözüme kavuşacak, alınan kararların adilliğinden her toplum razı olacak, birinin diğerine öfke ve kinle yaklaşması mümkün olmayacak, herkesin hakkının en iyi şekilde korunduğu, bu geniş coğrafyanın her metrekaresinde güvenin ve huzurun hakim olduğu bir düzen inşa edilecektir.

Adriyatik'den Çin'e, Çad'dan Endonezya'ya kadar uzanan geniş Türk İslam coğrafyası içinde dili, etnik kökeni, kültürü birbirinden farklı çok sayıda toplum bulunmaktadır. Ancak bu toplumların hepsi bir olan Allah'a iman etmekte, Peygamberimiz (sav)'in yoluna tabi olmakta, aynı kıbleye yönelip namaz kılmakta, aynı Kitap'a uymaktadır. Allah'ın Kuran'da bildirdiği hükme göre hepsi kardeştir. Dolayısıyla aralarındaki ilişkinin de iki kardeş arasındaki gibi sıcak ve candan olması gerekir. İşte Türk İslam Birliği, Kuran'ın bu hükmünün tam olarak uygulanmasına vesile olacak, tüm Müslümanların kardeşler olarak birbirini sevmesini, birbirini koruyup kollamasını, birbirine destek olmasını sağlayacaktır. Türk İslam Birliği tesis edildiğinde, Kırgızistan'daki gibi etnik çatışmaların değil yaşanması, böyle bir vahşetin düşüncesi bile söz konusu olmayacaktır.


Türk İslam Birliği kurulduğunda bir tek Müslüman'a  bile zarar gelmeyecektir

Adnan Oktar’ın 20 Şubat 2010 tarihli Gaziantep Olay TV röportajından

 


 

Türk İslam Birliği'nin tesis edilmediği, Türk İslam aleminin manevi bir lider etrafında kardeşler olarak birleşmediği sürece ise, hem kendi içindeki çatışmalar ve anlaşmazlıklar, hem de dışarıdan Müslümanlara yönelik yapılan saldırılar son bulmayacaktır. Bu nedenle, eğer Müslüman kardeşlerimiz Kırgızistan'da kardeşin kardeşi katletmesini istemiyor, Doğu Türkistan'da mazlum Uygurlu kardeşlerimizin zulme uğramasına göz yummak istemiyor, Irak'ta, Afganistan'da, Filistin'de akan kanların durmasını, İslam aleminin çok gelişmiş ve ileri bir medeniyetine sahip olmasını istiyorsa Türk İslam Birliği'nin bir an önce kurulması için vargüçleriyle gayret etmelidirler. Kurşunla kaynatılmış binalar gibi birbirine bağlanıp birlik olan Müslüman alemi, tüm dünyanın huzuruna ve rahatlığına vesile olacaktır.

Hiç kimse, "benim yaptığımdan ne olur ki?" gibi yanlış bir düşünce içinde olmamalı, bulunduğu her ortamda Türk İslam Birliği'nin kurulmasının önemini gündeme getirmeli, bu konudaki samimi isteğini ifade etmelidir. Yaşanan "zulme dur" demenin en akılcı, en vicdani ve Kuran ahlakına en uygun olan yolu Türk İslam Birliği'nin tesis edilmesidir. Allah birçok olayla bu mübarek birliğin kurulmasının önemini gösterirken,  böyle bir konu yokmuş gibi davranmak hiçbir Müslümana yakışmaz. Böyle bir tutum içinde olanlar mazlumun hakkını korumak varken, zulme ortak olmuş olurlar ki, böyle bir tutumun hesabını Allah'a karşı vermeleri mümkün değildir.
 

Masaüstü Görünümü