Harun Yahya

Peygamber Efendimiz (sav) münafıkların özelliklerini tüm detaylarıyla tarif etmiştir


Zirr İbnu Hubeyş ravi etmiştir: “Hz. Ali (ra)`nin şöyle söylediğini işittim. "Taneyi açan, canlıları yaratan Zat-ı Zülcelal`e yeminle söylüyorum: Ümmi peygamberim (sav), bana şu hususu garantiledi: "Beni mü`min olan sevecek, münafık olan da bana buğzedecektir." (Kütüb-i Sitte, hadis no: 4408)

Ebu Hureyre’den ravi edildiğine göre Peygamber Efendimiz (sav) buyurdu ki: Münâfık’ın alâmetleri üçtür. Söz söylerken yalan söyler. Va’d ettiği vakit sözünde durmaz. Kendisine bir şey emanet edildiği zaman hıyânet eder. (Sahih-i Buhari, hadis no: 31)

Münafıklar Kur'anı öğrenirler, ilim ehliyle mücadele ederler. (Taberani)

Namaz aşikâre oldu, kabul ettiler [öyle göründüler] Zekat gizli oldu vermediler. [Bezzar]

“Ümmetim hakkında en çok korktuğum, güzel konuşmasını bilen ve kalbi câhil olan her münâfıktır” (Râmûz el-Ehâdis, no: 1535)

“Mü’min, günahını üzerine düşüverecek bir dağ gibi görür ve günahtan böylece korkar. Münâfık ise, günahını burnunun üzerine konup uçan bir sinek gibi görür” (Sahih-i Buhârî, Deavat 4)
 

Kuran'da ve hadislerde münafık karakteri 

Adnan Oktar'ın 25 Aralık 2009 tarihli Tempo TV röportajından







Ebû Hüreyre ravi etmiştir: Gelen rivâyete göre, Peygamber Efendimiz (sav) şöyle buyurmuştur: İnsanların şerlisi de iki yüzlü olan şu (münâfık) kimselerdir ki, (iki sınıf halk arasında) onlara bir yüzle gelirler, bunlara da başka bir yüzle gelirler. (Sahih-i Buhari, hadis no: 1421)

Müminin hastalığı günahlarına kefaret olur. İyileşince bundan ibret alır. Münafık ise, bağlanıp sonra salıverilen deveye benzer. Deve, niçin bağlandığını ve niçin salındığını bilmediği gibi, münafık da, hasta olup iyileşince, bundan ibret almaz. (Ebu Davud)

 “Münafıkların kendilerini ele veren alametleri vardır: Selamları lanettir, yemekleri gasp ve yağmadır, Ganimetleri hile ile kazançtır, Mescitlere aralıklı yaklaşırlar. Camide kılınan namazın sonuna ancak yetişebilirler, Kibirlidirler. Ne sevilirler ne de severler. Gece odun gibi sessiz, gündüz gürültücüdürler.” (İmam Ahmed ve Bezzar/Cem’ul Fevaid, H No: 8110)

Berâ` b. Âzib ravi etmiştir: Rivâyete göre, Nebî salla`llahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu, demiştir: Ensâr (fazîletli insanlardır). Onları ancak mü`min olan sever, hiç şüphesiz onlara münâfık olan da buğuz ve adâvet eder. Kim ki Ensâr`ı sever, Allah da onu sever; her kim de Ensâr`a buğuz ve adâvet eder, Allah da ona adâvet eder. (Sahih-I Buhari, hadis no: 1521)



Münafıkların eleştirilmesi ve tanıtılmaları çok önemlidir. Çünkü İslam aleminde münafıklık tehlikesi çok büyüktür.

Adnan Oktar’ın 9 Temmuz 2010 tarihli Kocaeli TV röportajından
 





Ebu Saîd Hudrî'nin (ra) bildirdiğine göre:

Allah Resulü (as) zamanında münafıklardan bir takım kimseler, Peygamber gazaya çıktığı vakit arkaya kalırlardı ve Allah Resulü'nün arkasında kalıp (evlerinde) oturduklarına sevinirlerdi. Peygamber geldiği zaman da ona bir takım özürler beyan edip yemin ederler ve yapmadıkları bir şeyle övülmelerini arzu ederlerdi. Bunun üzerine şu ayet nazil oldu: Yaptıklarına sevinen, yapmadıkları ile de övülmelerini isteyenler. Evet, bunları sakın azabtan kurtulacak zannetme! (Sahih-i Müslim, hadis numarası: 4981)

İbnu Amr İbni'l-As, Resulullah (aleyhissalatu vesselam) buyurdular ki: "Dört haslet vardır; kimde bu hasletler bulunursa o kimse halis münafıktır. Kimde de bunlardan biri bulunursa, onu bırakıncaya kadar kendinde nifaktan bir haslet var demektir: Emanet edilince hıyanet eder, konuşunca yalan söyler, söz verince sözünde durmaz, husumet edince haddi aşar."(Buhari, İman 24, Mezalim 17, Cizye 17; Müslim, İman 106, (58); Ebu Davud, Sünnet 16, (4688); Tirmizi)

“Ümmetimdeki münâfıkların çoğunu okuyanlar teşkil eder” (Râmûz el-Ehâdis, no: 1104)
 

Masaüstü Görünümü