Harun Yahya

Şiddetin diğer bir yüzü: Sapkın tarikatlar

ŞİDDETİN BİR DİĞER YÜZÜ: SAPKIN TARİKATLAR
 
Amerika olmak üzere dünyanın birçok ülkesinde sapkın dünya görüşlerine sahip, batıl tarikatlar bulunmakta ve bu gruplar çeşitli terör eylemlerinde bulunmaktadırlar. Bu mistik gruplar, kamu düzenini bozan, üyelerini şiddete teşvik eden, hatta cinayet ve intiharlara sürükleyen oluşumlardır. Bunlar arasında en ünlüleri ise; toplu olarak kendilerini yakan David Koresh ve takipçileri; hep birlikte intihar eden 'Heaven's Gate' tarikatı ve Japonya metrosuna sarin gazı koyarak yüzlerce insanın zarar görmesine neden olan 'Aum Shinrikyo' tarikatıdır.
 
Ancak bunların dışında da özellikle Amerika'da hemen her gün henüz adı duyulmamış bu tarz grupların saldırılarına ve bireysel intiharlarına rastlanmaktadır. Toplu olarak intihar edenlerden bugüne kadar sayıca en fazla olanı ise, 'The People's Temple' tarikatıdır.
 
Jim Jones liderliğinde 1970'li yılların sonunda kurulan bu tarikat, toplumdan izole edilmiş olarak ormanlık bir bölgede yaşıyordu. 1978 yılında kongre üyesi Leo Ryan çevreden gelen yoğun şikayetler üzerine Jonestown adını alan bölgeye bir araştırma ziyaretinde bulundu. Ryan Jonestown'dan ayrılırken tarikattan ayrılmak isteyen 18 kişi de ona eşlik etmek isteyince, şiddet olayları baş gösterdi. Tarikat üyeleri, tarikattan ayrılmak isteyenlerin üzerine ateş açtılar. Kongre üyesi Leo Ryan, üç gazeteci, ayrılmak isteyen bir tarikat üyesi öldü. 11 kişi de ağır yaralandı. Olaydan birkaç saat sonra liderleri, tarikat üyelerine potasyum siyanür içerek intihar etmelerini emretti. Zehir önce bebeklere ebeveynleri tarafından enjekte edildi. Daha sonra çocukların da dahil olduğu 900'den fazla kişi kendisini zehirledi. (1)
 
90'lı yıllara gelindiğinde ise toplu ölümleriyle en çok dikkati çeken grup, David Koresh tarikatı oldu. 28 Şubat 1993'de güvenlik birimleri inceleme yapmak için tarikatın Texas dışında bulunan çiftliğine girmek isteyince, tarikat üyeleri güvenlik görevlilerini kurşun yağmuruna tuttu. Bunun üzerine 51 gün süren kuşatma başladı. Kuşatmanın 51. gününde güvenlik görevlilerinden bir kişi çiftliğe girmeye çalışınca, bir anda çiftlikten dumanlar yükselmeye başladı. Güvenlik görevlileri David Koresh'in çiftliği ateşe verdiğini ve çiftliğin çeşitli noktalarına kurulmuş olan bubi tuzaklarının çiftliği bir anda ateş topuna çevirdiğini açıkladılar. Yaklaşık 90 kişi bu sırada yanarak öldü.
 
1997 yılında San Diego'nun kuzeyinde, ayaklarında spor ayakkabılar, üzerlerinde siyah tişörtleri ile toplu olarak intihar etmiş olarak bulunan yaklaşık 40 kişi sapkın tarikatlar konusunu bir kez daha dünya gündemine getirdi. Yaşları 26 ile 72 arasında değişen 40 kişi, o dönemde dünyanın yakınından geçmekte olan Hale-Bopp kuyruklu yıldızının kendilerini evrimin bir üst safhasına taşıyacağı inancı ile intihar etmişlerdi.
 
Bunlar, pek çok kişinin kendinden son derece uzak gördüğü örnekler olabilir. Ayrıca burada sadece bir iki örneğin ele alınmış olması da hiç kimseyi aldatmamalıdır. Dünyanın birçok ülkesinde, pek çok sapkın tarikat ve örgüt, gençleri etkisi altına almaktadır. Ne var ki bazı insanların kendilerini bu akımlardan uzak görüyor olması, bunların topluma ve bireylere verdiği zararı önleyememektedir.
 
Japon Tarikatın Metro Saldırısı
 
Söz konusu sapkın tarikatların tek tehlikeli yönü, tarikata üye olan kişilerin canına ve malına zarar vermeleri değildir. Bu tip tarikatlar sapkın düşünceleri ve yaşam tarzları ile kamu düzenini de bozmaktadırlar. Kimi zaman ise doğrudan sivil halkı hedef alan saldırılar da düzenlemektedirler. Yakın geçmişte yaşanan bu saldırılardan birisi Japon tarikatı 'Aum Shinrikyo'nun, Japon metrosuna sarin gazı atmasıdır. Bu saldırı neticesinde 5.500 kişi yaralanmış, 12 kişi de hayatını kaybetmiştir. Tarikat bu saldırının dışında 1994 yılında, Tokyo yakınlarındaki Matsumoto'da gerçekleştirilen ve 7 kişinin ölümü 144 kişinin yaralanması ile sonuçlanan benzer bir gaz saldırısından da sorumlu tutulmuştur. Bununla birlikte tarikatın suç dosyaları arasında cinayet ve adam kaçırma da yer almaktadır.
 
Tarikat lideri Asahara'nın öğretilerine göre, bir insan ancak cinayet işleyerek ruhunu temizleyebilir. Dünya hakimiyetinin sağlanması ise ancak talebelerine öğrettiği şiddetin uygulanması ile mümkündür. Normal insanların soğukkanlılıkla işlenen cinayetler olarak gördüğü olaylar, tarikat üyelerine göre bir tür güzel ahlak özelliğidir.
 
1994 yılında başlayan saldırıların ilk hedefi, tarikat aleyhinde dava başlatan ve adalet bakanlığı lojmanlarında kalan hakimlerdi. Bu ilk sarin gazı saldırısı 7 kişinin ölümüne 144 kişinin yaralanmasına neden oldu. Bu arada Asahara'nın emriyle tarikat 70 ton kapasiteli bir sarin gazı üretim merkezi inşa etmeye başladı. Bunun yanı sıra Asahara 1.000 adet otomatik silah ve bir milyon kurşun yapılmasını da emretmişti. Tarikat tarafından kiralanan Rus bilim adamlarının yardımıyla uranyumun kullanılabileceği bir tür nükleer silah da üretilmeye çalışılıyordu. Asahara'nın ilgi alanı içerisinde adam kaçırma ve başta avukatlar ve savcılar olmak üzere tarikat aleyhinde olanların katledilmesi de vardı.
Metroya düzenlenen saldırı ise çok daha geniş çapta bir yankı uyandırdı. Sabah işlerine gitmek üzere metroda bulunan binlerce masum ve suçsuz insan bu saldırıdan zarar gördü. 12 kişinin öldüğü, 5000'den fazla kişinin de hastanede tedavi gördüğü bu saldırı, söz konusu grupların sivil halk için nasıl tehlikeli bir hal aldığını göstermesi açısından oldukça çarpıcıydı.
 
Din ahlakının dışında, garip ve sapkın inanışlar geliştiren gruplar içerisinde, yukarıdaki örneklerde de görüldüğü gibi, her türlü ahlaksızlık normal karşılanmaktadır. Aralarında uyuşturucu kullanımından hırsızlığa, adam kaçırmadan işkenceye kadar her türlü anormalliğin hakim olduğu bu örgütlerin üyeleri, en son aşamada ise kendi hayatlarına son vermektedirler.
 
Şunu unutmamak gerekir ki, Allah'a iman etmeyen, güzel ahlakı tanımayan ve Allah'tan korkup sakınmayan insanların bu tip vahşet gösterilerinde bulunmaları şaşırtıcı değildir. Çünkü bu kişiler yaptıklarından dolayı hesap vereceklerine, yaptıkları herşeyin karşılığını ahirette alacaklarına inanmazlar. Ya da ölüm sonrası hayat konusunda tamamen çarpık, hayali ve kendi menfaatlerine uygun bir senaryoya inanırlar. Oysa tek doğru yol, Allah'ın kullarına gösterdiği hidayet yoludur. Allah'ın dinini bilen ve yaşayan insan itidallidir, dengelidir. Üstelik Allah Kuran'da insanlara düşünmelerini ve akletmelerini emretmiştir. Dolayısıyla iman edenlerin vicdanlarına başvurmadan, akıllarını kullanmadan bir düşüncenin peşine takılıp gitmeleri mümkün değildir. Müminler yaşamlarının her anında vicdanlarına göre hareket eder, akılcı davranırlar. Bu da onları her türlü ahlaksızlıktan ve sapkınlıktan korur. İman edenler Allah'ın insanlara bildirdiği dosdoğru yol üzerinde olanlardır. Bu grup ve tarikatların ise doğru yoldan sapmış oldukları açıkça ortadadır.
 
Kuşkusuz burada örneklerine yer verdiğimiz şiddet ve terör eylemleri, dünya çapında yaşanan terörün sınırlı örnekleridir. Yıllardır pek çok ülkede çeşitli ideolojik gerekçelerle pek çok terör örgütü, topluma korku ve dehşet saçmakta, masum insanları katletmektedir. Bunlar arasında İngiltere için yıllardır önemli bir sorun halini almış olan IRA, İspanya'nın Bask bölgesinde faaliyet gösteren ETA, yıllarca yurt dışında görev yapan diplomatlarımızı hedef alan ASALA, ülkemizin binlerce vatan evladını şehit vermesine neden olan PKK gibi örgütleri saymak mümkündür. Her biri farklı ideolojik yapılara sahip olmakla birlikte burada adını saydığımız veya saymadığımız tüm terörist gruplar ve şiddet yanlısı insanlar, farkında olarak veya olmayarak, aslında ortak bir noktada birleşmişlerdir. Bu ortak nokta dinsizliktir. Hangi ideolojiye, hangi dünya görüşüne sahip olursa olsun, bir insanı anarşi ve şiddete iten asıl neden, kendisini bunları yapmaktan alıkoyan bir vicdana ve inanca sahip olmamasıdır.
 

KAYNAKÇA:
1. http://www.mayhem.net/Crime/cults.html

Masaüstü Görünümü