Harun Yahya

Ramazan 2011, 11. Gün



 





Allah'ın göklerde ve yerde olanların tümünü gerçekten bilmekte olduğunu görmüyor musun? (Kendi aralarında gizli toplantılar düzenleyip) Fısıldaşmakta olan üç kişiden dördüncüleri mutlaka O'dur; beşin altıncısı da mutlaka O'dur. Bundan az veya çok olsun, her nerede olsalar mutlaka O, kendileriyle beraberdir. Sonra yaptıklarını kıyamet günü kendilerine haber verecektir. Şüphesiz Allah, herşeyi bilendir.  (Mücadele Suresi, 7)
 



"Allahu Teala herkesin dilinin yanındadır. Yani söylenen her sözü bilir. O halde herkes konuştuğu sözde Allah'tan korksun." (Hatib)







 

 
 

"Size vermekte olduğu nimetlerinden ötürü Allah'ı sevin, beni de Allah beni sevdiği için seviniz."1

Peygamberimiz (sav), Allah'ın "… Ve O'nu tekbir edebildikçe tekbir et" (İsra Suresi, 111) ayetiyle bildirdiği emrine uygun olarak bir konuyu anlatırken, müminlere öğüt verirken, insanlara seslenirken veya dua ederken, hep Rabbimizi en yüce ve en güzel isimleri ile anar, O'nun gücünü, üstünlüğünü ve büyüklüğünü zikrederdi. Allah, Peygamberimiz (sav)'e, insanlara nasıl hitap etmesi gerektiğini şöyle bildirmiştir:

De ki: "Ey mülkün sahibi Allah'ım, dilediğine mülkü verirsin ve dilediğinden mülkü çekip-alırsın, dilediğini aziz kılar, dilediğini alçaltırsın; hayır Senin elindedir. Gerçekten Sen, herşeye güç yetirensin. Geceyi gündüze bağlayıp-katarsın, gündüzü de geceye bağlayıp-katarsın; diriyi ölüden çıkarırsın, ölüyü de diriden çıkarırsın. Sen, dilediğine hesapsız rızık verirsin." (Al-i İmran Suresi, 26-27)

De ki: "Ey insanlar, ben Allah'ın sizin hepinize gönderdiği bir elçisi (peygamberi)yim. Ki göklerin ve yerin mülkü yalnız O'nundur. O'ndan başka ilah yoktur, O diriltir ve öldürür. Öyleyse Allah'a ve ümmi peygamber olan elçisine iman edin. O da Allah'a ve O'nun sözlerine inanmaktadır. Ona iman edin ki hidayete ermiş olursunuz. (Araf Suresi, 158)

De ki: O Allah, birdir. Allah, Samed'dir (herşey O'na muhtaçtır, daimdir, hiçbir şeye ihtiyacı olmayandır). O, doğurmamıştır ve doğurulmamıştır. Ve hiçbir şey O'nun dengi değildir. (İhlas Suresi, 1-4)



 

Peygamberimiz (sav), bir Müslümana öğüt verirken de ona önce Allah'ın yüceliğini hatırlatmış ve şöyle demiştir:

"Allah'tan başka ilah yoktur, o tektir, şeriksizdir. Arz ve semanın mülkü O'na aittir. Bütün hamdler O'nadır, O herşeye kadirdir." de... Taşlanmış şeytandan Allah'a sığın."2 

Peygamber Efendimizin her halini, ahlakını ve takvasını kendisine örnek edinen, Kuran'a ve Peygamberimiz (sav)'in sünnetine uyan her müminin konuşması da, insanlara Allah'ı, O'nun gücünü ve büyüklüğünü hatırlatan, daima Allah'a çağıran, insanlara Allah'ı sevdiren ve O'ndan korkup sakınmalarına vesile olan bir üslupta olmalıdır. Müminin her konuşmasında Allah'ı unutmadığı, her zaman Rabbimize yöneldiği belli olmalıdır.

www.islaminyukselisi.com

 

------------

1-    Tirmizi; Huccetü'l İslam İmam Gazali, İhya'u  Ulum'id-din, 4. cilt, Çeviri: Dr. Sıtkı Gülle, s.594

2-    Kütüb-i Sitte, Muhtasarı Tercüme ve Şerhi, Prof. Dr. İbrahim Canan, 16. cilt, s. 311

 


 

Geri adım atmasını bilmek, hakkından feragat edebilen insan olabilmek...

Genelde insanlar arasında “dediğini yaptırabilen” bir kişi olabilmek önemlidir. Çoğu kimse, bu özelliği gösteren kişilere karşı çok daha fazla saygı duyar. Bu kimselerin, diğer insanların elde edemediği çok önemli bir üstünlüğe sahip olduklarına inanır; gösterdikleri güçlü ve baskın kişilik nedeniyle onlara karşı derin bir hayranlık beslerler.
 


 

Oysa ki bu tümüyle çok yanlış bir bakış açısıdır. Çünkü asıl üstünlük, bir kişinin sürekli olarak kendi dediğini yaptırması, her konuda kendini haklı çıkarması ve tek söz sahibi kendisini görmesi değildir. Tam tersine bu, her insanın kolaylıkla yapabileceği bir tavırdır. Nefis insanı zaten bu yönde teşvik etmekte ve desteklemektedir. İnsanın daima kendinden yana tavır alması, nefsin en hoşuna giden şeylerden biridir. Kişinin egosunu, enaniyetini, gurur ve kibrini en çok mutlu edecek davranışlardandır. Dolayısıyla bir insanın sürekli üstün gelmeyi, haklı çıkmayı ve dediğini yapmayı başarmasından dolayı sevince kapılması ve kendini başkalarından daha büyük görmesi çok yersizdir. Aynı şekilde çevresindeki insanların da, böyle bir kimseye saygı ve hayranlık duymaları çok yanlıştır.

Asıl üstünlük, bir kimsenin kendi egosunu, enaniyetini ve gururunu –Allah rızası için- yenebilmesi; kendi nefsinin isteklerindense, Allah'ın razı olacağı ahlakı uygulamayı tercih edebilmesidir. Sürekli olarak kendi dediğini yaptırmanın peşinde olmaktansa, -Allah rızası için- alçakgönüllülükle, tevazuyla hareket edip, başkalarının fikirlerine ve sözlerine de değer verebilmesidir. İşte asıl emek gerektiren ve dolayısıyla da saygı ve hayranlık duyulması gereken ahlak şekli de budur. Çünkü nefse asıl zor gelen de budur.



Vicdanını kullanan, tevazu gösteren, hakkından geçen, geride kalmayı kabul eden bir kimse, Allah'ın beğendiği ve razı olacağını bildirdiği ahlakı göstermiş olur. Dolayısıyla dünyada insanlar tarafından fark edilmese, üstün tutulmasa ve takdir edilmese dahi, hiçbir şekilde bir kayba uğramış olmaz. Tam tersine inşaAllah, Allah Katında ve ahirette Rabbimiz'in rızasını kazananlardan olması umulur, ki asıl üstünlük de zaten budur.




 

İslam alemini Hz. Mehdi (as) önderliğinde birleşmek kurtarır.


Adnan Oktar`ın 30 Haziran 2011 tarihli A9 Tv, Kahramanmaraş Aksu Tv ve Kaçkar Tv röportajından

 


 




 

Hz. Mehdi (a.s.)'nin Saçları Güzelliğiyle Dikkat Çekecektir

Ahmed b. Sinan Kirmani Dimeşki (1019): Ehl-i Sünnet’in meşhur alimlerinden olup “Ahbar-ud Duvel” adlı kitapta şöyle yazar: “

“…O (HZ. MEHDİ (A.S.)) , ORTA BOYLU, GÜZEL YÜZLÜ, GÜZEL SAÇLIDIR...”

(Ahbar-ud Duvel, s. 117 -Hicri 1382 basımı)
 


 

Abdulmelik İsami (1111): Mekke’de ikamet eden tanınmış tarihçilerdendir. O, “Sımt-ul Nucum-il Avali” diye bilinen dört ciltlik tarih kitabında şöyle yazıyor: “... O (HZ. MEHDİ (A.S.)) MU’TEDİL, GÜZEL YÜZLÜ VE GÜZEL SAÇLI, İNCE BURUNLU VE GENİŞ YÜZLÜ BİR GENÇTİR.”

(Sımt-ul Nucum-il Avali, c. 4, s. 138)

(Hz. Mehdi Aleyhisselam, Abdullah Turan,  Al-i Taha, s. 157)

Hadiste Hz. Mehdi (a.s.)'nin “güzel yüzlü ve güzel saçlı” olacağı bildirilmiştir. Ayrıca“geniş yüzlü” ifadesiyle de, diğer hadislerde“geniş alınlı” olduğu bildirilen Hz. Mehdi (a.s.)'nin başının da, Peygamber Efendimiz (sav)’in mübarek başı gibi büyükçe olduğu anlaşılmaktadır.

 


 

Hz. İsa (a.s)’ın Hz. Mehdi (a.s) ile birlikte namaz kılacak, Hz. İsa (a.s) Hz. Mehdi (a.s)’a tabi olacaktır.

... Hattâ "Hazret-i İsa Aleyhisselâm gelir. Hazret-i Mehdi'ye namazda iktida eder, tâbi' olur." diye rivayeti, bu ittifaka (birleşmeye) ve hakikat-ı Kur'aniyenin metbuiyetine (Kur'an hakikatlerine uyulmasına, tabi olunmasına) ve hâkimiyetine işaret eder. (Şualar, sf. 587)

Bediüzzaman Hazretleri’nin bu sözünde Hz. İsa (a.s)’ın Hz. Mehdi (a.s) ile birlikte namaz kılacağı anlatılmaktadır. Pek çok sahih hadiste de yer alan bu ifade, Hz. İsa (a.s) ile Hz. Mehdi (a.s)’ın beraber hareket edecekleri ve bizzat dünyevi bedenleri ile müminlerin başında bulunacaklarını göstermektedir. Bu izah da yine Hz. Mehdi (a.s) ve Hz. İsa (a.s)’ın birer şahsı manevi değil birer kişi olarak zuhur edeceklerini açıklayan bir başka delildir. Hz. İsa (a.s), yeryüzüne önceki gelişinde de namaz ibadetini yerine getirdiği gibi ikinci kez gelişinde de Allah’ın izniyle bu ibadetine devam edecektir. Kuran’da bu konu şöyle bildirilir:

“(İsa) Dedi ki: "Şüphesiz ben Allah'ın kuluyum. (Allah) Bana Kitab'ı verdi ve beni peygamber kıldı. Nerede olursam (olayım,) beni kutlu kıldı ve hayat sürdüğüm müddetçe, bana namazı ve zekatı vasiyet (emr) etti." (Meryem Suresi, 30-31)

http://www.kehfsuresiveahirzaman.com/




 

Birkaç yıl içinde. Bundan önce de, sonra da emir Allah'ındır. Ve o gün mü'minler sevineceklerdir .(Rum Suresi, 4)

Ebced: 2010
 


 

Andolsun, biz Zikir’den sonra Zebur'da da: "Şüphesiz Arz'a salih kullarım varisçi olacaktır" diye yazdık. (Enbiya Suresi, 105)

Ebced: 2051

 


 

Dilersek, onların üzerine gökten bir ayet (mucize) indiririz de, ona boyunları eğilmiş kalıverir. (Şuara Suresi, 4)

Ebced: 2022

 

www.kuranbilgisi.com



 





AB İşsizlik batağında







Ne Demişti





Ne Oldu










Çay TV, 31 Ocak 2009

Adnan Oktar: 2007'DE BAŞLADI BU KRİZ, 2014'E KADAR HEPSİNİ YUTACAK BÜTÜN SİSTEMİ YUTACAK VE ÇOK GARİBAN, ÇOK ZAVALLI HALE GELECEKLER VE DİZ ÇÖKECEKLER YANİ KURTARIN BİZİ DİYECEKLER, O HALE GELECEKLER. Ve kıtlık da gelişecek bunun sonucu olarak. …Kuran’da geçen Karun olayı şu an ahir zamanda oluşmuştur. Yani Karun’un bütün hazineleri yerin dibine batıyor şu an. Ki Karun’un hazineleri ünlüdür biliyorsunuz ve çok büyük olduğunu belirtir Kuran. Gücünün, ekonomik gücünün çok büyük olduğunu belirtir. Bunların da ekonomik gücü çok büyüktü. Ama Yusuf Suresi’nde belirtilen o kıtlık dönemine girdiler işte şu an. Ve yedi yıl sürecek bu kıtlık döneminde bayağı tabir-i caize adam olacaklar, dizleri yere gelecek. Ve İslam’ın, Kuran’ın değerini bilecekler. Türk İslam alemi bunları yine kurtaracak sonunda.



Çay TV, 18 Şubat 2009

Adnan Oktar: Ekonomik krizin nedeni de yine budur. Kendilerince çok akılcı olduklarını, çok iyi teknik detaylara sahip olduklarını iddia ediyorlardı. BAKIN TAM ANLAMIYLA BİR TUFAN BAŞLADI, EKONOMİK TUFAN BAŞLADI VE HİÇBİR ŞEKİLDE DE DURDURAMIYORLAR. Nerede bunların ekonomistleri, profesörleri, bankaları, para basma makineleri, altın depoları nerede bunların? Niye durduramıyorlar? Durduramazlar. Çünkü asıl insana yatırım yapmadılar. Altına, paraya yatırım yapmayla bu işler olmaz. Binaya yatırım yapmakla olmaz... Bunun çözümü insana yatırım yapmaktır. Egoistlikten, bencillikten insanların uzak durması, son derece samimi olması, Allah korkusu, Allah sevgisi, coşkun bir muhabbet, kardeşlik bağı, fakirlere karşı sevgi, acıma ve merhamet duygusunun gelişmesi, bunlarla çözüm olur. Yoksa egoistliğin, bencilliğin hakim olduğu bir dünyada gece gündüz darphaneler para bassa, gece gündüz ekonomistler sabaha kadar çalışsalar hiçbir netice alamazlar. Bu tufanını durduramazlar ve durduramıyorlar. DURDURAMADIKLARINI DA GÖRECEKLER...






Yeni Şafak, 2 Aralık 2010






Avrupa Birliği (AB) istatistik kurumu Eurostat’ın verilerine göre Avro Bölgesi’nde işsizlik rakamları ciddi şekilde tehdit oluşturmaya başladı.




Taraf, 2 Aralık 2010









 

Türk İslam Birliği

Türk İslam Dünyası’nın birliği, Allah’ın izni ve lütfü ile, 21.yüzyılda yeryüzüne özlenen barışı ve huzuru getirecek olan bir birlikteliktir. Sevgi, kardeşlik, şefkat, hoşgörü, dayanışma ve muhabbet temeli üstüne kurulacak birlik yaşandığı bölgeye ekonomik refahı, demokratik yaşamı, adaleti getirmeyi hedeflemektedir. Türk-İslam Birliği, manevi değerlerin yüceltilmesini, sanatın, teknolojinin, bilimin en üst seviyelerine çıkmasını sağlayacak olan bu birlikteliğin adıdır.
 


 

www.harunyahya.tv/videoDetail/Lang/1/Product/3201/TURK_ISLAM_BIRLIGI
 


 


Evrimciler Arkeolojik Bulguları Açıklayamazlar



Bundan on binlerce yıl önce de tıpkı günümüzdeki gibi, insanlar evlerinde yaşıyor, tarımla uğraşıyor, alışverişlerini yapıyor, tekstil ürünleri meydana getiriyor, yemeklerini yiyor, akraba ziyaretlerine gidiyor, müzikle ilgileniyor, resim yapıyor, hastalıkları tedavi ediyor, ibadetlerini yerine getiriyor kısaca normal günlük hayatlarını yaşıyorlardı. Allah'ın gönderdiği peygamberlere uyan insanlar Bir olan Allah'a iman ediyor, bazıları ise sapkınça putlara tapıyordu. Peygamberlere uyan müminler Allah'ın emrettiği ahlakı yaşarken, birtakım insanlar da batıl uygulamalarda bulunuyor, sapkın ayinler gerçekleştiriyorlardı. Günümüzde olduğu gibi tarihin her döneminde de, hem Allah'ın varlığına iman eden insanlar vardı, hem de putperest ve müşrik insanlar.

Evrimcilerin sözde taş devri olarak nitelendirdikleri dönemde insanlar ibadetlerini yerine getiriyor, gönderilmiş elçilerin tebliğlerini dinliyor, binalar inşa ediyor, mutfaklarında yemek pişiriyor, aileleriyle sohbet ediyor, komşu ziyaretlerine gidiyor, terzilere kıyafetler diktiriyor, doktorlara tedavi oluyor, müzikle ilgileniyor, resimle uğraşıyor, heykel yapıyor kısaca normal bir yaşam sürüyorlardı. Arkeolojik bulguların da gösterdiği gibi teknolojide ve bilgi birikiminde tarih boyunca değişiklikler olmuş, ama insan hep insanca yaşamıştır. (http://www.evrimteorisikuranlacelisir.com)

12 BİN YILLIK BONCUKLAR

Yaklaşık MÖ 10 bin yılına ait olan bu taşlar, arkeologların bulgularına göre bir tür boncuk olarak kullanılmaktaydı. Taşlardaki muntazam delikler dikkat çekicidir. Bu delikler, taşa taşla vurularak açılamaz. Böyle sert taşlarda bu derece düzgün delikler açabilmek için çelik veya demirden yapılmış aletler kullanılmış olmalıdır.
 


 

12 BİN YILLIK DÜĞME

MÖ 10 binli yıllarda kullanılmış olan kemikten yapılmış bu düğmeler, dönemin insanlarının kıyafet kültürlerinin olduğunu göstermektedir. Düğmeyi kullanan bir toplumun dikişi, kumaşı, dokumacılığı da bilmesi gerekir.


 


 

Yağmur Damlasındaki Ölçülü Hız

Her yağmur damlası yeryüzüne rahatsızlık vermeyecek bir hızda iner. Oysa yağmur damlası büyüklüğünde ve ağırlığında herhangi bir cisim, 1200 metreden bırakıldığında giderek hızlanır ve yere yaklaşık saatte 558 km. hızla düşer.

Ancak yağmur damlasının yeryüzüne iniş sürati saatte 8 ile 10 km. arasındadır. Yağmur damlalarını inceleyen araştırmacılar, bu damlaların atmosferin sürtünme etkisini artıran ve yere düşüşünü yavaşlatan bir şekle sahip olduğunu bulmuşlardır.

Eğer yağmur damlaları saatte 558 km. hızla gökten yağmış olsaydı, çarptığı herşeyi yıkacak ve Dünya üzerinde canlıların yaşaması imkansız hale gelecekti.

Bütün bunlar tabiatın ve canlıların tesadüfler sonucunda oluşmadığını, Allah tarafından kusursuzca yaratılmış olduğunu gösteren önemli delillerdendir. Bir ayette Allah şöyle buyurmaktadır:

O'dur ki, onlar umutlarını kestikten sonra yağmuru indirir ve rahmetini serip-yayar. O, Veli'dir, Hamid'dir. (Şura Suresi, 28)
 


 

Masaüstü Görünümü