Harun Yahya

RAMAZAN 2006 - 11. Gün






Mübarek Ramazan'ın 11. günü...  



 

 


 









 
Bir Ayet

... O, gizli tuttuklarını da, açığa vurduklarını da bilir. Çünkü O, sinelerin özünde saklı duranı bilendir.

(Hud Suresi, 5)










 


 
 
 


 









 
Bir Hadis

“Allah Teala Hazretleri, bana mütevazi olmanızı emretti. Öyle ki, hiç kimse hiç kimseye karşı böbürlenmesin, hiç kimse hiç kimseye karşı tecavüzde bulunmasın. ”

(Hz. Muhammed (sav))











 


 
İslam Ahlakı :
 


 

ALLAH'A İBADET ETMEKTE KARARLILIK GÖSTERMEK
Kararlılık, herhangi bir amaca ulaşmak için, hiçbir engel ve zorluk tanımadan, azimli bir şekilde çaba harcayıp, yapılması gerekenleri tam olarak yerine getirmektir. Bu anlamda kararlılık, müminlerin hayatları boyunca ihtiyaç duydukları ve kendilerine Allah'ın rızasını kazandıran çok önemli bir ahlak özelliğidir. Yüce Allah, aşağıdaki ayet ile müminleri, ibadet etmede kararlı davranmaları konusunda uyarmıştır:
Göklerin, yerin ve her ikisi arasındakilerin Rabbidir; şu halde O'na ibadet et ve O'na ibadette kararlı ol. Hiç O'nun adaşı olan birini biliyor musun? (Meryem Suresi, 65)
Bir başka ayette ise iman edenlerin, hiçbir koşul altında kararlılıklarından vazgeçmedikleri şu şekilde haber verilmiştir:
(Öyle) Adamlar ki, ne ticaret, ne alış-veriş onları Allah'ı zikretmekten, dosdoğru namazı kılmaktan ve zekatı vermekten 'tutkuya kaptırıp alıkoymaz'; onlar, kalplerin ve gözlerin inkılaba uğrayacağı (dehşetten allak bullak olacağı) günden korkarlar. (Nur Suresi, 37)
Müminler hayatları boyunca güzel bir ahlak gösterebilmek için, nefislerindeki kötü yola sapmaktan sakınırlar. Örneğin mümin öfkelenilecek bir durumla karşılaştığında kararlı bir şekilde öfkesini yener ve bağışlayıcı bir tavır gösterir. Kibirli bir kimseyle karşılaştığında, ona kibirli bir şekilde karşılık vermez; kararlılık gösterir ve tevazusunu korur. Rabbimiz Kuran'da, "...Nefisler ise 'kıskançlığa ve bencil tutkulara' hazır (elverişli) kılınmıştır..." (Nisa Suresi, 128) şeklinde buyurmuş, müminlerin nefislerinin bencil tutkularına karşı dikkatli olmalarını ve güzel ahlakta kararlılık göstermelerini emretmiştir. Allah'ın bildirdiği ahlakı yaşayan insan, cömert, paylaşmayı seven ve kendinden çok diğer insanları düşünen biri haline gelir. Her koşulda kararlılığını korur ve çevresindeki insanlara her zaman için 'sözün en güzelini' söyler.
Allah'ın Kuran'da, "Onlara bir musibet isabet ettiğinde, derler ki: "Biz Allah'a ait (kullar)ız ve şüphesiz O'na dönücüleriz." (Bakara Suresi, 156) ayetiyle bildirdiği gibi, Allah'a olan bağlılıklarını ve teslimiyetlerini hiçbir zaman için kaybetmezler. Müminlerin bu şekilde hareket etmeleri onlara güçlü bir kişilik kazandırdığı gibi, onları imani açıdan da olgunlaştırır. Allah Kuran'da iman edenlerin bu üstün ahlakını ve Allah'a olan sadakat ve teslimiyetlerini şöyle övmektedir:
İyilik yaparak kendini Allah'a teslim eden ve hanif (tevhidi) olan İbrahim'in dinine uyandan daha güzel din'li kimdir? Allah, İbrahim'i dost edinmiştir. (Nisa Suresi, 125)



 


 
Darwinizm'in Sahtekarlıkları:
 


 

SANAYİ KELEBEKLERİ HİKAYESİ
Evrim teorisini savunan hemen her biyoloji kitabında, "sanayi devrimi kelebekleri" hikayesi sözde evrimin en büyük delillerinden biri olarak sunulur.
Hikaye, evrimci İngiliz biyolog Bernard Kettlewell tarafından 1950'li yıllarda gerçekleştirilen bir deneye dayanır ve özeti şudur:
İngiltere'de sanayi devriminin başladığı sıralarda, Manchester yöresindeki ağaçların kabukları açık renklidir. Bu nedenle bu ağaçların gövdesine konan koyu renkli güve kelebekleri, bunlarla beslenen kuşlar tarafından kolayca farkedilir ve dolayısıyla yaşama şansları çok azalır. Fakat elli yıl sonra sanayi kirliliğinin sonucunda ağaçların üzerindeki açık renkli yosun örtüsünün ölmesiyle kabukları koyulaşır. Buna bağlı olarak bu kez açık renkli güveler kuşlar tarafından daha sık olarak avlanmaya başlarlar. Bu kez de açık renkli kelebekler sayıca azalırken, koyu renkliler fark edilmedikleri için çoğalırlar. Evrimciler ise, bu olayın Darwin'in doğal seleksiyonla evrimleşme iddiasının büyük bir delili olduğunu, açık renkli kelebeklerin zamanla koyu renklilere dönüşüp evrimleştiklerini savunurlar. Oysa bu açıkça bir göz boyamadan ibarettir. Çünkü her iki renk kelebek türü de zaten baştan beri mevcuttur. Dolayısıyla birinin diğerine dönüşerek yeni bir tür ortaya çıkması gibi bir durum söz konusu değildir. Sadece, var olan kelebek türlerinin sayıları değişmiştir. Kelebekler "tür değişimi"ne yol açacak biçimde yeni bir organ ya da özellik edinmemişlerdir.
Sanayi Kelebekleri ile ilgili evrimci iddiaya verilecek genel cevap budur. Ancak konunun daha da ilginç bir yanı vardır: Olayın evrimci yorumunun yanlış olduğu gibi olayın aslında kendisi de düpedüz bir sahtekarlıktan ibarettir.
Moleküler Biyolog Jonathan Wells, 2000 yılında yayınlanan Evrimin İkonları adlı kitabında Kettlewell'in deneyinin, aslında bilimsel bir skandal niteliğinde olduğunu anlatmaktadır.
Kettlewell tarafından fotoğrafları çekilen "ağaç kabuğu üzerindeki güve kelebekleri", aslında ölü kelebeklerdi. Kettlewell bu ölü canlıları iğne ve tutkal ile ağaca tutturmuş ve öyle görüntülemişti. Gerçekte ise kelebekler ağaç gövdesine değil dalların alt kısmına kondukları için, böyle bir resim elde etme şansı pek yoktu.
Sonuçta Kettlewell'in "sanayi devrimi kelebekleri" hikayesinin düzmece bir deneye dayandırıldığı anlaşıldı. On yıllardır "evrime giriş" derslerinin en büyük malzemesi olan Sanayi Kelebekleri efsanesinin bu şekilde çökmesi, evrimciler arasında düş kırıklığı yarattı.
Bunlardan biri olan Jerry Coyne şöyle diyordu:
Gerçeği (benekli kelebekler sahtekarlığını) öğrendiğimde verdiğim tepki, 6 yaşımdayken, Noel hediyelerimi Noel Baba'nın değil de babamın getirdiğini öğrendiğimde yaşadığım ümitsizlik duygusu oldu.
Böylece "doğal seleksiyonun en ünlü örneği" de, bir bilim skandalı olarak tarihe geçmiş oldu.
www.evrimefsanesi.com
 


 


 
Ahir Zamandan İşaretler :
 


 



GÜNEŞ TUTULMASI
 
Güneş alamet olarak doğmadıkça Hz. Mehdi çıkmayacaktır. (Kitab-ül Burhan Fi Alameti-il Mehdiyy-il Ahir Zaman, s. 33)
Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed (sav)'in haber verdiği ahir zaman alametlerinden biri Güneş'te alametlerin oluşmasıdır.
Güneş'te oluşacak alamet, 20. yüzyılda yaşanan patlamanın yanısıra, geçtiğimiz yıllarda yaşanan büyük Güneş tutulmasına da işaret ediyor olabilir. 11 Ağustos 1999 tarihinde gerçekleşen Güneş tutulması 20. yüzyılın son tam Güneş tutulmasıdır. İlk kez bu kadar çok insan Güneş tutulmasını, hem de bu kadar uzun bir süre izleyebilmiş, inceleme fırsatı elde etmiştir. Bu tutulmada dikkat çeken bir nokta da Türkiye'nin de bu tam tutulmanın en iyi izlendiği ülkelerden birisi olmasıdır. Bartın'dan Silopi'ye kadar, yaklaşık olarak 12 şehir ve 100 ilçe tutulmayı gözleyebilmiştir.
Bu kadar işaretin birarada ve çok kısa bir zaman dilimi içinde ardarda gerçekleşmiş olması elbette tesadüf değildir. Bu işaretler Allah'ın inanan kullarına birer müjdesidir.
www.kiyametalametleri.com
 

 


 
Yaratılış Delilleri:
 


 

İKİ CANLI ARASINDAKİ HAYAT KÖPRÜSÜ: PLASENTA
Plasenta anneyle bebek arasındaki besin, oksijen ve diğer maddelerin alışverişini sağlayan yapıdır. Üstelik plasenta yeni hücre gruplarının yani dokuların oluşması için gerekli olan besinleri özenle seçerek, bebeğe taşır. Plasenta bu işlemin tam tersine yani bebekten anne karnına atık maddelerin taşınması işlemini de ustalıkla yerine getirir.
Acaba aynı görevi bir insanın yapması mümkün müdür? Hangi anda bebeğin neye ihtiyacı olduğunu anlaması, bu ihtiyaca göre gereken önlemleri alması, gereken maddeleri seçip gereksiz maddeleri bebekten uzaklaştırması tıp eğitimi almış bir insanın bile hiç durmaksızın gece-gündüz yapabileceği bir şey değildir. Kuşkusuz plasentanın yapısındaki mükemmellik ve şuurlu hareketler Allah'ın onu bu özelliklere sahip olarak yaratmasının bir sonucudur.
Bu şekilde beslenen bebeğin gelişimi sonucunda son derece orantılı, uyumlu bir yapı ortaya çıkar. Bu uyumlu gelişmelerin bütün vücut parçalarında aynı şekilde gerçekleşmesi şarttır. Örneğin; sadece göze ait 40 farklı parça vardır. Gözün fonksiyonlarını yerine getirebilmesi için orantılı bir büyümenin olması, parçalar arasındaki bağlantının sağlam olması, hepsinin kendi yerinde bulunması gerekir. Aksi halde göz, işlevlerini yerine getiremez. İnsanların kendi varlıklarından en ufak bir haberleri bile olmadığı aylar boyunca, Allah onların bedenlerini bu şekilde şekillendirmiş ve onları tek bir hücreden düzgün birer insan olarak yaratmıştır. Bu gerçeği düşünmek, dünya üzerindeki her insanın görevidir.
www.insanmucizesi.com
 


 


 
Peygamberimiz(sav)'in Mucizeleri:
 


 

PEYGAMBER EFENDİMİZ (SAV)'İN ÜMMİ OLUŞUNDAKİ MUCİZELER
Peygamberimiz Hz. Muhammed (sav) Tevrat ve İncil'de de geleceği bildirilen ümmi peygamberdir. Allah Peygamberimiz (sav)'e Kuran'ı vahyettiğinde kendisinin okuma yazması yoktu, yani ümmi idi. Hz. Muhammed (sav)'in bu özelliği kendisinin peygamberliğinin en önemli delillerinden biridir.
İman etmeyenler, Peygamber Efendimiz (sav)'in ümmiliğini bildikleri halde ona indirilen Kuran'ı kabul etmemişler ve hak kitabı kendisinin yazdığı iftirasını atmışlardır. Oysa iman etmeyenler, Peygamberimiz (sav)'i kendisine elçilik görevi verilmeden önce de tanımakta ve böyle bir ilme sahip olmadığını zaten çok iyi bilmekteydiler. Nitekim, Allah "Böylece sana emrimizden bir ruh vahyettik. Sen, kitap nedir, iman nedir bilmiyordun. Ancak Biz onu bir nur kıldık; onunla kullarımızdan dilediklerimizi hidayete erdiririz. Şüphesiz sen, dosdoğru olan bir yola yöneltip-iletiyorsun." (Şura Suresi, 52) ayetiyle bu gerçeği haber vermiştir.
Peygamber Efendimiz (sav) Kuran ayetlerini "Allah'tan aldığı vahiyle" insanlara bildirmiştir. Yaptığı tebliğlerde hep bu gerçeği dile getirmiş ve onlara kendisinin peygamberlikten önceki hayatına yıllarca şahitlik ettiklerini hatırlatmıştır:
De ki: "Eğer Allah dileseydi, onu size okumazdım ve onu size bildirmezdi. Ben ondan önce sizin içinizde bir ömür sürdüm. Siz yine de akıl erdirmeyecek misiniz?" (Yunus Suresi, 16)
Peygamberimiz ümmi olmasına rağmen en mükemmel şekilde dini tebliğ etmiş, Tevrat ve İncil'in de ilmine vakıf olmuştur. Yüce Allah'ın Kuran'ı vahyetmesiyle diğer kutsal kitaplardan ve geçmiş toplumların durumlarından da bilgiler vermiştir. Ancak iman etmeyenler, Peygamberimiz (sav)'in Kuran'ı kendisinin yazdığı yalanını ortaya atıyorlardı. Oysa asıl yalan söyleyenin iman etmeyenler ve müşrikler olduğu açıktır. Doğru söylemeyen bir insanın sözlerinde muhakkak bir çelişki olacaktır. Birbirini tutmayan tarihler, anlatım şekilleri elbette konuşmalarında ortaya çıkacaktır. Peygamberimiz (sav) ise yaşadığı toplumun en dürüstü, en itidallisi, en güzel konuşanı, en hikmetli söze sahip olanı, en bilgili ve en görgülü insanıdır. Aklı ve ferasetiyle her insanın hayranlığını ve güvenini kazanacak kadar üstün bir insandır.
Peygamber Efendimiz (sav) Tevrat ve İncil'i okumadığı halde bu kitaplardaki hükümleri, anlatılanları bilmekteydi. Geçmiş toplulukların tarihine de vakıftı. Elbette bu, Allah'ın vahyi dışında asla mümkün olamayacak bir durumdu. Onu tanıyanların hepsi bunu biliyorlardı. Peygamberimiz (sav) daha önce herhangi bir okulda bir eğitim görmediği halde, sahip olduğu ilim ve anlattıkları bu mübarek insanın mucizevi yönlerinden sadece bir tanesidir. Allah Ankebut Suresi'nde şöyle buyurmaktadır:
Bundan önce sen hiç kitap okuyan değildin ve onu sağ elinle de yazmıyordun. Böyle olsaydı, batılda olanlar kuşkuya kapılırlardı. (Ankebut Suresi, 48)
 




 
Yaşayan Fosiller Evrimi Yalanlıyor:
 


 

300 MİLYON YILLIK BÖCEK



Tüm canlılar Allah'ın "Ol" emri ile yoktan var edilmişlerdir. Kuşkusuz Allah, onları tarihin herhangi bir döneminde, günümüzdeki halleriyle yaratıp var etmeye kadirdir. Evrimcilerin kavrayamadıkları, görmezden gelmeye çalıştıkları gerçek budur. Ama fosil kayıtları, görmezden gelinmeyecek kadar açık bir şekilde 'Yaratılış Gerçeği'ni ilan etmektedir.
Aşağıda görülen 300 milyon yıllık hamam böceği fosili, günümüzde yaşayan hamam böcekleriyle tamamen aynı özelliklere sahiptir. Milyonlarca yıl öncesine ait bu yaşayan fosil, Darwin'in evrim teorisini kesin olarak reddeden örneklerden yalnızca biridir.





 
Bu Belgeseli Mutlaka İzleyin !
 


 

HZ. MEHDİ VE AHİR ZAMAN
İslam'a göre bu kavram, kıyamete yakın bir çağda, Kuran ahlakının tüm dünyaya egemen olacağı bir dönemi ifade eder. Peygamberimiz (sav) bu dönemi hadislerinde detaylı olarak anlatmıştır.
Ahir zamanın ilk aşamasında, dünya Allah'ı inkar eden bir takım felsefi sistemler nedeniyle dejenere olacaktır. İnsanlık yaratılış amacından uzaklaşacak, bunun sonucunda büyük bir manevi boşluk ve ahlaki bozulma yaşanacaktır. Büyük felaketlerin, savaşların ve acıların ardından insanlık tek bir sorunun cevabını arayacaktır: "Kurtuluş nerede?"
İşte tam bu umutsuzluk dönemi içinde Allah, karmaşa içindeki insanları doğru yola davet etmek için, bir şahs-ı maneviyi görevlendirecektir: "Hz. Mehdi"Hz. Mehdi kelimesi "insanları doğruya götüren" anlamına gelir. Hadislere göre Hz. Mehdi, önce İslam dünyasının içinde mücadele yürütecek ve İslam'ın aslından kopmuş olan Müslümanları gerçek imana ve ahlaka döndürecektir.
Ahir zamanın bu akışı, Peygamberimiz'in 14 asır önceki hadislerinde ve birçok İslam aliminin eserlerinde detaylı olarak anlatılmaktadır. Ve dahası, içinde yaşadığımız dönemde, ahir zamanın alametleri birbiri ardına gerçekleşmektedir....




Masaüstü Görünümü