Harun Yahya

RAMAZAN 2006 - 29. Gün






Mübarek Ramazan'ın 29. günü...  




 





 




 










 
Bir Ayet

Nice ülkeler vardır ki, (halkı) zulmediyorken Ben ona bir süre tanıdım, sonra yakalayıverdim; dönüş yalnızca banadır.
(Hac Suresi, 48)












 




 


 


 




 










 
Bir Hadis

"Kim Allah'a tevekkül ederse Allah onun sıkıntılarına kafi gelir ve onu ummadığı yerden rızıklandırır. Kim de dünyaya kapılanırsa onu dünya ile baş başa bırakır."

(Hz. Muhammed (sav))












 




 


İslam Ahlakı :


 




 



BEDEVİLER VE KİRLİ KÜLTÜRLERİ
Her dönemde olduğu gibi Peygamberimiz (sav) döneminde de din ahlakının inceliklerini kavrayamayan, yüzeysel ve kaba düşünce yapısına sahip, imanı kalplerine yerleştirememiş insanlar vardı. Bu insanlardan bir kısmı bazı Bedevilerdir.
"Bedeviler inkar ve nifak bakımından daha şiddetlidir. Allah'ın elçisine indirdiği sınırları bilmemeye de onlar daha 'yatkın ve elverişlidir'..." (Tevbe Suresi, 97) ayetiyle bildirildiği gibi Bedeviler itaatsizliğe ve sınır tanımamaya daha eğilimli idiler. Peygamberimiz (sav) gibi mübarek bir insanı bizzat görmelerine, sohbetlerine katılmalarına, O'nun tebliğini almalarına, O'nun üstün ve seçkin ahlakına, her durumda asil, kaliteli ve modern tavırlarına şahit olmalarına rağmen Bedevilerin çoğu, kendilerini geliştirememiş, kaba ve basit bir çizgide kalmışlardır. Bu basitlik onların Allah'ın şanını gereği gibi takdir edememelerinden ve dine olan yanlış bakış açılarına, itaat anlayışlarından Peygamberimiz (sav)'e karşı olan saygılarına, oturup kalkmalarına, yemek yemelerine kadar tüm tavırlarında görülüyordu.
Allah Peygamberimiz (sav)'in yakınında bulunabilen bu insanların basit tavırlarıyla ilgili olarak Kuran'da şöyle buyurmaktadır:
Ey iman edenler (rastgele) Peygamberin evlerine girmeyin, (Bir başka iş için girmişseniz ille de) yemek vaktini beklemeyin. (Ama yemeğe) çağrıldığınız zaman girin, yemeği yiyince dağılın ve (uzun) söze dalmayın. Gerçekten bu, Peygambere eziyet vermekte ve o da sizden utanmaktadır; oysa Allah, hak(kı açıklamak)tan utanmaz... (Ahzab Suresi, 53)
Bu kişiler az önce de belirttiğimiz gibi pek çok şeyi akledemiyor, ince düşünemiyorlardı. Örneğin bir kısmı Peygamberimiz (sav)'e odaların ardından sesleniyor, O'nun sohbetlerinde seslerini yükseltiyor, sözde öne geçmeye çalışıyorlardı. Allah "Şüphesiz, hücrelerin ardından sana seslenenler de, onların çoğu aklını kullanmıyor. Eğer gerçekten, yanlarına çıkıncaya kadar sabretmiş olsalardı, herhalde (bu,) kendileri için daha hayırlı olurdu..." (Hucurat Suresi, 4-5) ayetleriyle onların bu tavırlarını da uyarmıştı. Kaba bir düşünce yapısına sahip oldukları için Peygamberimiz (sav)'in üstün ahlakını, yüksek vicdanını, sabrını, hoşgörüsünü takdir edemiyor, adap ve saygıdan anlamıyorlardı. Allah'ın sevdiği ve seçtiği mübarek bir peygamberle aynı dönemde yaşamanın, onu görmenin, tanımanın ne büyük lütuf olduğunun şuurunda değillerdi.
Samimi Müslümanlar ne kadar kaliteli bir ruha sahip ve asil karakterliyseler, basitlik dinini benimsemiş insanlar da o kadar kaliteden ve asaletten uzaktırlar. Bu insanlar vicdanlarını örttükleri ve şeytanın yoluna uydukları için, Müslümanların güzel ve ince davranışları ile kendi kaba ve yüzeysel ahlaklarını kıyaslama gereği hissetmezler. Kendi akıllarını beğenir, yaptıkları tüm basitlikleri doğal karşılarlar. Oysa Asr-ı Saadet döneminde yaşamış olan basit karakterli insanların karşılarında örnek alabilecekleri Peygamber Efendimiz (sav) gibi saygın ve şerefli bir insan vardır. Allah'ın "Andolsun, sizin için, Allah'ı ve ahiret gününü umanlar ve Allah'ı çokça zikredenler için Allah'ın Resûlü'nde güzel bir örnek vardır." (Ahzab Suresi, 21) ayetinde bildirdiği gibi Peygamberimiz (sav) her konuda tüm insanlar için en güzel örnektir.





 




 


Darwinizm'in Sahtekarlıkları:


 




 




KÖRELMİŞ ORGAN PROPAGANDASININ GEÇERSİZLİĞİ
Beşinci Ayak Parmağı
Evrimcilerin yorumlarının ne kadar subjektif ve ciddiyetsiz olduğunun iyi bir örneği beşinci ayak parmağı konusunda yaptığı aşağıdaki yorumda ortaya çıkmaktadır. Maymunların ağaç dallarını kavramak ve yakalamak için tüm ayak parmaklarından yararlandıklarını, insanların ise iki ayakları üzerine dikildiği zaman dengelerini sağlamak için yalnızca büyükbaşparmaklarına ihtiyaç duyduklarını iddia ederler.
Sonra bundan hareketle de beşinci parmağın "fazla" olduğunu söylemektedirler. Oysa maymunların tümü ağaç üzerinde yaşamaz. Kaldı ki sadece maymunların değil, karada yaşayan tüm omurgalı canlıların beş parmaklı (pentadactyl) ayak yapısı vardır. Dolayısıyla beş parmak yapısının ağaç dallarını kavramakla bir ilgisi yoktur. Bu, karadaki omurgalı canlıların hepsinde bulunan bir "ortak tasarım"dır.
Plantaris Kası
Dizin ön kısmında bulunan bu kas, insanlarda aşil tendonuna bağlanır. Maymunlarda ise ayak parmaklarını kontrol eder ve maymunlar bu sayede ayaklarıyla cisimleri kavrayabilirler. Peki bundan çıkan sonuç nedir? Tek sonuç, insan ayağının bir cisim kavramak için yaratılmamış oluşudur. Bu yaratılışın evrimle ortaya çıktığını ileri sürmek içinse hiç bir kanıt yoktur. Aynı durum, evrimcilerin sözde körelmiş organlar arasında saydığı avuç içi kası için de geçerlidir.
Bu örneklerle evrimcilerin yaptığı şey, maymundan insana hayali bir anatomik geçiş varmış izlenimi vermeye çalışmak ve insana dönüşürken maymunların bazı özelliklerini kaybettikleri görünümü oluşturmaktır.
Bir örnek vermek gerekirse, maymunların vücutları tüyle kaplıdır, insanların çok az tüyü vardır. Bir evrimci bu durumu "çünkü evrimleşirken tüylerimizi kaybettik" diye açıklamaya çalışabilir; ama bu sadece bir yorum olmuş olur, bir kanıt olmaz. Aynı fark, "maymunlar o şekilde, insanlar da bu şekilde yaratılmıştır" diye de açıklanabilir. Bu iki açıklamadan hangisinin doğru olduğunu, diğer kriterlere (fosil kayıtlarındaki tabloya, iki canlı arasındaki genetik farklara, doğal seleksiyon ve mutasyon mekanizmalarının etkisine vs.) bakarak anlayabiliriz. Ve tüm bu kriterler, evrimin yanlış, yaratılışın ise doğru olduğunu göstermektedir.
Sonuç
Mübarek Ramazan Ayı boyunca evrimcilerin ileri sürdüğü sözde "körelmiş organlar"ı kısaca inceledik. Bunların ve öne sürülen diğer sözde "körelmiş organlar"ın hepsinin aslında ya bulundukları halleriyle ya da embriyolojik gelişim sırasında belirli fonksiyonlar üstlendikleri bugün belirlenmiş durumdadır. İlginç olan, evrimcilerin anatomik ve fizyolojik gerçeklere dayanmaksızın bu köhne iddiayı gündeme getirmeleridir. Evrim teorisi bilimin her dalında olduğu gibi tıp alanındaki gelişmeler karşısında da dayanaksız kalmış ve artık tamamen çökmüştür. İnsan, rastlantılarla evrimleşmiş bir varlık değildir. İnsanı da diğer tüm canlıları da Allah yaratmıştır.





 




 


Ahir Zamandan İşaretler :


 




 




ZEKATIN TERK EDİLMESİ
Peygamberimiz Hz. Muhammed (sav)'in haber verdiği ahir zaman alametlerinden biri de zekatın terk edilmesidir. Hadislerde şu şekilde bildirilmektedir:

Zekat (ödemeyi ibadet bilmeyip bir angarya ve) ceza telâkki ettikleri zaman. (Tirmizi, Fiten: 39, 2211)
O zaman zekat, ceza olarak ve harac da, ganimet olarak zorla alınacaktır. (Feraidu Fevaidi'l Fikr Fi'l İmam El Hz. Mehdi El-Muntazar; Beklenen Hz. Mehdi, 3. baskı, s. 146-147)

Fakirlerin ve ihtiyaç içinde olanların korunup kollanması din ahlakının gereklerinden biridir. Allah iman edenlere, ihtiyaç içinde olanlara sadaka vermeyi, onların ihtiyaçlarını karşılayıp gidermeyi ve onları koruyup gözetmeyi emretmiştir. Din ahlakının yaşandığı toplumlarda, bu ahlakın gereği olan sosyal yardımlaşma yaşandığı için fakirlik sorunu doğal olarak ortadan kalkar. Ahir zamanda ise insanların din ahlakından uzaklaşmalarının neticelerinden biri olarak, zekat ve sadaka vermek neredeyse tamamen ortadan kalkar.

www.kiyametalametleri.com




 




 


Yaratılış Delilleri:


 




 




CADDİSFLY LARVALARI
Mayıs böceği benzeri bir böcek olan Caddisfly'ın larvaları suyun altında yaşayan tırtıl görünümlü canlılardır. Düşmanlarından gizlenmek için kendi çevrelerinde boru şeklinde sığınaklar inşa eden larvalar, bu işi yapabilecekleri bir ipek üretme sistemine sahiptir. Kendi ürettikleri ipek ile ördükleri bu sığınakları daha sonra sopa, çakıl taşı ve suda buldukları malzemeleri kullanarak düzenlerler.
İlginç bir görünüme sahip olan yuvalarının içinde mükemmel bir şekilde kamufle olan Caddisfly larvalarını fark etmek oldukça zordur. Ayrıca larvaların yuvaları düşmanlarının içeriye giremeyeceği kadar sert ve dayanıklıdır. Bundan başka larvalar vücutlarının en arkasındaki çengelleri kullanarak bulundukları yerde sürünerek ilerleyebilir ve böylece düşmanlarından gizlenmiş olurlar.
Caddisfly larvalarının su altındaki büyümeleri sona erdiğinde koza yapmaya başlar. Bunun için ipekten yaptıkları yuvalarının her iki ucunu da kapatırlar. Bir Caddisfly larvası bu kozanın içerisindeyken de çok fazla değişiklik geçirir. Bu değişimler de tamamlandığında ipekten yapılmış yuvasını kemirerek açarak dışarı çıkar ve kıyıya ulaştığında da derisini döker. Caddisfly larvaları artık güve şeklini almıştır. Bundan sonra bir eş bulabilmek için suyu terk eder. Suyun altındaki bir canlının pek çok aşamadan geçerek farklı bir canlı haline gelmesinde görülen akıl, herşeyin hakimi olan Allah'a aittir..





 




 


Hadis Köşesi :


 




 




MÜMİNLER BİRBİRLERİNİN ÖZ KARDEŞLERİ GİBİDİRLER
Allah bir ayette iman edip salih amellerde bulunanlara Kendi Katından bir sevgi kılacağını şu şekilde bildirmiştir:
İman edenler ve salih amellerde bulunanlar ise, Rahman (olan), onlar için bir sevgi kılacaktır. (Meryem Suresi, 96)
Peygamber Efendimiz (sav) ise, sevginin önemini ve gerçek sevgiyi yaşayan müminlerin üstünlüklerini bir hadisinde şöyle belirtmiştir:

Hz. Ömer (radıyallahu anh) anlatıyor: Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki: "Allah'ın kulları arasında bir grup var ki, onlar ne peygamberlerdir ne de şehidlerdir. Üstelik kıyamet günü Allah indindeki makamlarının yüceliği sebebiyle peygamberler de, şehidler de onlara gıpta ederler." Orada bulunanlar sordu: "Ey Allah'ın Resulü! Onlar kim, bize haber ver!" "Onlar aralarında ne kan bağı ne de birbirlerine bağışladıkları bir mal olmadığı halde, Allah'ın ruhu (Kuran) adına birbirlerini sevenlerdir. Allah'a yemin ederim, onların yüzleri mutlaka nurdur. Onlar bir nur üzeredirler. Halk korkarken, onlar korkmazlar. İnsanlar üzülürken, onlar üzülmezler. (Kütüb-i Sitte, 3345)

İman edenlerin birbirlerine olan bu sevgilerinin asıl kaynağı ise Allah'a olan derin sevgileridir. Dünya hayatındaki amaçları Allah'ın rızasını, rahmetini ve cennetini kazanmak olan müminler tüm hayatlarını Allah için yaşarlar. Kuran'ın "De ki: "Şüphesiz benim namazım, ibadetlerim, dirimim ve ölümüm alemlerin Rabbi olan Allah'ındır." (Enam Suresi, 162) ayetiyle bildirildiği gibi, yaptıkları her işte, gösterdikleri her tavırda Allah'ın rızasını kazanmayı hedeflerler. Sahip oldukları herşeyi Allah'ın hoşnutluğunu kazanmaya adayan müminlerin sevgileri de yine ancak Allah içindir. Allah'ı tüm sıfatlarıyla tanıyan, O'nun gücüne ve büyüklüğüne her an şahit olan, rahmetini, sevgisini ve şefkatini tüm yaşamı boyunca hisseden bir müminin Allah sevgisi, hiçbir sevgiyle kıyaslanmayacak kadar güçlüdür. Müminlere karşı olan sevgileri de, temeli Allah sevgisine dayandığı ve Allah'ın rızasını kazanmak amaçlı olduğundan sevdikleri için aynı şekilde güçlü ve derindir. İman edenlerle yaşadıkları dostluğun, ahirette sonsuza dek süreceğini bilmeleri de bu sevgilerini güçlü ve daimi kılan bir başka nedendir.
Peygamber Efendimiz (sav) hadislerinde müminlerin birbirlerine olan sevgilerinin Allah rızası için olduğunu şöyle hatırlatmıştır:

Hz. Ebû Zerr (radıyallahu anh) anlatıyor: "Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki: "Amellerin en faziletlisi Allah için sevmek, Allah için buğzetmektir (sevmemektir)." (Kütüb-i Sitte, 10. cilt, s.140; Ebû Dâvud, Sünnet 3, 4599)
"İman bağlarının en sağlamı Allah için dostluk, Allah için düşmanlık, Allah için sevgidir." (Kütüb-i Sitte, 10. cilt, s.141)

Allah'ı çok seven, Allah'tan korkan, O'nun kendisinden hoşnut olması için samimi bir gayret gösteren müminler, dünyaya güzellik kazandıran hayırlı insanlardır. Bu üstün ahlakları dolayısıyla Allah'ın yarattıklarını da sever, onlara karşı şefkat ve merhamet duyar, onları korumak, onlara hayır ve güzellik getirmek isterler. Allah, müminlerin kalplerindeki imanlarından, Allah korkularından kaynaklanan bu güzel sevgiye ve Rabbimiz'e olan içten bağlılıklarına karşılık, onları sevginin ve sadakatin en güzel mekanı olan cennetle ödüllendireceğini müjdelemiştir.
İman edenlerin birbirlerine; Allah'ı ve müminleri sevmenin önemini hatırlatmaları önemli bir ibadettir. Her mümin cennet sevgisini dünyadayken yaşamaya çalışmalı, tek dost ve Veli olan Rabbimiz'e ve müminlere sevgi ve vefa ile bağlanmalıdır.






 


Yaşayan Fosiller Evrimi Yalanlıyor:


 




 




30 MİLYON YILLIK KERTENKELE

Yeryüzü, birbirinden farklı oldukça fazla sayıda türe sahiptir. Bu canlılar, Darwinizm'i tümüyle ortadan kaldıran birbirinden kompleks özelliklerle donatılmışlardır. Darwinistler bu gerçeğe karşı bir açıklama bulmazlarken, bu canlıların milyonlarca yıl önceki kusursuz haldeki fosilleri, onları tam anlamıyla açıklamasız bırakır. Milyonlarca yıl öncesine ait yaşayan fosiller, canlıların evrimleşmediğini, evrim teorisinin delilsiz ve tamamen geçersiz bir teori olduğunu gözler önüne sermektedir. Canlılar, tüm kompleks donanımları ve türlerine has özellikleri ile milyonlarca yıl önce de, şimdi olduğu gibi Allah'ın yarattığı birer mucizedirler.
30 milyon yıl önce yaşamış olan bu kertenkelenin günümüze ulaşan fosili kertenkelelerin de diğer bütün canlılar gibi eksiksiz olarak bir anda ortaya çıktığını yani kertenkeleyi Allah'ın yarattığını kanıtlayan bir delildir.


www.yasayanfosiller.com






 


Günün İnternet Sitesi


 




 




İNSAN MUCİZESİ . COM
www.insanmucizesi.com

Bu sitede insan vücudundaki bazı sistemlerin nasıl çalıştığı anlatılmakta ve çeşitli bömlümlerinden örnekler verilmektedir. Bilgiler detaya inilerek incelenmekte, insan bedeninin her milimetrekaresindeki ince yaratılış delillerine dikkat çekilmekte, bedenimizin derinliklerinde mucizevi işlemler gerçekleştiren hücreler, dokular, moleküller ve salgılar ele alınmaktadır.




Masaüstü Görünümü