Harun Yahya

RAMAZAN 2007 - 13. Gün















"Kim bir iyilikle gelirse, artık kendisine daha hayırlısı vardır ve onlar, o günün korkusuna karşı güvenlik içindedirler." (Neml Suresi, 89)

"Yaşlandığınız zaman rızkınızdan ümitsiz olmayın. Çünkü şüphesiz insanı kırmızı ve üzerinde hiçbir elbise olmadan annesi doğurur, sonra onu Allah rızıklandırır." HZ. MUHAMMED (S.A.V.)

















Kuran ahlakı insanın tüm yaşamını kapsar

"Din hayatın sadece bir parçasıdır" gibi sözler İslam dininin gerçek anlamda bilinmediğini gösterir. Çünkü dinin özünü ifade eden Kuran ahlakı hayatın bir kısmını değil, tümünü kapsar.

Dinin özünü teşkil eden Kuran ahlakı hayatın bir parçasını değil, tümünü ele alır. Bir insanın dini, inandığı doğrular demektir ve "dünya işleri" de kuşkusuz insanların inandığı bu doğrular üzerine kurulmalıdır.
İslam hakkında bazı ön yargılara ve eksik bilgilere sahip kimseler, din ve dünya işlerinin birbirinden ayrı tutulması gerektiğini öne sürerler. Halbuki bu tür bir inanışın hiçbir temeli yoktur. Bu, İslamı tanımamaktan kaynaklanan yanlış bir değerlendirmedir. Çünkü dinin özünü teşkil eden Kuran ahlakı hayatın bir kısmını değil, tümünü kapsar. Bunun aksini savunmak ise Kuran'ın bir kısmını kabul edip, bir kısmını kabul etmemek anlamına gelir. Bunun karşılığı da Kuran'da şöyle belirtilmektedir:
"... Yoksa siz, Kitabın bir bölümüne inanıp da bir bölümünü inkâr mı ediyorsunuz? Artık sizden böyle yapanların dünya hayatındaki cezası aşağılık olmaktan başka değildir; kıyamet gününde de azabın en şiddetli olanına uğratılacaklardır. Allah, yaptıklarınızdan gafil değildir. İşte bunlar, ahireti verip dünya hayatını satın alanlardır; bundan dolayı azabları hafifletilmez ve kendilerine yardım edilmez." (Bakara Suresi, 85-86)









Kuran'da tarif edilen din, hiçbir şüphe ve kuruntuya yer vermeden tam bir teslimiyetle Allah'a inanıp bağlanmak, onun emir ve yasaklarına harfi harfine itaat etmek esasına dayanır. Müminlerin bu özellikleri Kuran'ın birçok ayetinde şöyle tarif edilmiştir:
"De ki: "Şüphesiz benim namazım, ibadetlerim, dirimim ve ölümüm alemlerin Rabbi olan Allah'ındır." (Enam Suresi, 162)
"(Öyle) Adamlar ki, ne ticaret, ne alış-veriş onları Allah'ı zikretmekten, dosdoğru namazı kılmaktan ve zekatı vermekten 'tutkuya kaptırıp alıkoymaz'; onlar, kalplerin ve gözlerin inkılaba uğrayacağı (dehşetten allak bullak olacağı) günden korkarlar." (Nur Suresi, 37)
Allah'ın Kuran'da bildirdiği gibi mümin gerçekten de kendilerini Allah'a adamışlardır. Hayatlarının her anında Allah'ın rızasını kazanmayı kendilerine tek hedef edinmiş, Allah'ın yarattığı olaylardaki hikmetleri arayan, ahireti düşünen bir ahlaka sahiptirler. Allah'ın, müminleri tarif ettiği Kuran ayetlerinden bazıları şöyledir:
"Onlar ayakta iken, otururken, yan yatarken Allah'ı zikrederler ve göklerin ve yerin yaratılışı konusunda düşünürler. (Ve derler ki:) Rabbimiz Sen bunu boşuna yaratmadın. Sen pek yücesin bizi ateşin azabından koru." (Al-i İmran Suresi, 191)
"Gerçekten biz onları katıksızca (ahiretteki asıl) yurdu düşünüp-anan ihlas sahipleri kıldık." (Sad Suresi, 46)
Görüldüğü gibi Allah kullarından hayatlarının her anında Kuran ahlakını yaşamalarını istemektir.


KUDDÜS (Hatadan, gafletten ve her türlü eksiklikten çok uzak, pek temiz)

Alemlerin Yaratıcısı olan yüce Allah, tüm eksikliklerden ve her türlü kusurdan münezzehtir. İnsan son derece aciz bir varlık olarak, sürekli hata yapar, unutur, yanılır, gaflete düşer. Hem bedeni, hem de ruhi yönden son derece eksiklik ve acizlik içindedir. Bedenini biraz fazla çalıştırsa, birkaç gün uykusuz kalsa, bir gün susuz bıraksa son derece bitkin bir duruma düşer. Tüm varlık aleminin Yaratıcısı olan Allah ise 'en güzel isimlerin sahibi' olandır. Allah, sonsuz gücünü, yüceliğini, aklını ve ilmini Kuran'da tüm detaylarıyla insanlara bildirmiştir:
"Allah... O'ndan başka ilah yoktur. Diridir, kaimdir. O'nu uyuklama ve uyku tutmaz. Göklerde ve yerde ne varsa hepsi O'nundur. İzni olmaksızın O'nun katında şefaatte bulunacak kimdir? O, önlerindekini ve arkalarındakini bilir. (Onlar ise) Dilediği kadarının dışında, O'nun ilminden hiçbir şeyi kavrayıp-kuşatamazlar. O'nun kürsüsü, bütün gökleri ve yeri kaplayıp-kuşatmıştır. Onların korunması O'na güç gelmez. O, pek yücedir, pek büyüktür." (Bakara Suresi, 255)


Sakın unutma
Hastalıklar Allah'ın rahmetinin tecellilerindendir
Hastalık, sakatlık ya da fakirlik gibi eksiklikler, insanın dünya hayatının geçiciliğini anlaması ve cennete özlem duyup bu yönde çaba harcaması için Allah'ın birer lütfu ve nimetidir. Dünyada eksiklik gibi görünen bu konular, ibret almasını bilen bir insanın sonsuz hayatı açısından büyük bir nimete dönüşür. Allah dünya hayatının eksikliklerine ve zorluklarına karşı Allah'ın rızasını kazanmak amacıyla tevekkül edip sabır gösteren kullarına cennetini vadetmiştir. Allah cennette bu kimselerin, hem manevi hem de fiziki açıdan tüm eksikliklerini giderecek, onları en güzel surette sonsuza kadar sürecek bir gençlikte yaratacaktır.
İşte bu nedenle insanın böyle bir acizlik karşısında dünya hayatında yapması gereken şey, bu gerçeği hiç unutmadan sonsuz akıl sahibi olan Allah'a tamamen teslim olmasıdır. Çünkü Allah'ın bir insan için belirlediği kaderde kişinin hiç bilmediği hayırlar ve pek çok hikmetler vardır. İnsanların fakirlik, çirkinlik ya da hastalık gibi hoşlarına gitmeyen durumlara karşı isyankar ve şikayetçi bir tutum içinde olmaları, Kuran ahlakına uygun değildir. İnsana düşen Allah'ın kendisi için belirlediği kadere razı olmaktır. Unutmamak gerekir ki herhangi bir durumdan şikayetçi ve memnuniyetsiz olan bir insan, aslında Allah'ın kendisi için dilediği bir güzelliğe karşı memnuniyetsiz bir tavır göstermiş olur. Bu ise Allah'a karşı büyük bir nankörlüktür. Çünkü Allah her olayı insanı denemek amacıyla yaratmakta ve onun sonsuz kurtuluşuna bir vesile kılmaktadır. Müminlerin bu konuda göstermesi gereken ideal tavrı, Allah Kuran'da şöyle haber vermektedir:
De ki: "Allah'ın bizim için yazdıkları dışında, bize kesinlikle hiçbir şey isabet etmez. O bizim mevlamızdır. Ve mü'minler yalnızca Allah'a tevekkül etmelidirler." (Tevbe Suresi, 51)


İbrik Otu Bitkisi
Böcekçil bitkilerden ibrik otları hemen hemen bütün tropik bölgelerde yetişirler. Bu bitkilerde diğer etçil bitkilerde olduğu gibi hareketli bir kapan düzeneği yoktur. Bunlar avlarının kendi ayaklarıyla gelip tuzağa düşmesini beklerler.
İbrik otunun yaprak uçları üstte birleşerek, karnı ve ağzı geniş, ortadaki boyun bölümü dar olan ibrik biçiminde bir yapı oluşturur. Uzunluğu türe bağlı olarak 3,5 cm. ila 50 cm arasında değişen bu ibriğin içinde 1 litreye kadar sıvı birikebilir. İbriğin ağzı içeriye doğru kıvrık, üstü de kaygan bir maddeyle kaplıdır. Bazı türlerde bu ibriğin üstünde yine yapraktan bir kapak bulunur. Genellikle parlak yeşil üstüne, kırmızı benekli olan ibriğin canlı renkleri ve içindeki bal özünün kokusu böcekler için çok çekicidir.









Buna aldanan böcekler ibriğin dudak kısmına konar ve kaygan yüzeyde tutunamayarak, içindeki sıvıya düşüp boğulurlar. Bitki de bu sıvının yardımıyla böceğin kendisi için faydalı olan bölümlerini sindirir. İbrik otlarını böylesine özel bir tasarımla yaratan kuşkusuz yüce Rabbimiz Allah'tır. www.bitkidunyasi.net










Duvar ustası arıların becerileri

Duvarcı arılar, arı türleri içinde yuva yapımında gösterdikleri ustalık ile dikkat çeken canlılardır. Yuva yapımının her aşamasında, duvarcı arıların yaptıkları tüm hareketlerde üstün bir akıl ve bilinç vardır.

Yuva kurmak isteyen dişi arı, uygun bir yer bulduktan sonra ilk olarak bu yeri temizler. Fakat yuvayı yapabilmesi için öncelikle bir çamur kaynağı bulması gerekmektedir. Eğer dişi arı, çamur bulamazsa bir miktar ince toprakla salyasını karıştırarak yumuşak kıvamlı bir çamur elde eder.
Duvarcı arı, yuva yapımına bir parça çamuru çenesiyle yerden kazıyarak başlar. Bacaklarının arasında tuttuğu bu çamuru, küçük bir topak haline getirir ve ara sıra çamur ekleyerek adeta bir kalıp yapar. Daha sonra dişi arı, çamuru alt çenesiyle tutarak yuvaya geri döner.
Çamurla birlikte yuva yapacağı yere gelen arı işe rastgele başlamaz. Duvarcı arıların tünelimsi yuvalarını yaparken izledikleri belirli bir plan vardır. Bu plana uygun olarak, duvarcı arı hazırladığı ilk çamur topağını tünelin kapalı ucunu oluşturacak olan ilk hücrenin arka bölmesini inşa etmek için kullanır. Daha sonra parçalar haline getirdiği çamur topaklarıyla bölmenin inşasını tamamlar. Bundan sonraki aşama duvarcı arının bitmiş bölmeye yiyecek getirmesidir.
Hücrenin yapımının tamamlanmasıyla birlikte, duvarcı arı burada depolamak üzere yiyecek toplamaya başlar. İlk turda yuvanın arka bölümüne polen depolar. Sonraki her turda bir önceki yolculuğunda getirdiği polenlerin üzerine, çenesini kullanarak kalın bir macun haline getirdiği baldan bırakır. Bu şekilde bırakacağı yumurta için ilk hazırlıkları tamamlamış olur.
Arı, polen yükünü yuvaya bırakır bırakmaz hemen yumurtlamaya başlar. Yumurtladıktan sonra dişi arı daha önceden işaretlemiş olduğu, diğer çamur bölmenin duvarlarını inşa etmeye başlar. Arı, belirli bir sıra izleyerek hücre inşa işlemini ve yumurtlamayı, yuvayı oluşturan hücreler bir dizi halini alıncaya kadar devam ettirir. Arıların meydana getirdiği hücrelerin yapısı standarttır. Her hücre yiyecekle birlikte bir yumurta içerir ve komşu hücreden de bir çamur bölme ile ayrılır.
En son hücre de tamamlanıp kapatıldıktan sonra dişi arı bir boşluk bırakır ve bu boşluğu da son olarak bir tıkaç ile kapatır. Bu tıkaç yuvanın önüne başka canlıların yuva yaparak yavruların çıkışını engellemelerine olanak vermeyecek özelliktedir.
Yuva yapımının her aşamasında, duvarcı arıların yaptıkları tüm hareketlerde üstün bir akıl ve bilinç vardır. Kuran'da, bal arılarının Allah'ın ilhamı ile hareket eden canlılar oldukları bildirilmektedir. Yalnızca bal arıları değil, evrendeki tüm canlılar Allah'ın ilhamı ile hareket ederler. Allah üstün güç sahibi, herşeyin hakimi olandır.

Masaüstü Görünümü