Harun Yahya

Makedonya sorunu, Balkanlar ve Türkiye - 6

Makedonya Sorunu ve "Büyük Arnavutluk" Korkusu

Eğer Kosova'nın bağımsızlığı tanınırsa Balkanlar'ın güneyinde büyük Arnavutluk kurulabilir. Arnavutluk'un %95'ten fazlası Arnavut. Makedonya sınırları içinde % 35 oranında önemli bir Arnavut nüfus var. Karadağ'da 50 bin civarında Arnavut nüfus yaşıyor. Kosova ise Yugoslavya içindeki Arnavutların büyük bir kısmının toplandığı bölge. Birbirleri ile sınır komşusu olan bu ülkeler ya birleşir de Avrupa'nın ortasında ezici çoğunluğu Müslüman olan "Büyük Arnavutluk"u kurarlarsa! Bu korkunun altında sadece etnik değil, dini nedenler de yatıyor.

I. Dünya Savaşı'nın ardından imzalanan Versailles anlaşmasıyla çizilen Balkan haritasında ilginç bir nokta hemen dikkati çeker: Balkanlar'da önemli bir nüfus olan Arnavutlar tek bir devlet çatısı altında birleştirilmek yerine, çeşitli devletler içinde dağınık olarak bırakılmışlardır. Peki Arnavutluk sınırları çizilirken niçin bütün Arnavutlar Arnavutluk sınırları içinde toplanmamıştır?

Bu sorunun cevabı günümüzde yaşanan çatışmaların da temel nedenidir. Uluslararası güçler burada Müslüman bir halk olan Arnavutların, Büyük Arnavutluk devletini oluşturmasını çıkarlarına uygun bulmuyorlardı. Son on yıldır devam eden sorunun bir türlü çözüme kavuşturulmamasının nedeni işte budur. Eğer Kosova'nın bağımsızlığı tanınırsa Balkanlar'ın güneyinde Büyük Arnavutluk kurulabilir. Arnavutluk'un % 95'ten fazlası Arnavut. Makedonya sınırları içinde % 35 oranında önemli bir Arnavut nüfus var. Karadağ'da 50 bin civarında Arnavut nüfus yaşıyor. Kosova ise Yugoslavya içindeki Arnavutların büyük bir kısmının toplandığı bölge. Birbirleri ile sınır komşusu olan bu ülkeler ya birleşir de Avrupa'nın ortasında Büyük Arnavutluk'u kurarlarsa!

Bu Korku Neden?


Buradaki korku etnik kökenden çok dini kökenlidir. Tıpkı Bosna'da olduğu gibi, burada da nüfus çoğunluğu Müslüman olacak bir devlet -üstelik Avrupa'nın ortasında- kurulamazdı. Çünkü kurulmak istenen yeni dünya düzeninde, Avrupa'nın içinde, Müslümanlara yer yoktu. İşte tüm bu nedenlerden dolayı Arnavutlar I. Dünya Savaşı sonrasındaki dönemde parçalanmış bir millet olarak yaşadılar.

Kosova Arnavutları 2 milyonu aşkın nüfuslarıyla hala bu İslam karşıtı politikanın hedefidir. Bu politikayı akıl almaz vahşet yöntemleriyle uygulamaya geçiren ise, eski komünist, yeni faşist Slobodan Miloseviç'tir.

Miloseviç iktidara geçer geçmez Kosova'ya Tito zamanında verilen özerkliği kaldırdı. Mitingler düzenlemeye ve Sırp milliyetçiliği ateşini körüklemeye başladı. Kosova'da yüksek öğretim kurumlarında Arnavutça eğitimi yasaklamış, Arnavutça yayınlanan gazeteleri kapatmış, halkı tam anlamı ile baskı altına almaya başlamıştı. Bölgenin etnik ayrımcılığa tabi tutularak Arnavutların buradan göç etmesi hedeflenmişti. Nitekim bu dönemde 400 bine yakın Arnavut Kosova'yı terk etti. Aynı zamanda Sırplar Kosova'ya yerleştirilerek bölgenin nüfus yapısı değiştirilmeye çalışıldı. Sırplar, Kosova nüfusunun yüzde 90'ını oluşturan Müslüman Arnavutları yok ederek bölgeyi Sırplaştırmak istiyorlardı. Müslümanlara ait kültürel kimliği tamamen silebilmek için tapu ve evlilik kayıtlarını bile tahrip ediyorlardı. 1989'da Kosova'nın özerkliği tamamen kaldırıldı. Miloseviç her gün Kosovalılara yönelik yeni yaptırımlar uygulamaya koydu.

Arnavut Halk, tüm yapılanlara karşı barışçı bir direniş göstermeye devam etti ve İbrahim Rugova'nın liderliğinde anayasal zeminde haklarını elde etme mücadelesini yürüttü. Uzun yıllar siyasi baskı altında her türlü haktan yoksun bırakılarak, asimilasyona tabi tutulan Arnavut halkı son iki yılda etnik temizliğe maruz kalınca dünyanın ilgisini çekmeye başladı. Sırplar Kosova'ya asker ve polis yığdılar. Ellerinde savunma yapabilecek hiçbir silahı olmayan halka ağır silahlarla saldırdılar ve sistemli bir etnik temizlik başladığında tarihler 27-28 Şubat 1998'i gösteriyordu.

Nato Müdahalesi Ne Getirdi?

1998 yılında başlayan etnik temizlik harekatına müdahale kararı 1 yıl sonra, 24 Mart 1999 tarihinde geldi. Ancak NATO harekatı Kosova'ya huzur getirmek bir yana, onu daha da büyük bir bataklık içine soktu.

Kosova'yı tanıyan ve Miloseviç'in politikasını yakından takip edenler bu müdahalenin sonuçlarını daha ilk günden tahmin ediyorlardı. Kuşkusuz Batılı ülkeler ve Amerikan yönetimi bu müdahaleyi yaparken, sonradan yaşanacakları hesaplamışlardı. Bunun en önemli göstergesi ise Bill Clinton'ın müdahale kararını açıklayan konuşmasında kısaca geçtiği "Kara harekatını düşünmüyoruz" şeklindeki mesajıydı. Nitekim mesaj istenilen yere, yani Miloseviç'e, ulaşmış ve Kosova'daki Sırp saldırılarını soykırım boyutuna taşımıştı.

Müdahale Kosovalı Müslümanlara güvenlik imkanı sağlayacağı yerde, Miloseviç'e Kosovalı Müslümanları belirli bölgelerden kanlı şekilde kovma imkanı verdi. Caydırıcı kara desteği olmaksızın başlatılan hava harekatı, masum Kosova halkının Sırp güçlerince canlı hedefler haline getirilmesine yol açtı. Eğer amaç gerçekten Kosova'da yapılan zulmü durdurmaya yönelik olsaydı, müdahale karadaki dengeleri de gözeten bir stratejik planlama ile yürütülürdü. Ama gerçek amaç, ABD'yi fazla bir zahmete sokmadan "insan hakları koruyucusu" gibi gösterebilmekti ve bu da Sırpların işine yaradı.

Üzerlerine bomba yağdırılan, bir yandan da Sırp askerlerinin karadan yaptıkları baskıyla karşı karşıya olan yüz binlerce insan, kadın, yaşlı ve çocuk canlarını kurtarabilmek için yollara döküldü. Yol boyunca binlerce çocuk, yaşlı ve kadın hayatını yitirdi. NATO Avrupa Kuvvetleri Komutanlığı'na (SHAPE) göre Kosova'da yaşanan çatışmalar sırasında 960 bin Kosovalı, mülteci durumuna düştü. Geride kalanlar ise katliamlara, tecavüzlere maruz kaldılar. Makedonya ve Arnavut sınırlarına barış gücü askerleri konuşlandırıldı, buradan gelecek destek de böylece engellendi. Çünkü Kosova'nın Makedonya ve Arnavutluk hariç tüm sınırları Yeni Yugoslavya tarafından çevriliydi ve bu bölgeye başka bir yerden destek vermek mümkün değildi. NATO müdahalesi 12 Haziran 1999'da sona erdi ve arkasında çok büyük bir enkaz bıraktı.

Sırbistan'ın bölgeden çıkmaya zorlanmasının ardından, Kosova'ya önce KFOR adıyla 60 bin kişilik bir NATO birliği geldi. Bu birliklerin girmesinin hemen ardından da BM, başkent Priştina'da Kosova Geçici Yönetimi (UNMIK) kurarak çalışmalarına başladı. KFOR askerleriyle sınırları korunan Kosova'ya henüz huzur ve barış gelmiş değil. Yapılan anlaşma çerçevesinde Kosova Kurtuluş Ordusu UÇK silahlarını bıraktı. Ancak Sırplar hala sınır bölgelerinden tam anlamıyla çekilmiş değil ve zaman zaman taciz saldırılarına devam ediyorlar.

Bosna Hersek ve Kosova'da yaşanan olayların bir benzerinin günümüzde Makedonya'da da yaşanmasından endişe ediliyor. Makedonya'da yaşayan Arnavut sivillere günlerdir bomba yağdıran ve ağır silahlarla saldıran Makedonların, daha sonra bu saldırılarını bölgede yaşayan diğer Arnavut halklara yöneltme ihtimalleri, "Acaba Balkanlar kanlı günlerine geri mi dönüyor?" düşüncesini akıllara getiriyor.

Masaüstü Görünümü