Harun Yahya

Ruslar Çeçensiz bir Çeçenistan'ın hayalini kuruyorlar

Soğuk Savaş'ın son bulmasının ardından Kafkasya'da yepyeni bir düzen oluştu. Bugüne kadar gerek ekonomik, gerekse politik açıdan Sovyetlerin himayesinde bulunan bu cumhuriyetler, SSCB'nin dağılmasıyla birlikte çok zorlu bir döneme girdiler. Bu ülkelerle arasında çok güçlü kültürel, dini ve tarihi bağlar olan Türkiye'de yeni yapılanma içinde bir yer edinmek ve lider bir ülke olarak geniş bir etki alanına sahip olmayı istiyordu. Ancak ne yazık ki geçen yıllar içinde beklenen bütünleşme olmadı. Çünkü bu ülkelerin kendi ayakları üzerinde durmalarını engellemek isteyen çok fazla güç vardı karşılarında. Bunların başında da yine Rusya geliyordu.

Kafkasya yüzyıllardan bu yana Rusya'nın pek çok açıdan can damarıydı. Bu nedenle de Rusya'nın bu ülkeler üzerindeki hakimiyetini kaybetmeye hiç niyeti yoktu. Özellikle de Türkiye'nin bu ülkeler üzerinde etkin hale gelmesi Rusya'nın kesinlikle işine gelmezdi. İşte Çeçenistan'da Rusya'nın asla "elden çıkarmayı" düşünmediği ülkelerden biridir.
Çeçenistan yaklaşık 400 yıldır bağımsızlığı uğruna Ruslarla savaşmaktadır ve bu savaş son 10 yıldır çok kanlı geçmekte, on binlerce sivilin hayatını kaybetmesine, on binlercesinin de yurtlarından olmasına neden olmaktadır. Çeçenistan sahip olduğu geniş petrol ve doğalgaz rezervleri nedeniyle Rusya için çok büyük bir öneme sahiptir. Çünkü Rusya hammadde açısından tamamen Kafkas cumhuriyetlerine bağlıdır ve bu kaynakları kaybetmek Rus ekonomisine çok büyük bir darbe indirecektir. Bunun yanısıra Rusya Çeçenistan konusunu bir itibar konusu, bir güç gösterisi haline getirmiştir.

Güçlü ve bağımsız bir Çeçenistan'ın diğer Kafkas Cumhuriyetleri üzerinde çok olumsuz bir etki oluşturacağını ve bu etkinin yüzyıllardır devam eden "yayılmacı politikası"nı engelleyeceğini düşünmektedir. Çünkü Rusya soğuk savaşla birlikte kaybettiği eski gücünü hızla yeniden kazanmak amacındadır.

Rusya için Çeçenistan'ı kaybetmek bu ülkeler üzerinde nüfuzunun kırılması ve bağımsızlığa düşkün Çeçen halkının diğer ülkelere bir örnek teşkil etmesiyle sonuçlanacak. Zira toplam nüfusları ancak Kızıl Ordu'nun asker sayısına ulaşabilen 16 bin kilometrekarelik Çeçenlerin 16 milyon kilometrekarelik Rusları hezimete uğratması, diğer Kafkas cumhuriyetleri ve özerk cumhuriyetlerde de bağımsızlığın fitilini ateşleyebilir. İşte bu Rusya'nın savaşın şiddetini sürekli artırmasının en önemli nedeni. İlk bakışta dikkati çeken bu dengesizlik tarihin hiçbir döneminde Rusların lehine dönmemiş. Çünkü Çeçen insanının karakterinde çok güçlü bir bağımsızlığa düşkünlük, cesaret ve kararlılık var. Herkesin bildiği bir başka gerçek ise Çeçenlerin lider karakterli bir ülke olduğu ve Kafkaslardaki bağımsızlık hareketine önderlik edecek tek ülkenin de Çeçenistan olduğu... İşte bu nedenlerden ötürü Çeçenistan yıllardır Rusya'nın yayılmacı politikalarına hedef olmakta, diğer 19 özerk cumhuriyete göre çok daha şiddetli zulümlere, saldırılara maruz kalmaktadır.

Çeçenistan'ın liderliğin ilk sinyalleri 1780'li yıllarda Birleşik Kafkasya fikri ile doğmuştur. İmam Mansur'un önderliğinde gelişen bu hareket Rusların korkusunun temelini oluşturmaktadır. Sovyetler Birliği'nin dağılmasının ardından bu birliği oluşturan etnik grupların birçoğu bağımsızlıklarını ilan etti. Bazıları ise Rusya topluluğu içinde kalarak, ekonomik ilişkilerinde bağımsızlaşma yoluna gitti. Yıllar süren komünist Rus yönetimi altında çok büyük baskılar gören bir milyon nüfusa sahip Çeçenler ise Johar Dudayev önderliğinde bağımsızlık savaşına başladılar. Komünist yönetimin altında yaşadıkları baskı ve şiddet dolu yılların ardından Çeçenlerin en büyük özlemi ibadetlerini rahatça yapabilecekleri, özgür ve bağımsız bir ülke kurmaktı. Bugün yaşanan çatışmaların temelinde 1991 yılında Rusya'nın Çeçenistan'ı işgali yatıyor. Bu işgal Çeçen lider Dudayev tarafından bertaraf edilmiş, ancak 1994 yılında ikinci büyük çatışma başlamıştı. Bu çatışmalar aynı yılın Aralık ayında büyük bir savaşa dönüşmüş, yüzbinlerce savunmasız çeçen sivil hayatını yitirmiş, on binlercesi evini terk etmek zorunda kalmıştı.

Bu savaşlar sırasında Ruslar çok vahşi yöntemlere başvurdular. Kimyasal silahlarla masum Çeçen halkını soykırıma tabi tuttular, sularına zehir kattılar, mülteci kamplarını, hastaneleri, doğumevlerini ve pazarları bombaladılar. Ancak her seferinde karşılarında daha güçlü, daha cesur, daha kararlı bir topluluk buldular. Bu şiddetli savaşın sonucunda en üst düzeyde imzalanan iki ayrı anlaşmayla Çeçenistan'ı ayrı bir devlet olarak kabul etmek durumunda kaldılar. Ancak bu anlaşmalara, bugünkü savaşa gerekçe olarak gösterilen bir madde eklendi. Çeçenistan'ın nihai statüsü 2001 yılında Moskova'yla Grozni arasında yeniden görüşülmek üzere rafa kaldırıldı. Ruslar için Çeçenistan konusu henüz kapanmamıştı. Çatışmalar daha küçük çaplı olsa da devam etti, fakat savaş hali sona ermişti.Çeçenistan'ın bu zaferi Kafkas cumhuriyetleri üzerinde çok büyük bir etki yarattı. Bu Rusya için çok büyük bir hezimetti. 1998 yılında Çeçenistan önderliğinde toplanan "Kafkas Halkları Şurası" ise Rusya'nın büyük korkularını tekrar alevlendirmişti. Hem yenilgisinin acısını çıkarmak hem de diğer Kafkas cumhuriyetleri üzerinde oluşan bağımsızlık talebini ortadan kaldırmak için bir çare aramaya başladı.

Ruslar 1999 yılının ilk aylarında Dağıstan'daki bazı köyleri kuşattı. Toplam 1500 kişilik nüfusu olan bu köyler kendilerine bir önder olarak gördükleri Çeçenistan'dan yardım istediler. Ruslara karşı yaptığı cesur mücadele ile bir kahraman haline gelen Çeçen gazisi Şamil Basayev, 1999 yılının yaz aylarında Rus zulmünden kurtulmak için kendilerinden yardım isteyen Dağıstan halkına yardıma başladı. Çok büyük katliamlara sahne olan bu köylerden sadece iki kişi kurtuldu. Savaşın başlangıç nedeni buydu, ortada herhangi bir terörist girişim yoktu. Yani kamuoyunda yansıtılanlar gerçekleri yansıtmıyordu. Müslüman Çeçenler dindaşlarına insani bir yardımda bulunmuş ve Rusları karşılarına almayı göze almışlardı.

1999'un ilk aylarında yeniden başlayan sıcak savaş şu anda tüm acımasızlığı ile Çeçenistan ve Dağıstan topraklarında devam ediyor. Rusya'nın, bu zulmünden tüm dünyayı karşısına alma pahasına bile olsa vazgeçmeye hiç niyeti yok. Rusya'nın bu konudaki ısrarının gerekçesi ise çok açık aslında. Rusların tek derdi Çeçenler değil, Rusya Kafkasya'yı bırakmak istemiyor. Kafkasya Ruslar açısından çok hayati özellikler taşımaktadır ve bu nedenle Kafkas topraklarında atılacak her adım, yapılacak her girişim Rusya için çok önemlidir.

"Tek bir Çeçen kalmayıncaya kadar!"

Rusların Çeçenistan politikasını yukarıdaki başlık çok iyi açıklıyor. Çünkü Çeçenlerin hiçbir zaman geri çekilmeyeceklerini, sonuna kadar mücadele edeceklerini çok iyi biliyor ve cesaretlerinden, kararlılıklarından ve birbirlerine bağlılıklarından çok korkuyor. Bu nedenle de Çeçenistan'da tek bir Çeçen kalmayıncaya kadar savaşı devam ettirmek istiyor. Bunun için sayısal hesaplar yapıyor, tarihler belirliyorlar. Rusya'nın planı ise 2000 yılının Kasım ayına kadar kendileriyle mücadele eden tüm Çeçen savaşçıları yok etmekti. Ancak Kasım ayı geçti, 2001 yılına giriyoruz ve Rusya halen hedefine ulaşabilmiş değil. Çeçen direnişi tüm hızıyla devam ediyor. O nedenle de şu an Çeçenistan Rusya için adeta bir bataklık halini almış durumda. Rusya ne geri çekilebiliyor, ne de zafer kazanabiliyor. Rus hükümeti ise geri çekilmesinin hem Rus halkı karşısında, hem Kafkas cumhuriyetlerinde hem de Batılı dünyadaki itibarı açısından çok olumsuz etkileri olacağını düşünüyor.

Ancak Çeçenistan'da yaşananlar ne yazık ki tüm dünyanın gözleri önünde gerçekleşiyor. Ülkede hayat tamamen durmuş ve halk salgın hastalıklarla, açlıkla mücadele ediyor. Mülteci kamplarında yaşananlar ise gerçekten insanlık dışı. Savaştan kaçan Çeçen mültecilerin 250 bini İnguşetya'da, diğerleri de komşu bölgelerde korunmaya devam ediyor. Bu savaşlar esnasında Çeçenistan, nüfusunun dörtte üçünü kaybetti. Savaş ise Çeçenistan'ın güneyinde, dağlarda sürüyor. Dağlık alanlarda savaşmaya alışkın olan ve bölgeyi çok iyi tanıyan Çeçen savaşçıların Ruslara göre üstün konuma gelmelerinin nedeni de zaten bu. Sivillerin büyük bir bölümünü ülkeden çıkaran Çeçen yöneticiler tüm güçlerini Ruslarla mücadeleye teksif ettiler.

Çeçenistan'daki insanlık dramı tüm dünyanın gözleri önünde gerçekleşiyor ve Çeçen halkı bir yardım eli bekliyor. İşte bu noktada insan hayatına önem veren ve Çeçenlerle din, tarih ve kültür bağı olan tüm ülkelere çok büyük sorumluluk düşüyor. Türkiye bu olan bitenlere dur diyebilecek güçte bir ülke ve bu olan bitenlere dur demek için hala geç değil. Yaşananları görmezden gelmenin Türkiye'nin lider ülke kimliğine çok şey kaybettirdiği herkes tarafından dile getiriliyor. Türkiye'nin dış güçler tarafından kendine verilecek sınırlı bir ilgi alanına değil, gerçek bir Türk Birliği'ne ulaşmak için önünde çok büyük bir fırsat bulunmaktadır. Çeçenistan'da barışı tesis etmek için yapılacak çok yönlü bir müdahale Türkiye'ye çok şey kazandıracaktır. Milli ve dini kimliklerin önem kazandığı bir dünyada bir "Türk-İslam medeniyeti" ancak bu bilinçle hareket edildiği zaman oluşacaktır.

Masaüstü Görünümü