Harun Yahya

Komünizmin vazgeçilemeyen içgüdüsü: Terör vahşeti

Lenin: "Bazı kimseler bizi zalimliğimiz sebebiyle ayıpladıkları zaman,bu kişilerin en basit Marksist prensipleri dahinasıl unutabildiklerine hayret etmekteyiz." 1

Komünizm, geçtiğimiz 20. yüzyıla damgasını vurmuş bir ideolojidir. Ama bu damga, sadece baskı, zulüm, kan ve gözyaşı doludur. Tarihçilerin hesaplamalarına göre, sadece bu ideoloji nedeniyle 20. yüzyıl boyunca 120 milyon insan öldürülmüştür. Bunlar, bir savaş sırasında cephede ölen askerler değil, komünist devletlerin kendi halklarının içinden öldürdükleri sivillerdir. 120 milyon erkek, kadın, yaşlı, küçük çocuk, bebek, sadece "komünizm" denen bu soğuk, katı, sert ve vahşi ideoloji nedeniyle yaşamını yitirmiştir. Dahası, komünist rejimler tarafından temel hak ve özgürlüklerinden yoksun bırakılan, göçe zorlanan, sistemli olarak kıtlıkla yüz yüze getirilen, hapsedilen, çalışma kamplarında köle olarak kullanılan on milyonlarca insan vardır. Milyonlarca insan da komünist gerilla gruplarının, terör örgütlerinin kurşunlarına hedef olmuş veya hedef olma korkusu altında yaşamıştır.

Peki bu ideolojinin kökeni nedir? Nasıl olmuştur da bu kadar kanlı ve acımasız bir dünya görüşü, dünyanın dört bir yanında taraftar bulmuş, devrimlerle iktidara gelmiş, milyonları ardından sürüklemiştir? Komünizm nerede doğmuş, nasıl büyümüş ve nasıl sona ermiştir? Gerçekten sona ermiş midir, yoksa hala dünyayı ve ülkemizi tehdit etmekte midir?

Katliam ve şiddet, komünizmin teorisinde vardır


1917'den bu yana 120 milyona yakın insanın ölümüne yol açan komünizmin fikir babaları Marks ve Engels, devrimin her zaman kuvvet zoruyla olacağını savunurlar.

Devrimciler, hakim güce karşı şiddet kullanmak zorunda oldukları konusunda ısrarlıdırlar ve her zaman terörizme verdikleri desteği açıkça belirtmişlerdir.2

Terörü prensip olarak hiç reddetmedik ve hiçbir zaman da reddetmeyiz.3

Propagandacılar her grubu basit bomba formülleriyle donatmalılar. Onlara işin mahiyeti hakkında açıklamalar yapmalı ve gerisini onlara bırakmalılar. Gruplar, derhal askeri eğitimlerine, operasyonlara katılarak başlamalılar. Bazıları bir casusun öldürülme işini veya bir polis karakolu bombalama görevini üstlenmeli. Bir kısmı ise banka soymalı...4

Biz politik öldürülmelere kesinlikle karşı değiliz, ancak devrimci taktikler açısından bireysel saldırılar uygun değildir ve zararlıdır. Sadece geniş halk kitleleriyle yapılanlar zekice bir politik mücadele olarak kabul edilebilir. Sadece geniş halk kitleleriyle doğrudan bağlantılı olan bireysel terörist hareketler değer taşırlar.5

Anarşist Komünizm Proudhon ve Bakunin "biraderler"


Komünist felsefenin gelişmesinde Marks ve Engels'in yanısıra, başka ilginç kişiler de vardı. Bunlardan biri "Anarşist Komünizm"in kurucusu Proudhon'dur.

Proudhon, anarşist bir bireyciydi, geliştirdiği kuram ve doktrinler "Anarşizm" diye tanındı. "Anarşi, bugünkü toplumların, hiyerarşik ilkel toplumların varoluş şartıdır" diyerek fikirlerini en iyi şekilde açıklamaktadır.

1840 yılında yayınlanan ünlü eseri Mülkiyet Nedir? anarşist komünizmin temel kaynağı oldu. "Proudhon, zamanın tüm sosyalist önderleri gibi masondu." 6 Fikir alışverişinde bulunup yardımlaştığı çevresi de hep masondur. Örneğin, 1843-46 yılları arasında Paris'te Martin Nodand masondu7; Bakunin de masondur.8

Proudhon Karl Marks ile sık sık görüşüp birlikte olmuştur. 1844'te Karl Marks ile beraber olduğu sıralarda onun diyalektik görüşlerini benimsemiştir. Marks La Sainte Famille adlı eserinde "Mülkiyet Nedir?"i ve Proudhon'u uzun uzun övmüştür.

Proudhon, 1848'de Fransa Kralı Napoléon Bonaparte ile tanışıp sürekli görüşmeye başlamıştı; hatta çevresi, Proudhon'u Napoléon'un ajanı olarak nitelendiriyordu.

Proudhon'un oluşturduğu anarşizm anlayışı, kişi üzerindeki her türlü otoritenin reddidir. Bu otorite özellikle din ve ahlak öğretileri ve devleti kapsamaktadır. Proudhon'a göre, "hakim sınıfın maşası olan devlet, en kısa zamanda yıkılmalı, yerini halkın tümünü temsil eden bir rejime bırakmalıdır ve bu rejim de komünizmdir". Yine Proudhon'un ortaya attığı anarşizm fikri uyarınca, devletin yıkılması için asıl yöntem kanlı ihtilallerdir. Tıpkı Fransız, Rus ve Alman İhtilallerinde olduğu gibi...

Ayrıca Proudhon din ve ahlak öğretileri diye adlandırdığı kıstasların da kişilerin özgürlüğünü engellediğini savunmuştur. Bu yüzden dini, Allah'ı ve ahlakı reddetmiştir. "Eğer yaratıcı varsa onu yok etmek gerekir" demiştir.9 Karl Marks, Proudhon'u, Hıristiyanlık ile çarpışıp kırmaya cesaret edebilen tek sosyalist Fransız olarak göstermektedir.10

Proudhon'un yanısıra, Anarşist Komünizmin gelişmesinde büyük rol oynayan bir başka önemli isim ise Michael Bakunin'di. Bakunin, 20 yılı aşkın bir süre boyunca saflarında bulunduğu masonluğun da etkisiyle, oldukça metafizik bir sosyalist anlayış geliştirmişti. Lenin'in devrimci görüşlerinin kaynağı da, Marks'tan ziyade, Bakunin olacaktı. Bakunin'e göre "devrim, yalnızca siyasi değil, metafizik ve teolojik bir fenomen"di. Bakunin aynı zamanda da açık bir Satanist'ti. Şeytan'ı "tüm devrimcilerin ruhani lideri, insan özgürlüğünün gerçek öncüsü" olarak görüyordu. Ona göre Şeytan, en büyük başkaldırıcı ve Allah ve dine karşı verilen mücadelede en büyük "kurtarıcıydı." 11

Acımasız Katliamlar

İşte tüm bu saydığımız isimlerin şekillendirdiği komünist ideoloji, geçtiğimiz yüzyılın en kan dökücü fikir sistemi olarak tarihe geçti. Gerek Kızılordu birlikleri, gerekse Lenin'in kurdurttuğu "Çeka" adlı gizli polis örgütü, devrime karşı gördükleri bütün toplum kesimlerine karşı büyük bir terör uyguladılar.

Bolşevikler, girdikleri her şehirde kendi ideolojilerine ılımlı bakmayan kesimleri katliamdan geçiriyor, halka korku salmak amacıyla abartılı vahşetler gerçekleştiriyorlardı. Komünizmin Kara Kitabı isimli eserde, Kırım'da gerçekleştirilen Bolşevik vahşetleri şöyle anlatılıyor:

"Benzer şiddet uygulamaları Bolşevikler tarafından işgal edilen Sivastopol, Yalta, Aluşta, Simferopol gibi Kırım illerinde de gerçekleştirildi. Aynı uygulamalara Nisan-Mayıs 1918'den itibaren isyan komisyonunun hazırladığı dosyalarda "elleri kopmuş, omzu parçalanmış, kafası dağılmış, çenesi kırılmış, cinsel organları koparılmış cesetler" de yer almaktaydı..."

S.P. Melgunov da, La Terreur Rouge en Russie, 1918-1924 (Rusya'da Kızıl Terör, 1918-1924) isimli eserinde, Sivastopol şehrinin "hayatta kalanların tanıklıklarını bastırma harekatı" neticesinde bir "asılanlar şehri"ne dönüştüğünü ifade ediyordu:

"Nahimovski Caddesi, sokakta tutuklanan subayların, erlerin, sivillerin asılmış cesetleriyle doluydu. Şehir ölüydü, halk mahzen ve ambarlarda gizleniyordu. Tüm çit kazıkları, tüm ev duvarları, telgraf direkleri, mağaza vitrinleri 'Hainlere Ölüm' yazılı afişlerle kaplıydı. İnsanları ibret olsun diye sokakta asıyorlardı."

Bolşevikler, yok etmek istedikleri herkesi, belirli kategoriler altında damgalıyorlardı. Örneğin "Burjuvalar", veya Bolşeviklerden farklı bir sosyalizm anlayışını savunan "Menşevikler", kurulan yeni rejimin önde gelen düşmanlarıydı. Sayısı en geniş ve en çok hedef alınan kategori ise, "Kulak" kategorisiydi. Kulaklar, Rusça'da zengin toprak sahiplerine verilen isimdi. Lenin, devrim ve iç savaş boyunca, Kulaklara karşı acımasız bir terör uygulanmasına dair yüzlerce emir yağdırdı.



DİPNOTLAR

1. Pravda, 26 Ekim 1918.
2. Samuel T. Francis, Sovyet Strategy of Terror, s. 54.
3. Lenin, Collected Works, s. 19.
4. Ibid., Cilt 9, s. 346.
5. Ibid., Cilt 35, s. 238.
6. Le Nouvel Observateur, 30 Ocak-5 Şubat 1987; Le Crapouillot, Yeni Dizi, No. 49, 1979.
7. Proudhon, Mülkiyet Nedir? Kronoloji Bölümü, s. 10.
8.Daniel Ligou, Dictionnaire de la Franc-Maçonnerie, s. 102.
9. Grand Encyclopedia, Cilt 16, s. 9925.
10. Ibid.
11 A. P. Mendel, Michael Bakunin: The Roots of Apocalyps, s. 372.

Masaüstü Görünümü