Harun Yahya

RAMAZAN 2008, 1. GÜN











Kullarım Beni sana soracak olursa, muhakkak ki Ben (onlara) pek yakınım. Bana dua ettiği zaman dua edenin duasına cevap veririm. Öyleyse, onlar da Benim çağrıma cevap versinler ve bana iman etsinler. Umulur ki irşad (doğru yolu bulmuş) olurlar. (Bakara Suresi, 186)











İNSANIN ÖNÜNDEKİ İKİ YOL


Allah müminleri, yaşadıkları hak dini ve güzel ahlakı başkalarına da anlatmakla sorumlu kılmıştır. Bu nedenle, insanlara Allah'ın varlığını, birliğini ve yüceliğini anlatarak, onları Kuran ahlakına çağırmakla görevli olan müminler için konuşma büyük bir ibadettir. Allah'ın büyüklüğünü kavrayan ve din ahlakını yaşayan kimselerin bu konuda bilgisiz olan insanlara hissettiklerini ve düşündüklerini samimi bir şekilde ifade edebilmeleri, birçok insanın İslam'a ısınmasına ve kalbinin Allah korkusuyla dolmasına vesile olabilir. Bu ise Allah Katında çok hayırlı olduğu umulan bir ameldir. Bu nedenle iman edenler Allah'tan her zaman akıl, hikmet ve hayır dolu konuşmalar yapabilmeyi isterler. Konuşmalarında Allah'ı zikreder, insanlara sözün en güzelini söyler, onlara din ahlakını tebliğ eder, iyiliği emreder kötülükten men ederler. Dolayısıyla konuşmak müminler için hayatlarının sonuna kadar ecir kazanabilecekleri bir ibadete dönüşür.
 
Güzel Söze Uymak mı?

Yüce Allah güzel sözü bizlere "Allah'a çağıran, salih amelde bulunan ve: 'Gerçekten ben Müslümanlardanım' diyenden daha güzel sözlü kimdir?" (Fussilet Suresi, 33) ayetiyle açıklamıştır. Yani asıl güzel söz insanları Allah'a çağıran, Kuran'a uymaya davet eden sözdür. Güzel sözü söyleyen, yani Allah'a çağıranlar ise yalnızca iman edenlerdir.

Allah'ın dinini anlatmak, Kuran ile öğüt vermek, iyiliği emredip kötülükten men etmek, Allah'ın ayetlerini hatırlatmak; bunların hepsi birer çağrıdır ve bir insana söylenebilecek en hayırlı, en güzel sözlerdir. Tüm bu sözlerin hedefi Rabbimiz’i razı etmek ve karşıdaki kişinin de Allah'ın razı olacağı ahlakta bir insan olmasına vesile olmaktır. Hedef bu olunca Allah'ı zikretmek, güzel ahlakı anlatmak ve ahireti kazanmaya çağırmak gibi, kimi zaman kişiye eksik olduğu yönlerde öğüt vermek, Kuran ayetleri doğrultusunda hatalarını eleştirmek, korkup sakınmasını hatırlatmak da aynı şekilde güzel sözdür.

Güzel söze davet edilen, Kuran'la kendilerine öğüt verilen hesap gününün yaklaşarak gelmekte olduğuyla uyarılıp korkutulan ve o gün her yaptıklarından hesaba çekilecekleri hatırlatılan insanlar, bundan sonra artık çağırıldıkları doğru yola uymakla sorumludurlar. Çünkü uyarılan insan artık neyin doğru neyin yanlış olduğunu öğrenen, dolayısıyla da bunları uygulamakla yükümlü tutulan insandır.

Ama tarih boyunca insanların büyük bir çoğunluğu bu sorumluluklarını göz ardı etmişlerdir. Allah'ın ayetlerini işittikleri halde sanki hiç işitmemiş gibi, hareket etmeye devam etmiş, Kuran'da ifade edildiği gibi, "... Kendilerine hatırlatılan şeyden (yararlanıp) pay almayı unutmuşlar"dır. (Maide Suresi, 13)





Boş ve Yararsız Söze Uymak mı?


Allah (cc) Kuran'ın bir ayetinde iman edenler için, "Onlar, 'tümüyle boş' şeylerden yüz çevirenlerdir." (Müminun Suresi, 3) şeklinde buyurmuştur. Bir başka ayette de Allah (cc), "Ki onlar, yalan şahidlikte bulunmayanlar, boş ve yararsız sözle karşılaştıkları zaman onurlu olarak geçenlerdir." (Furkan Suresi, 72) sözleriyle, müminlerin böyle bir tavır ile karşılaştıklarında onur ve asaletlerinden ödün vermediklerine ve bu ahlakı yaşayan insanlara uyum sağlamadıklarını belirtmiştir.

Boş sözlere dalmak ya da boş işlerle oyalanmak, cahiliye toplumlarında sıkça görülebilen tavırlardır. Kendilerine dünya hayatının menfaatleri dışında büyük idealler edinmeyen kimi insanlar, bu hataya sıklıkla düşebilmektedirler. Hayatını Allah (cc)’ın rızasını kazanmaya adamayan bir insanın, tüm gününü hiçbir fayda sağlamayan programlar izleyerek televizyon karşısında geçirmek, amaçsızca ve saatler süren telefon konuşmalarında ya da ev sohbetlerinde küçük büyük her konudan şikayet edip yakınmak, dedikodu yapmak, çözümsüzce insanların kusurlarını dile getirmek gibi faaliyetlerle vaktini hikmetsizce harcadığına sıkça rastlanır. Allah (cc), Kuran'ın "Onların kalpleri tutkuyla oyalanmadadır..." (Enbiya Suresi, 3) ayetiyle, bu kimselerin kalplerinin dünya hayatına dair işlere karşı tutku dolu bir oyalanma içerisinde olduğunu bildirmiştir.

www.harunyahya.org












“Canım kudret elinde olan Allah'a yemin ederim ki sizler iman etmedikçe cennete giremezsiniz. Birbirinizi sevmedikçe de iman etmiş olmazsınız.”
(Müslim, İman 93-94)








Yok Olan Uygarlıklar Üzerine Düşünmek


Bunlar, sana doğru haber (kıssa) olarak aktardığımız (geçmişteki) nesillerin haberleridir. Onlardan kimi ayakta kalmış, (hala izleri var, kimi de) biçilmiş ekin (gibi yerle bir edilmiş, kalıntısı silinmiş) dir. Biz onlara zulmetmedik, ancak onlar kendi nefislerine zulmettiler. Böylece Rabbinin emri geldiği zaman, Allah'ı bırakıp da taptıkları ilahları, onlara hiçbir şey sağlayamadı, 'helak ve kayıplarını' artırmaktan başka bir işe yaramadı. (Hud Suresi, 100-101)



Kuran-ı Kerim’in oldukça büyük bir bölümünde geçmiş kavimlerin haberleri verilmektedir. Bu haberler kuşkusuz üzerinde düşünülmesi gereken konulardandır. Çünkü Allah geçmiş ümmetlerin yaptıkları nedeniyle başlarına gelen olaylarla bizleri uyarmaktadır. Allah büyük uygarlıklar kurmuş olan pek çok geçmiş topluluğu kendilerine gönderilen peygamberleri yalanlamaları ve düşmanlık göstermeleri nedeniyle helak etmiştir.

Allah Peygamberlerini gönderdiği topluluklara iman etmeleri için çok açık deliller göstermiştir. Helak olan topluluklar Allah’ın varlığına dair gördükleri tüm delillere rağmen sapkın inanç ve yaşam tarazlarını devam ettirmeyi seçmişlerdir. Allah bu kişilerin durumu için şöyle buyurmuştur:

Böylece, helak olacak kişi apaçık bir delilden sonra helak olsun, diri kalacak kişi apaçık bir delilden sonra hayatta kalsın. Şüphesiz Allah, gerçekten işitendir, bilendir." (Enfal Suresi, 42)

Allah’ın azabıyla karşılaşıp yeryüzünden silinen kavimlerin kalıntıları insanlara birer ibret olarak yeryüzünde bırakılmıştır.  Allah bir ayetinde taşkınlık ve isyanda bulunan kişiye verilen ceza için şöyle bildirmektedir:"Bunu, hem çağdaşlarına, hem sonra gelecek olanlara 'ibret verici bir ceza', takva sahipleri için de bir öğüt kıldık" (Bakara Suresi, 66)

Önümüzdeki mübarek Ramazan ayı içerisinde, Allah’ın elçilerinin yolunu izlemeyen kavimlerin başlarına gelenleri, bu kavimlerin sonlarının ne şekilde olduğunu inceleyeceğiz.

Kavimlerin helak edilmesi ile ilgili bu incelememizin ikinci bir nedeni ise Kuran ayetleri ile bildirilen olayların arkeolojik bulgularla bire bir örtüştüğünü, dolayısıyla Kuran sözünün doğruluğunu göstermektir. Çünkü Kuran'da, "Allah'a hamdolsun, O size ayetlerini gösterecektir, siz de onları bilip tanıyacaksınız" (Neml Suresi, 93) hükmü ile Allah'ın ayetlerinin dış dünyada görüleceği vaat edilmektedir ve bunları bilip tanımak da insanı imana götüren başlıca yollardan biridir.







Ay'a Gidiş 


Ondördüne girdiği zaman Ay'a; siz, gerçekten tabakadan tabakaya bineceksiniz. Şu halde onlara ne oluyor ki iman etmiyorlar? (İnşikak Suresi, 18-20)


Yukarıdaki ayetlerde Ay'a dikkat çekildikten sonra tabakadan tabakaya binip geçileceği söylenmiştir. "Terkebunne" ifadesi, (vasıtaya) binmek, bir yol üzerinde yürümek, peşine düşmek, takip etmek, girişmek, kalkışmak, katılmak, hakim olmak anlamlarına gelen "rakibe" fiilinden türemiştir. Bu anlamlar göz önünde bulundurulduğunda, "tabakadan tabakaya binip geçeceksiniz" ifadesinde, binilecek bir araca işaret ediliyor olması muhtemeldir.

Nitekim Ay'a gidiş için binilen uzay araçları, atmosfer tabakalarını bir bir geçtikten sonra uzay boşluğuna ve oradan da Ay'ın çekim sahasına girerler. Böylece birbirinden ayrı bir çok tabaka ardı ardına geçilerek Ay'a gidilebilir.

Bunların yanı sıra İnşikak Suresi'nin 18. ayetinde Ay üzerine yemin edilmesi de vurguyu ayrıca güçlendirmektedir. Dolayısıyla yukarıdaki ayetle, Ay'a gidişin gerçekleşeceğine işaret ediliyor olabilir. (En doğrusunu Allah bilir.)




Bitkiler Elektrik Anahtarı Kullanabilir mi?


Venüs etobur bir bitkidir. Bitki, üzerine konan bir böceği kapanındaki tüylere dokununca yakalar. Tüyler bir elektrik devresi gibi davranır. Tüye dokunulduğu anda elektrik sinyalleri yayılır ve bitki hücrelerindeki su dengesi değişir. Su alıp şişen hücreler de kapanı kapatırlar.(1)

Elektrik devrelerinde de akım kontrolü için kullanılan anahtarlar Venüs'ün tüyleri gibi çalışır. Anahtar açıkken devreden akım geçmez. Anahtar kapatılıp devre tamamlandığında elektrik tekrar tellerde akmaya başlar. Hayvanlar ve bitkiler buna benzer birçok biyolojik anahtarı, organizmalarının ilgili bölümlerine sinyal taşıyan elektrik akımlarını başlatmak veya kesmek için kullanırlar.(2)

Aslında Venüs'ün elektrik devresi birbirine seri bağlanmış iki anahtar gibi çalışır: Kapanın kapanması için iki tüyün uyarılması gereklidir.(3) Bu, yağmur gibi bir nedenle kapanın gereksiz yere kapanmaması için alınmış bir tedbirdir.

Aslında Venüs bitkisinin ne elektrik akımı, ne de bu akımların geçmesini sağlayan elektrik anahtarları hakkında bir bilgisi vardır. Venüs bitkisinin, konuyla ilgili herhangi bir eğitim alması da mümkün değildir. O halde bir bitki, bir insanın bile özel bir çalışma yapmadan öğrenemeyeceği bu bilgileri nereden bilmekte ve hatasız olarak nasıl kullanmaktadır?

Elbette bitkinin bir aklı, dolayısıyla herhangi bir öğrenme yeteneği bulunmamaktadır. Bu bitkiyi böylesine mükemmel bir sistem ile yaratan, herşeyin hakimi olan Yüce Allah'tır.


1. Bu konuda ayrıntılı bilgi için bakınız: Harun Yahya (Adnan Oktar), Düşünen İnsanlar İçin
2. Wild Technology, Phil Gates s.65
3. http://www.bitkidunyasi.net/ilgincbitkiler/ilgincbitkiler1.html





www.bitkidunyasi.net







Ahir zaman, hakkında Peygamber Efendimiz (sav)’in hadislerinde çok detaylı bilgiler ve işaretler yer alan, kıyamete yakın bir zamanda yaşanacak olan dönemdir. Peygamberimiz (sav)’in verdiği bilgilere göre, bu dönemde -birbiri ardınca olmak üzere- pek çok önemli olay gerçekleşecektir.

Ahir zamanın ilk devresinde dünyada büyük bir bozulma ve karmaşa hüküm sürecek, ikinci aşamada ise gerçek din ahlakının yaşanmasıyla birlikte yeryüzünde barış ve huzur hakim olacaktır.

Hz. Mehdi, ahir zamanda gönderileceği Peygamber Efendimiz (sav) tarafından müjdelenmiş, Müslümanları zulüm ve sıkıntı ortamından kurtaracak, yeryüzündeki fitneleri ortadan kaldıracak, tüm dünyaya barış, adalet, bolluk, huzur, mutluluk ve refah getirecek kutlu bir şahıstır. Peygamberimiz (sav)'den aktarılan sahih rivayetlere göre Hz. Mehdi, çeşitli hurafelerle, batıl inanç ve uygulamalarla aslından uzaklaştırılmış olan dini özüne döndürecek, Hz. İsa ile buluşacak, Allah'ın izniyle yegane hak din olan İslam ahlakının yeryüzüne hakim olmasına vesile olacaktır.

Bu haber iman edenlerin şevk ve heyecanını arttıran çok büyük bir müjdedir. Peygamber Efendimiz (sav)’in hadisleriyle beraber, İslam alimleri de, yaşadıkları dönemlerden günümüze kadar ulaşmış el yazması eserleriyle, o zamandan bugüne, bu büyük müjdenin şevk ve heyecanını taşımışlar; inananlar için bu konunun canlı tutulmasına ve takibine vesile olmuşlardır. İşte içinde bulunduğumuz bu dönemde ortaya çıkan alametler bize, Hz. Mehdi’nin çıkışının yakın olduğunu göstermektedir.

Nitekim, yaşadığımız yıllarda yeryüzünde meydana gelen kargaşa, zulüm, terör ve savaş ortamı, fitneler, kıtlıklar ve depremler Hz. Mehdi’nin ortaya çıkışının alametlerindendir.

Mübarek ramazan ayı boyunca size ulaşacak olan bu bölümde ahir zaman içinde bulunduğumuz gösteren işaretleri okuyacaksınız. Hiç şüphe yok ki konu hakkında öğrenilecek her yeni bilgi Müslümanların heyecanını arttırmaya vesile olacaktır.


AY'IN YARILMASI


Bir anlamı ile Kuran'da kıyametin yaklaştığının bir alameti olarak bildirilen "Ay'ın yarılması", 20 Temmuz 1969 tarihinde ABD'li astronotların Ay'a çıkarak, Ay toprağını kazmaları ile gerçekleşmiştir. (En doğrusunu Allah bilir)

Kuran'ın 54. Suresi'nin adı olan "Kamer"in Türkçe karşılığı "Ay"dır. Bu surenin büyük bir bölümünde, kendilerine gönderilen peygamberlerin "uyarılarını gözardı eden" Nuh, Ad, Semud ve Lut halkının, Firavun ve çevresinin başlarına gelen yıkımlar anlatılır. Aynı zamanda birinci ayette kıyamet vakti ile ilgili çok önemli bir mesaj verilir:

Saat (kıyamet saati) yakınlaştı ve Ay yarıldı. (Kamer Suresi, 1)

Ayette kullanılan "yarmak" fiilinin Arapça karşılığı "şakka"dır. Bu kelimenin Arapça'da farklı anlamları bulunmaktadır. Bazı Kuran tefsirlerinde "ikiye yarılmak" manası tercih edilmektedir. Bununla birlikte, "şakka" kelimesi Arapçada "toprağı sürme, toprağı kazma" anlamlarında kullanılmaktadır.

İkinci anlamına örnek olarak, Abese Suresi'nin 26. ayetinde geçen kullanımını verebiliriz:

Biz, şüphesiz, suyu akıttıkça akıttık. Sonra yeri yardıkça yardık. Böylece onda taneler bitirdik, üzümler, yoncalar, zeytinler, hurmalar. (Abese Suresi, 25-29)

Açıkça görüldüğü gibi, bu ayetteki "şakka" ifadesi "yerin ikiye yarılması" manasında değil, "çeşitli bitkilerin yetişmesi için toprağın sürülerek yarılması" anlamında kullanılmıştır.

İşte tam bu noktada, Kuran'ın çok büyük bir mucizesiyle karşılaşmaktayız. Kamer Suresi'nde on dört yüzyıl öncesinden haber verilen ayet, 20 Temmuz 1969'da Ay yüzeyinde yapılan çalışmalar ile gerçekleşmiştir. Amerikalı astronotların Ay'a ayak basarak, Ay toprağı üzerinde bilimsel araştırmalar yapmaları, taş ve toprak örnekleri toplamaları ayın yarılması ayetindeki ifadelere tam olarak uymaktadır.

Ay'ın keşfi, "Bir insan için küçük bir adım, insanlık için büyük bir atılım" sloganıyla özdeşleşmiştir. Bu tarihi gezi uzay araştırmalarında bir dönüm noktasıdır; kameralar aracılığıyla belgelenmiş ve o tarihten bu yana yaşayan insanların seyrettikleri bir olay olmuştur. Kamer Suresi'nin ilk ayetinde Allah'ın bildirdiği gibi, bu büyük olay aynı zamanda bir kıyamet alametidir; dünyanın kıyamet öncesi son zaman diliminde olduğunun bir belirtisidir. (En doğrusunu Allah bilir.)

Nitekim bu konuda çok önemli bir işaret daha vardır. Kamer Suresi'nde geçen bu ayetin bazı kelimelerinin ebced değeri bizlere Ay'a ayak basma yılı olan 1969 tarihini vermektedir. (Ebced hesabı konusunda detaylı bilgi için bkz. Hz. İsa'nın Çıkış Zamanı bölümü)

... Saat yakınlaştı ve Ay yarıldı...

HİCRİ: 1390 MİLADİ: 1969

Ancak şunu da belirtmeliyiz: Elbette Ay'ın yarılması olayı, Allah'ın Peygamberimiz (sav)'e verdiği mucizelerden biridir. Bir hadiste bu mucize şöyle bildirilmiştir:

... Said ibn Ebi Arube, Katade'den; o da Enes ibn Malik (R)'den tahdis etti: Mekke ahalisi Resulullah'tan kendilerine bir ayet (bir mucize) göstermesini istediler. O da onlara Ay'ı iki bölük gösterdi, hatta Mekkeliler Hıra Dağı'nı o iki bölük arasında gördüler. (Sahih-i Buhari ve Tercemesi, cilt 8, no.88)

Yukarıda anlatılan mucize ayette haber verilen Ay'ın yarılması olayıdır. Ancak Kuran her çağa bakan bir kitap olduğu için, bu ayetle günümüzde Ay'ın keşfi konusuna da dikkat çekildiği düşünülebilir. (En doğrusunu Allah bilir)


 




İNANÇ İLE GELEN SAĞLIK


Son yıllarda yapılan araştırmalar, din ahlakını yaşamanın insan sağlığı üzerindeki pek çok olumlu etkisini ortaya koymaktadır. Harun Yahya’nın eserlerinden faydalanılarak hazırlanan bu belgeselde bu olumlu etkiyi örnekleriyle göreceksiniz.

Ortaya çıkan bütün sonuçlar; Allah'a inanan insanların diğerlerine göre, Allah'ın izniyle, hem daha uzun yaşadıklarını hem de yaşam kalitelerinin diğer insanlara göre çok daha yüksek olduğunu göstermektedir.

İnancın insan sağlığı üzerindeki en olumlu etkilerinden biri de günümüzde din ahlakından uzak yaşayan toplumlarda yaygın bir sorun olan strese karşı sağladığı korumadır.

Allah inancı olan insanların olaylara daha sabırlı ve olumlu baktıkları, zorluklar veya gündelik yaşamda karşılaşılan sorunlara daha dirençli oldukları açıktır.
















YUSUFÇUK


YAŞ:                125 milyon yıllık

DÖNEM:            Kretase

BULUNDUĞU YER:
    Santana Oluşumu, Brezilya













Yusufçukların kanat yapısı ve uçma mekanizmasının üstünlüğü günümüz teknolojisiyle dahi tam olarak taklit edilememektedir. Yusufçuklar bundan 125 milyon yıl önce de, bugün sahip oldukları sistemlerin aynısını kullanarak, aynı mükemmelikte uçmakta ve manevralar yapmaktaydı. Bu gerçeğin ispatı olan resimdeki fosil, Darwinistleri yalanlarken, tüm canlıların Allah'ın eseri olduğu gerçeğini bir kez daha ortaya koymaktadır.


YAŞAYAN ÖRNEĞİ









www.harunyahyaetkileri.com

Harun Yahya (Adnan Oktar)'ın bugüne kadar 57 ayrı dile çevrilen, 300’e yakın kitabı bulunmaktadır. Bu kitaplar, bugüne kadar 8 milyon kişi tarafından satın alınmış, bir o kadar kitap da çeşitli gazete ve dergiler tarafından okuyucularına hediye edilmiştir.

Yazarın eserlerinden faydalanılarak hazırlanan 40 ayrı dilde 200'den fazla resmi internet sitesi bulunmakta olup, bu siteleri her ay 140 ülkeden 4.5 milyona yakın kişi ziyaret etmektedir.
Bu sitede, resmi siteler olmayıp, Harun Yahya'nın eserlerine yer veren, yerli yabancı internet siteleri tanıtılmaktadır.












Masaüstü Görünümü